1- Deneyimi kısa tut

Bir müze bileti aldığında o müzenin tamamını gezmeye, tüm eserlerin önünde onlarca dakika harcamaya çalışma.

Her şeyi azar azar tüketerek keyif almayı dene.

Kendine ilk soracağın soru, karşındaki eserin sana ne hissettirdiği ve neden böyle hissettirdiği olmalı.

Kendinle diyalogu sürdürerek hem kendini hem de eseri tanımaya çalış.

2- Fiziksel özellikleri incele

Bir resmin ya da heykelin neyi anlattığını tam olarak anlayamadığında, ya da anladığın şeyin doğru olup olmadığından emin olmadığında, eserin fiziksel özelliklerini incele.

Hangi araç gereç kullanılmış, hangi boya türü seçilmiş, neden metal ya da neden plastik tercih edilmiş?

Çoğu zaman bir sanat eserinden aldığın keyfi, yukarıdan aşağıya doğru sürülmüş bir fırçanın sınırlarını keskin ya da soyut bıraktığı izler oluşturur. Mark Rothko bunu inanılmaz iyi başarıyordu örneğin.

3- Her şeyi sevmek zorunda değilsin

Bunu kabul etmeliyiz. Kimimiz geleneksel, kimimiz çağdaş yöntemlerden ve imgelerden hoşlanıyor.

Çağdaş sanatı anlayamadığını ya da ondan hoşlanmadığını düşündüğün noktalarda kendini eleştirmek yerine dikkatini yeni deneyimlere yöneltmeyi dene.

4- Konuşmaya devam et

Bir sanat eserini anladıkça ondan aldığın zevk artar.

Bu yüzden rehberli turları, el kitapçıklarını ve ön okumaları asla reddetme.