Lütfü Dağtaş-İzmir'de yaşayan, atölyesi İzmir'de olan figüratif sanatın önemli ressamlarından Sema Akyürekli Barlas'ın son dönem çalışmalarında, portreleri, dışavurumculuk izleri taşıyor. Bunu, Yıldız Ersağdıç şöyle yorumluyor: 'Portrelerinin durağan duruşlarına karşın göz, yüz ve mimik ifadelerindeki hareketlilik onların ya da sanatçının gözündeki onların karakterine ilişkin içkin bir gözlem gücü ve önermelerle doludur.'
Gerçekten Sema Akyürekli Barlas'ın resimlerine baktığımızda, günlük yaşamımızda yakın çevremizden; meydan, park, iskele, istasyon, kahvehane, çarşı-pazar, düğün, lokanta, meyhane, bar vb. nispeten uzak çevremizden aşina yüzler bizi hemen sarar sarmalar. Dahası tanışmıyor olsak da bu yüzleri ne denli içselleştirdiğimizin ayırdına varırız. Bu da içimizi ısıtır. Tüm bu canlılığın odağında şüphesiz çizimlerdeki ustalık denli renklerdeki canlılık ta önemli oranda pay sahibidir. Bu yargı yine Yıldız Ersağdıç'ın şu ifadesiyle daha bir destek buluyor: 'Karakteristik özellikleri daha belirgin kılma çabasıyla zaman zaman deformasyonun ön plana çıkardığı, temsili ifadelerin yoğunluğu ile de adeta kimliğe ayna tutan bir görsel belge niteliğine dönüşen bu portreler, sanatçının özgünlüğünü ve yaratı sürecinin aşamalarını tesciller durumda.'

Resim eğitimini Kanada'da aldı

Resimlerini adeta söyleşiye dönüştüren Sema Akyürekli Barlas, 1954 İstanbul doğumlu. Doktor olan babasının işi gereği 1960'ta önce ABD'ye, ardından Kanada'ya yerleşiyorlar. Sema Akyürekli Barlas, çocukluğundan itibaren resme ilgi duyduğu için, ailesinin de desteğiyle, eğitiminde sanat alanına yöneliyor, ilk ve ortaokul egitiminden sonra Güzel Sanatlar Lisesi Hillcrest High School'a devam ediyor ve ardından Ottowa School of Art'dan mezun oluyor.



Sema Akyürekli Barlas, resme yönelişini şöyle özetliyor: 'Çizmek, çocuklugumdan bu yana, bulduğum her tür malzeme ile her türlü yüzeye, bazen kendi vucudumda oluyordu. Çizmek, yaşamım boyu hep yinelediğim bir davranış biçimi oldu. Çizmeyi seviyorum... Adeta günlük tutar gibi yaşadığım her olayı, karşılaştığım, bana ilginç gelen her insanı... Düşlediklerimi, düşündüklerimi hep çiziyorum. Bir kafeye oturduğumda, otobüs yolculuklarımda insanların yüz ifadelerini incelerim. Yaşam biçimlerine ve ruh yapılarına dair çıkarımlarda bulunmayı severim. Düş gücü, gözlem gücü, çizginin gücü... Tüm bu ögeleri ironi ile yoğurup tuvale yansıtıyorum. Bir tür mizah tadı da katarak, diyebilirim. Yaşamın ciddiyetine, acımasızlığına, adaletsizliğine karşı bir direniş adeta bu benim için.'

Resim yaparken, tam bir hipnozun içine girdiğini ifade eden Barlas, 'Beni alıp götürüyor ve kendiliğinden çıkıyor her şey ortaya. Yani hiçbir şeyi planlayarak yapmıyorum. Artık o resmin gidişatına göre davranıyorum. Bazen planladığım da oluyor, olmuyor değil. Ama kendi hayal gücümle o planı birleştiriyorum' diye anlatıyor tuval başındaki serüvenini.