Lütfü Dağtaş- Mart ayının son günü Gaziantep'ten ayağımın tozuyla İzmir'e döndüğümün ertesi 1 Nisan'da Şair Ülkü Tamer'in yaşama gözlerini kapadığının haberi geldi. Gaziantepli Ülkü Tamer'in, "Alleben Öyküleri" başlıklı kitabını kütüphanemden çıkartıp yeniden okumaya koyuldum. Allaben, Gaziantep'in orta yerinden geçen derenin adıydı. Peki, diğer bir kültür insanımız, Ülkü Tamer gibi incelikli Onat Kutlar da, Evliya Çelebi'nin adlandırmasıyla bu "Şehr-i Ayıntab-ı Cihan" (Dünyanın Gözbebeği Şehir)'dan değil miydi. 1995'in Ocak ayında bombalı saldırı sonucu İstanbul Taksim'de yitirdiğimiz sevgili Onat Ağabey...
Evet, üzüntülerimize karşın yaşam sürüyor. Mart sonunda üç günümü geçirdiğim Gaziantep izlenimlerimi; fotoğraf çekerken kaybolduğum eski sokaklarıyla konakladığım Bey Konağı'nın tılsımını, gördüklerimle birleştirerek aktarmaya çalışacağım.


Şahinbey Milli Mücadele Müzesi

Evet, anlatmaya destansı Şahinbey Milli Mücadele Müzesi'nden başlamam en doğrusu. Ki, Antep'in "gaziliği" konusundaki bilgimizi tazelemiş olalım. Ve dahi Gaziantep'e yolu düşecek olanlara önerim olsun, gezmeye buradan başlasınlar...
Gaziantep iki merkez ilçeye sahip. Bu ilçeler Şahinbey ve Şehit Kâmil adlarını taşıyor. Milli Mücadele Müzesi, Şahinbey sınırlarında kalan kentin eski yerleşim dokusu içerisinde bulunuyor. Hemen ilk yargımı paylaşacak olursam; mükemmel tasarlanmış bir müze!
Diğer pek çok kentimizdeki bin yılların yerleşimi olma özelliği Gaziantep için de geçerli. Yani, kent tam 6 bin yıllık bir geçmişin izleri üzerinde kurulu. Zeugma'dan Dülük'e, Karkamış'tan Yesemek'e son derece varsıl kültür ve tarih mozaiğinin içerisinde yer alıyor Antep. Müzenin bulunduğu bölge geleneksel Antep evleriyle dolu. Yerüstünde önünden geçtiğimiz görkemli taş evler kadar yer altındaki mağaraların varlığı ayrı bir heyecanı oluşturuyor. Evet, evlerin altında bulunduğunu söylediğim mağaralar insan eliyle farklı dönemlerde oluşturulmuş. Mağaraların çeşitli kollardaki uzantıları ise birbirine bağlantıyı sağlıyor.
Söz konusu mağaralar, önce İngilizlerin ardından da Fransızların 1919 yılı ekiminde kenti işgâl etmeleri sonucu büyük direnişin odaklandığı yerler. Düşmanın, kent üstüne asker yığdığı, top ve makineli tüfeklerle saldırdığı, yerli halkı cephanesiz ve aç bıraktığı o günlerde adeta birer kale olurlar.


Mücadele başlıyor

600 yılı aşkın süre üç kıtada İmparatorluk olarak yaşamış olan Osmanlı'nın yıkılışı sürecinde bir Türk yurdu kurmak esastır. Nitekim Mayıs 1919'da işgaller Anadolu'nun dört bir yanında sürerken Mustafa Kemal, 19 Mayıs'ta Samsun'a çıkarak Havza'ya geçer ve yayımladığı genelgelerle tüm yurdu "Ulusal Mücadeleye" davet eder. 4 Eylül 1919'da düzenlenen Sivas Kongresi'nde, Anadolu'daki, tüm ulusal cemiyetler birleştirilir ve her kentte "Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerinin oluşturulması gerektiği" ni bildiren genelgeler valiliklere gönderilir. Genelgenin ulaştığı Antep de çalışmalara hemen başlar ve kuruluş 23 Ekim 1919'da gerçekleşir. Bu arada İngiltere'nin Musul'daki petrol kaynakları için Fransa ile 15 Eylül 1919'da Suriye İtilafnamesi imzalaması sonucu Musul İngilizlere; Suriye, Maraş, Antep, Urfa ise Fransızlara bırakılmaktadır. Nitekim, 30 bin kişinin mitingine karşın Fransızlar, 29 Ekim 1919 günü Antep'e girerler. Silahlı direnişler başlamıştır. Bu direnişler sırasında Karabıyıklı Köyü'nden Karayılan emrindeki savaşçılar Fransızlara kök söktürür.


Mağaralarda örgütlenme

Direnişin bundan sonra örgütlendiği yer; bombalarla yıkılan evlerin altlarındaki mağaralardır. Cephaneler burada hazırlanır, hastaneler buralarda oluşturulur, yiyecek içecekler buralarda hazır hale getirilir. Cephelerden mağaralara pek çok tünel kazılmış, böylelikle yerin altında büyük bir hareket alanı oluşturulmuştur. Bu konuda Antep'in geçmişinden gelen bir pratik söz konusudur. Bölgenin jeolojik yapısı nedeniyle Antep'te çok sayıda yer altı mağarası vardır. Dolayısıyla mağara ve tüneller bir bakıma kentin altında geniş bir ağ oluşturmaktadır. Yıllar boyu bu mağaralardan sabunhane, zeytin işliği, depo, taş ocağı olarak yararlanılmıştır. İşgâl döneminde kentin savunması gündeme gelince bu kez mağaralar sığınak, hastane, cephane imalathanesi, karargâh ve toplanma merkezleri olarak kullanılır olmuştur.
1920 yılının Nisan ayında başlayan ve 10 ay boyunca süren top ateşlerinde; evleri yıkılan, bombalı saldırılardan korunmaya çalışan Antepliler bu mağaralara sığınır, kazılan tünellerden cepheden cepheye geçerler. Dışarıda korkunç bir savaş yaşanırken kadınlar, yaşlılar ve çocuklar bu nemli mağaralarda günler, haftalar boyu güneş ve temiz havadan yoksun yaşamak durumunda kalırlar. Hastalık ve salgınlar baş gösterir. Bıçağın kemiğe dayandığını, yazarımız Yaşar Kemal'in, "Antep işgalinde bir tek türkü okunmuş, bu türkü bütün halkı ayaklandırmış: Vurun Antepliler! Namus günüdür." sözleriyle özetleyelim.
Ve Antep, 25 ay, 26 gün süren, 10 ayını savaşarak, bombalanarak, hastalık ve açlıkla boğuşarak geçirdiği Fransız işgalinden büyük kahramanlık örnekleri göstererek kurtulur. 25 Aralık 1921 günü Fransız askeri Antep'ten ayrılır.


Savaş Müzesi Milli Mücadele Müzesi'ne dönüştürülüyor

Şahinbey Belediyesi tarafından, 2007 yılında kente kazandırılan "Savaş Müzesi", Ulusal Mücadele döneminin daha etkili biçimde aktarılabilmesi amacıyla "Milli Mücadele Müzesi" olarak mücadelenin verildiği mağaralarda yeniden yapılır. Yapım çalışmaları 2017 yılı Temmuzunda tamamlanan Şahinbey Milli Mücadele Müzesi'ni dolaşırken destansı mücadeleye tanıklık etmenin heyecanı ile Nâzım Hikmet'in "Kurtuluş Savaşı Destanı" ile bu destanı yorumlayan Ruhi Su'nun davudi sesini yüreğimde duymak ayrı bir heyecandı.