Sercan Engerek-Nâzım Hikmet Ran 115. doğum gününde Buca Belediyesi tarafından düzenlenen şiir ve müzik dinletisiyle anıldı. Yaşamı sürgünlerle, cezaevleriyle, yasaklarla geçen Nâzım Hikmet'in şiirlerini İzmir Devlet Tiyatrosu'nun oyuncularından Hülya Savaş seslendirdi. Sanatçıya Dokuz Eylül Üniversitesi Devlet Konservatuarı Piyano Ana Sanat Dalı öğretim üyelerinden Şeniz Duru, '24. Uluslararası Genç Müzisyenler Citta di Barletta' adlı piyano yarışmasında 'Nâzım' eseriyle 'ülkesini en iyi temsil eden yarışmacı' ödülünün sahibi Ege Emlek eşlik etti. Şiirseverlerden büyük bir ilgi gören Dokuz Eylül Üniversitesi Eğitim Fakültesi Konferans Salonu'ndaki etkinlik sonrası İzmir DT sanatçılarından Hülya Savaş, Nâzım Hikmet'i anlattı. Şairin yaşadıklarını şiirlerinde dile getirip arındığını ve ayakta kalabildiğini söyleyen Savaş 'Nâzım'ın her şeyden mahrum bırakıldığı bir dönemde mücadeleye devam edebilmek için aşka sarılması çok doğal. Çünkü kanun kitaplarında henüz yasaklanmayan tek şey aşk' diye konuştu.

Adeta o günden bugünü görmüş

1951 yılında vatandaşlıktan çıkarılan, ölümünden tam 46 yıl sonra yine iade-i itibar yapılan Nâzım Hikmet yaşamıyla, aşklarıyla ve yazdığı şiirlerle evrensel bir şâir olak anılıyor. Hülya Savaş, onu günümüze taşıyan etkenin evrensel bir şâir olduğunu söyledi. Şiirlerinde dile getirdiklerinin yaşadığı yıllardan bugüne kadar hiçbir değişime uğramamış olduğuna dikkat çeken Savaş şöyle dedi: 'Zira o yaralar hâlâ kanamakta. Derdimiz aynı olduğu için Nâzım'ın sözleri hâlâ diri ve canlılığını korumakta. Şâir adeta o günden bugünü görmüş ve anlatmıştır. İyileşmek için ise onun şiirlerine sarılıp, onun bıraktığı yerden mücadelesini ve mücadelemizi sürdürmeye çalışıyoruz.'
Nâzım Hikmet düşünceleri nedeniyle çokça ceza almış, tutuklanmış ve hâtta hakkında idam kararı çıkarılmıştı. Zorlu sürecin şâirin şiirlerine etkisinden söz eden Savaş, şâiri yaşadığı dünyadan soyutlamanın mümkün olmadığını belirtti. Beslendiği kaynağın insan ve yaşam olduğunu sözlerine ekleyen sanatçı şunları ifade etti: 'Acılar ve sevinçler taşkın duygulardır ve o duygular sanat eserine dönüştürüldüğü ve insanla paylaşıldığı zaman sanatçının ruhu dinginliğe erişir. Nâzım yaşadıklarını şiirlerinde dile getirip arınmış ve ayakta kalabilmiştir. Onu acıtan hasretler sihirli sözcükler hâlinde bize kadar ulaştı. Bugün bizi acıtan hasretlerimizden dolayı onunla özdeşlik kurup, tıpkı onun gibi ayakta kalmaya çalışıyoruz.'

'Çaresiz hissettiği zamanlarda aşka sarıldı'

'Romantik devrimci' olarak da bilinen Nâzım Hikmet, toplumcu bir şâir olmasının yanı sıra büyük bir sevda şâiri olarak da biliniyor. Şiirlerinde memleket özlemi ağır basıyor ama örneğin büyük aşkı Piraye'ye birçok şiir yazdı. 'Nâzım'ın hayatına baktığımızda hep en baskı altında olduğu, kendini en çaresiz hissettiği zamanlarda aşka sarıldığını görüyoruz. Çünkü aşk en insani duygu. Hayata, olumsuzluklara, kötülüklere dayanabilmek, direnebilmek için' diyen Savaş, şairin 'Yirminci Asra Dair' şiirini hatırlattı: 'Hayır, her şeye rağmen/ daha evvel./ Ve ölen ve doğan/ ve son gülenleri güzel gülecek olan yirminci asır/ (benim şafak çığlıklarıyla sabaha eren müthiş gecem),/ senin gözlerin gibi, Hatçem,/  güneşli olacaktır...' Mücadeleye devam edebilmek için Nâzım'ın her şeyden mahrum bırakıldığı bir dönemde aşka sarılması çok doğal olduğunu kaydeden sanatçı, 'Çünkü kanun kitaplarında henüz yasaklanmayan tek şey aşktır' ifadelerini kullandı.

'Tek bir sözcüğünü bile harcayamazsınız'

Daha önce de etkinliklerde Nâzım Hikmet'in şiirlerini seslendiren Savaş, bunun inanılmaz bir sorumluluk olduğunu söyledi. Şâirin şiirlerini genelde erkeklerin okuması algısının nasıl kırılacağını ise şöyle anlattı: 'Nâzım'ı cinsiyetçilik yapıp sadece erkekler okuyabilir gibi bir düşünce oluşabilir. Ama o ne diyor; 'Ben bir insan!' O halde bu pencereden bakıp, duygularını bir insan gibi hissedip seslemek gerekir. Onun şiirlerini seslendirmenin insanı heyecandan titreten bir duygu olduğunu itiraf edeyim.'