Gülçin Karaegemen - 38 yıldır resim yapan ve 7 yıldır Çeşme'de yaşayan deniz ressamı Cafer Öğüt, Alaçatı sokaklarında çalışmalarını sanatseverlerle buluşturuyor. Sanat galerisine çevirdiği sokaklarda, yaptığı tabloları sergileyen Öğüt, kendisini halkın ressamı olarak tanımlıyor. Sanat ile 8 yaşında babasının desteğiyle tanışan Öğüt, küçük yaşlarda hem keman çalmaya, hemde resim yapmaya başlamış. İlk tablosunun o yıllarda Süleyman Demirel tarafından satın alındığını ve bu anıyı hiç unutmadığını anlatan Öğüt, "Günümüzde büyük paralara tablolar satılıyor. Bu paraların içinde sanat sevgisi olan insanları ürpertiyor. Günümüzde vatandaşlar resim galerilerinin önünden geçemez oldu. Kendimi maaşla çalışan vatandaşların ressamı olarak görüyorum. Yaptığım çalışmalar 200 lirayı geçmiyor. Amacım her eve bir tablo sokabilmek. Alaçatı'da ki satışlardan çok memnunum. İnsanların tablolarıma ilgisi yoğun" dedi.

'Sadece denizi resimliyorum'

Öğüt, "Denizle büyümediğim halde hep deniz resimleri yaptım. Ankara'da yaşadım. Denizin içinde olmasını sevmem ama neden deniz resmi çiziyorum ben de bilmiyorum. Küçücük çocukken bir kaptan diğer bir kaba suyu döker, suyun sesini dinlerdim. İlk yaptığım resim ise bir tekneydi. Şu anda ise yalnızca denizi resimliyorum. Bu nedenle kendimi deniz ressamı olarak tanımlıyorum" diye konuştu. Bugüne kadar İstanbul'u hiç görmeyen, ancak İstanbul tabloları da yapan sanatçı, "Ben İstanbul'a uzaktan aşığım. Bozulmayan, betonlaşmamış İstanbul'a. O siyah-beyaz filmlerdeki İstanbul benim İstanbul'um. Dostlarım da resimlerim de İstanbul'u öyle hatırlamak istiyorlar. Tuvallerime yansıyan İstanbul'u uzaktan sevmeye devam edeceğim. İstanbul'u içimde yaşıyorum, bu yeterli" dedi.

'Bizi sanat ve sanatçıdan korkutmuşlar'

Sanattan korkulmaması gerektiğini vurgulayan Öğüt, amacının her eve bir tablo girmesi olduğunu ifade ederek, "Günümüzde toplum, sanat ve sanatçıdan korkuyor. Sanatın olduğu yerde barış, sadakat ve zerafet olur" dedi. Yaşamı boyunca insanlara resim sevgini aşılamak için çalıştığını kaydeden Öğüt, konuşmasına şu şekilde devam etti: "Toplum olarak bizi sanattan, sanatçıdan korkutmuşlar. Bu korkuyu yıkmak, resmi sevdirmek için çalışıyorum. Atölyeme bu nedenle girmeyenleri farkettiğimde hemen içeriye çağırırım. İlk önce rahatsız etmek istemediklerini belirtir, gelmek istemezler. Çekimserlikle, zaten tabloda alamayacaklarını söylerler. Ben yine de davet ederim. Resimle böyle buluşurlar, sonrada vazgeçemezler. Bu buluşmadan büyük mutluluk duyarım. Çocukların da kendilerini keşfetmelerine, yeteneklerini bulmalarına izin vermek gerekiyor. Son yıllarda aileler bu konuda daha duyarlı. Yetişme çağındaki çocuklara ders veriyorum. Çocukların kendilerini keşfetmesine  izin verin. O kendi yolunu bulacak."