Lütfü Dağtaş-Tesislere, sarı kırmızılı topluluğa iki Türkiye Kupası, bir Cumhurbaşkanlığı Kupası kazandıran unutulmaz teknik adam Adnan Süvari'nin adının verilmesi ise son derece yerinde bir karardı. Dolayısıyla, İzmir'i Sevenler Kulübü dosyamızdan; Dr. İhsan Ünlüer'in ardından Sir Adnan Süvari ile ilgili bölümü değerli okurla şimdi paylaşmanın tam da zamanı.

*

İzmirliler Adnan Süvari'yi, adı İzmir ile özdeşleşmiş kulüplerden birisi olan Göztepe Futbol Takımı'nın başarılı çalıştırıcısı olarak tanıdılar, öyle anımsarlar. Gerçekten Göztepe, Türk Futbol Tarihi'nde ilk en önemli sayfayı açan kulübümüzdür. Göztepe, Adnan Süvari'nin çalıştırıcı olduğu dönemde, 1968-69 sezonunda o yıllar "Avrupa Fuar Şehirleri Kupası" adı altında oynanan, daha sonra adı UEFA Kupası'na dönüşen şampiyonada yarı finale yükselen ilk Türk takımımızdır. Bunun dışında kurulduğu 1925 yılından bu yana sarı kırmızılı takımın tarihinde başka zaferlerin de olduğunu görmekteyiz. Yine Süvarı'nin çalıştırıcı olduğu döneme gidersek, Göztepe'nin 1968-69 ve 1969-70 yıllarında üst üste iki kez Türkiye Kupası'nı kazandığını anımsarız. Ayrıca Göztepe, 1969-70 sezonunda Cumhurbaşkanlığı Kupası'nı kazanan ilk İzmir takımıdır.

Göztepe, 1967-68 sezonunda da yine Avrupa Fuar Şehirleri Kupasında Çeyrek Final karşılaşmasını oynamış, 2 kez "Avrupa Kupa Galipleri" Kupası'nda, 5 kez de "UEFA Kupası"nda Türkiye'yi temsil etmiştir. Bu başarıların arkasında, futbolda 4-2-4 taktiği ile WM olarak bilinen 2-3-3-2'nin yerine, 4-3-3 taktiğini ilk uygulayan, 1960-71 yılları arasında bunu sürekli uygulatan çalıştırıcı Adnan Süvari karşımıza çıkar.

Göztepe'de Filibeli - Süvari Aileleri ve Adnan Süvari çalıştırıcı oluyor


Izmir'in köklü ailelerinden ikisi, Göztepe Kulübü'nün gelişimine önemli katkılarda bulunmuştur. Bunlar "Filibeli" ve "Süvari" aileleridir. Türkiye'de profesyonelliğe geçişin yaşandığı 40'ların sonuyla 50'lerin başında, İzmir Ticaret Odası'nın unutulmaz eski başkanlarından Şevket Filibeli, Göztepe'nin de başkanıdır. 1950 şampiyonluğu onun yönetiminde kazanılır. Şevket Filibeli, Ticaret Odası Başkanı seçilince, iki işi birlikte yürütemeyeceğini düşünerek Göztepe Başkanlığını, genel müdürü ve iş ortağı Sabahattin Süvari'ye devreder. Sabahattin Süvari de çok uzun süre başkanlık yaparak "Efsane Takım"ın oluşmasına ve zaferlere büyük katkıda bulunurken, İngiltere'nin Manchester kentinde tekstil konusunda öğrenim gören kardeşi Adnan Süvari de 12 yıl boyunca çalıştırıcı olarak bu harika takımın başarılarına teknik adam kimliğiyle aynı şekilde imza atar.

1926 yılında Aydın'da doğan, ilkokulu İtalyan Mektebi'nde, ortaokulu Saint Joseph Lisesi'nde, liseyi Avusturya Lisesi'nde okuyan, Ticaret Fakültesi öğreniminin ardından tekstil mühendisliği eğitimini İngiltere'de yapan Adnan Süvari, Türk futbolunun gelmiş geçmiş en büyük antrenörlerinden olarak kabul edilir ve "sir" olarak anılır. Bir "futbol entelektüeli" olarak nitelendirilen Süvari, altı dil bilmekteydi. 1955 yılında İzmir şampiyonu olan fabrika takımı Yün Mensucat'da antrenör futbolcu olarak görev yapmış, Türk Futbolu'nun taçsız kralı Metin Oktay ile meşin yuvarlağın peşinde birlikte koşmuştu.

Atletico Madrid Zaferi


Göztepe, Avrupa'daki ilk yıllarında deneyimsizdir. 1964-65'te Romen Petrolül'e elenir. İkinci yıl 1860 Münih faciası yaşanır. İzmir'de 2-1 galip gelen Göz Göz, "Münih'te sefilleri oynar" ve elenir. Giderek deneyim kazanan Göztepe, Anwers'le başlayan zaferlere imza atar. Bu yılların en büyük zaferi tartışma götürmeksizin, İzmir'de Atletico Madrid'e karşı yaşanmıştır. 1967-68 Fuar Şehirleri 2. Turundaki bu maçın bir numaralı kahramanı "Bombacı" Halil Kiraz, 3-0 kazanılan maçta biri penaltıdan olmak üzere iki gol atar. Attığı penaltı golüyle, kalecinin bakışları arasında ağları yırtar. Göztepe, bu turda Atletico Madrid'i elerse de sonraki turda Yugoslav Voyvodino'ya elenir.

Göztepe'nin Avrupa sahalarına taşıdığı başarıdaki imza sahibi çalıştırıcının adı "Sir" Adnan Süvari'dir ve o İzmir'in gerçek değerlerinden birisidir.

KSK'li Ogün Altıparmak'ın, Süvari ile ilgili övgüsü


Yün Mensucat'ta ayrıca çalışmakta olan Adnan Süvari, tekstil mühendisliği eğitimi amacıyla gittiği ve 3.5 yıl kaldığı İngiltere'de futboldan uzak durmayacak, yaz aylarında antrenörlük eğitimi de alarak kendisini yetiştirecektir. Dönüşünde Yün Mensucat'ın iflas etmesi nedeniyle okul arkadaşı Selman Yaşar'ın, 1959-60 sezonunda Karşıyaka'ya daveti sonucu bu kez Yeşil- Kırmızılı takımın başına geçer. O yıllar, daha sonra Fenerbahçe'de ünlenecek olan Ogün Altıparmak santrfor mevkiinde 'ışıl ışıl' parlamaktadır. Karşıyaka, Adnan Süvari'nin görev üstlendiği ilk yıl 23 gol atarak büyük başarı gösterir. Ogün Altıparmak daha sonraları hocası Adnan Süvari ile ilgili olarak, 'Süvari'nin benim üzerimde çok emeği var. Şut duvarını hayatımda ilk kez Adnan Süvari'nin antrenmanlarında gördüm, pozisyon almayı onunla öğrendim. Kısa bir süre beraber olmamıza rağmen gelişimimde büyük rol oynadı' diyecektir.
Göztepe'nin efsane olduğu yıllarda efsane santrafor olarak belleklerde yer alan Fevzi Zemzem de, 'Futbolu bırakıp da antrenör olduktan sonra ne kadar büyük bir teknik direktör olduğunu daha iyi gördüm' diyerek değerli çalıştırıcısını içtenlikle övecektir.


Hep Türk oyuncudan yana oldu


Adnan Süvari'nin bir diğer önemli özelliği yurtdışından transfer olayına karşı çıkması, kendi Türk oyuncularıyla zafer peşinde koşmasıdır. Nitekim bu tavrını Danimarka'dan getirilen Nielsen'in transferinde net biçimde ortaya koyar. Öte yandan Süvari'nin öne çıkan özelliklerinden bir diğeri ise tam dört dil bilmesidir. İngilizce, Almanca, Fransızca ve İtalyancayı anadili gibi konuşan Adnan Süvari'nin, Göztepe'nin Lüksemburg Union karşısında oynadığı maç sonrası düzenlenen basın toplantısında Fransızca ve İtalyanca dillerinde demeç vermesi, ertesi günü yabancı gazetelerde, 'Entelektüel Teknik Direktör Adnan Süvari' başlığıyla değerlendirilmiştir. 

Bu değerli spor adamını, bir yaşanmışlıkla belgelersek gerçekten İzmir'in rengi ve tadı olduğunu görürüz. Dolayısıyla İzmir'i Sevenler Kulübü'nde kendisine yer vermemiz bir görevdir.

Tıp Hekimi Yücel Tanyeri'nin İngiltere'deki Göztepe - Cardiff City maçı anısı

Tıp Hekimi Yücel Tanyeri'nin, 1969-70 dönemi İngiltere'deki öğrenciliği sırasında Türk öğrenci arkadaşlarıyla birlikte izlediği Göztepe-Cardiff maçına ilişkin anılarını okurken, Adnan Süvari'nin başarılı hoca olmasının ötesinde insan yanının da öne çıktığına tanık oluruz. Anıyla noktalayalım:
1969-70 yılında, Hacettepe Üniversitesi ile İngiltere üniversiteleri arasında yapılan karşılıklı bir anlaşma ile öğrenci değişim programı uygulanmıştı. Bizlerin son sınıfta olduğumuz ve intörn olarak çalıştığımız 1969 yılında sınıfımızdan on öğrenci, İngiltere'ye gönderilerek oradaki çeşitli üniversitelerde üç ay süre ile eğitim görmüştük. O dönemlerde hem talebe oluşumuz ve hem de döviz sıkıntısı nedeniyle hepimizin parasal sıkıntımız vardı. Bu nedenle aynı zaman dilimi içersinde İngiltere'de olmamıza ve birbirimizi görüp, hasret gidermeyi çok istememize rağmen pek bir araya gelemiyorduk.

O yıllarda Türkiye'de Göztepe fırtınası esiyordu. Göztepe; Kaleci Ali, Mehmet, Çağlayan, Nevzat, Ertan, Fevzi, Gürsel ve Halil gibi futbolcularla bir rüya takımı oluşturmuş ve Adnan Süvari'nin antrenörlüğünde, o yıl Türkiye Kupasını kazanarak bugünkü UEFA Kupası seviyesindeki 'Kupa Galipleri Kupası'na katılmış ve başarılı sonuçlar alarak ikinci tura yükselmişti. Bu turda da Galler ülkesinin Cardiff City takımı ile eşleşmişti. İlk maçta İzmir'de bu takımı 3-0 yenmişti. Bu maçın rövanşı 15 gün sonra Cardiff'te yapılacaktı. Cardiff, Aras ile benim bulunduğum Bristol'e çok yakındı. Diğer şehirlerde bulunan arkadaşlarımı aradım ve bu maç nedeniyle buluşmayı önerdim. Hem biri birimizi hem de Galler'in başkenti Cardiff'i görebilecek ve hem de Göztepe'ye destek verip, vatan hasreti giderebilecektik. Maç, 26 Kasım 1969 Çarşamba günü oynanacaktı. Kalabalık arasından yer bulup rotokol tribününe ulaştık. Orada, radyodan maçı anlatacak olan Halit Kıvanç ile karşılaştık. Siyah renkte kalın ahizeli portatif bir telefon ile maçı Türkiye'ye anlatacaktı. Onun yanına konuşlandık. Mini etekli hostes kızlar, 'Burada oturduklarına göre bunlar önemli kişilerdir herhalde' diye düşünerek maç dergilerini dağıttılar bizlere. Rakip takımın santrforu Cardiff City'de o akşam ilk kez maça çıkacak olan Toschak idi. Cardiff'liler ona çok güveniyorlar ve atacağı gollerle turu geçeceklerine inanıyorlar ve Cardiff holiganları da bizlere elleri ile 'Beş' 'Beş' gösterileri yapıyorlardı. Stadyum hınca hınç dolu idi. Holiganların büyük gürültüsü arasında maç başladı. Halit Kıvanç bağıra bağıra maçın gidişini Türkiye'ye duyurmaya çalışıyordu. Bir avuç tıp öğrencisi olarak telefon ahizesine çok yaklaşarak yaptığımız 'Göz... Göz... Göztepe' tezahüratlarımız umuyorduk ki Türkiye'ye ulaşıyordu. Maç çok çekişmeli geçti. Çok uzun yıllar sonra Beşiktaş'ta antrenörlük yapacak olan John Benjamin Toschak çok çırpınmasına rağmen gol atamadı. Şimdi ismini hatırlamadığım bir Cardiff City'linin attığı golle gerçi maçı 1-0 kaybettik ama Göztepe o maçta averajla turu geçen taraf oldu. Maçtan sonra Cardiff'li holiganların kızgın bakışları altında stadyumu terk ettik. Saat 22.00'daki trene yetişmemiz gerekiyordu. O kargaşada, bize çok yakın ilgi göstermiş olan Adnan Süvari Hoca'ya ve çok değerli sporcularına bir veda bile edemeden oradan ayrıldık. Göztepe bir sonraki turda Roma'ya yenilerek kupadan elendi. Ama o dönemde Avrupa Kupası'nda çeyrek final oynayan ilk takım olmuştu. Bu başarıda bizim, bir elin parmakları kadar sayıdaki bir gecelik Göztepeli fanatiğin katkısı da olmuştu şüphesiz (!)
Antrenör Adnan Süvari ile Kaleci Ali Artuner, Kaptan Gürsel Aksel daha sonraları rahmete kavuştular.