Şefika Bal - Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Zooloji Bölümü Zooloji Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Sıkı emekli oldu. Yıllarca Gediz Deltası'ndaki İzmir Kuş Cenneti'nde çalışmalarını yürüten Sıkı, emekli olsa dahi çalışmalarını sonlandırmayacağını belirterek kuşların korunması, sulak alanların restore ve rehabilitasyonu konularında belediyelere ücretsiz danışmanlık yaparak kalan ömrünü kuşlara adamak istediğini dile getirdi
 
1975 yılından bu yana Ege Üniversitesi'nde İzmir ve İzmir'in göz bebeği Gediz Deltası'na yönelik çalışmalar yürüten Prof. Dr. Mehmet Sıkı, emekliliğiyle birlikte akademik hayattan ayrıldı. Meslek hayatı boyunca İzmir Kuş Cenneti için çalışan Sıkı, kuşlara olan sevgisini çalışmalarıyla her daim gösterdi. Çeşitli tehlikelerle karşılaşan ve doğal hayatın sık sık tehlikeye girdiği Gediz Deltası, Kuşçu Hoca olarak tanınan Sıkı ve onun gibi çalışmalar yürütenler sayesinde bugünlere kadar korunabildi. Kuşçu Hoca, ömrünü adadığı kuşları emekli olsa da yalnız bırakmayacak.

Uzun yıllardır meslek hayatınız içerisinde kuşlarla ve kuş cennetiyle çalışıyorsunuz. Çalışma hayatınızı değerlendirirseniz neler söyleyebilirsiniz, emeklilik nasıl bir duygu?

Uzun yıllardır var olduğum mesleğimde nihayetinde emekli oldum. Ancak şöyle bir durum var ki ben tüm akademik faaliyetlerimi kuşlar üzerinden yaptım. Doçentliğimi de, profesörlüğümü de kuşlara borçluyum. Bu sebeptendir ki benim çalışmalarım emekli olsam da bitmez. Kuş cennetinin benim üzerimde hakkı var, ben bu hakkı kullanarak emekli oldum diye onlara sırtımı dönersem bu büyük nankörlük olur. O canlıların yaşam mücadelesi üzerinden ben tezler hazırladım, yıllarca akademik camia içerisinde bulundum. Bu sebeple ben her zaman Gediz Deltası için çalışmaya devam edeceğim. Ege Üniversitesi Rektörü Necdet Budak'ı emekli olmamın ardından ziyaret ettim. Kendisi beni çok güzel ağırladı ve bana bir hizmet ödülü verdi. Ege Üniversitesi'nde bu ödülü almış çok az kişi var ve ben de emekliliğimle birlikte onlardan biri oldum. Rektör hocamız beni seviyor, ben de onu. Onun bana söylediğine göre beni samimi bulduğu için seviyormuş, sağ olsun. Bu beni mutlu etti, çünkü her zaman samimi olmaya çalıştım. Ege Üniversitesi'nde Kuş Cenneti'ne yaptığım çalışmalar sebebiyle bu ödüle layık görüldüm. Emekliliğin ardından hizmet ödülünün bana verilmesi, benim için bir veda busesi oldu. Hizmet ödülü, üniversitemin bana 'yaptığın hizmetler için teşekkür ederiz' demesi gibi oldu ve beni çok mutlu ediyor. Bu arada kuşların yaşam mücadelesi konusunda her zaman İzmir basınından güç aldık, sizlere de teşekkürlerimi sunuyorum. Bizi de canlıları da hiç yalnız bırakmadığınız, sesimiz olduğunuz için şükranlarımı iletiyorum.

Kuş Cenneti Kurulu İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin kontrolünden alındı ve Bakanlığın kontrolüne geçti. Siz son gelişmelerle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Biz meğerse tilkiye kümes emanet etmişiz. Kümes kuş cenneti, tilki ise Orman Bakanlığı. 1982'de ilk su kuşları koruma ve üretme sahasını yapan zamanın Orman Bakanlığı. 25 yıl sonra 2007'ye geldiğimizde ne yaptılar biliyor musunuz? Kendi ilan ettikleri yönde ilerleyen yaban hayatı koruma sahasını kaldırdılar. Böyle bir şey olabilir mi? Sınırları tamamen kalktı. Ardından öğrencim olan Ege Doğal Yaşamı Koruma Derneği'nin başkanı ve rahmetli avukat Noyan Özkan bu kararın iptali istemiyle bir dava açtılar. 25 yıldır yolunda giden bir şeyi kaldırdılar, ne güzel işler yapmaya çalışıyorduk. Siz ne yaptınız şimdiye kadar diye sorduğumda da beni hep siyaset yapmakla suçladılar. Ben de yine söyledim, bu siyaset değil. Ne yaptığınızı soruyorum, bir şeyler yaptınız da ben mi görmedim? Ben Aziz Kocaoğlu'nu tarif ederken CHP'li İzmir Belediye Başkanı demiyorum, Kuş Cenneti Kurulu Başkanı Aziz Kocaoğlu diyorum. Siyaset bunun neresinde biri bana söylesin. Bir dönem beni Kuş Cenneti'ne sokmak istememişlerdi. Ama şunu bilmeliler ki benim şimdiye kadar yaptığım çalışmalar öyle kağıt üstünde, dosyalar içinde değil. Benim yaptığım her şey somut. Kuş Cenneti Koruma Birliği Başkanı Aziz Kocaoğlu ile zaman zaman görüşüyorum ancak son olaydan sonra beni aramadı. Arasaydı, konuşurdum ama herhangi bir telefon gelmedi. Su işini Mehmet Sıkı halletti, koruma kanunuyla ilgili şeyleri yine Mehmet Sıkı yazdı, halletti... Kuş Cenneti Birliği'ni bakanlık kaldırarak, aort damarını kesti. Aziz Kocaoğlu da bu süreçte bir önlem almayarak cennetin şah damarını kesti. Buyrun cenaze namazına diye o zamanlar haberler bile çıktı. Bunlar iki tilki oldular. Üçüncü tilki meselesi ise 1996 yılında Kuş Cenneti milli park ilan edilecek denmişti. Ben bunu duyunca hemen çalışmaya başladım. 7 bakanlıktan onay alınması gerektiği söylendi ve ancak o şekilde milli park olabilir dendi. Ben burası milli park ilan edilsin dediğim zaman da bir tane bile çıkıp hayır diyen olmadı. Ayrıca tüm illerin birer milli parkı var. Niçin İzmir'de milli park yok, İzmir'in başı kel mi?

Kuş Cenneti canlı bir laboratuvar

Kuş Cenneti şimdiye kadar nasıl sıkıntılarla karşılaştı, karşılaşılan durumlarla ilgili siz neler yaptınız? Bunları biraz açabilir misiniz?

Yıllar önce bölgenin ağaçlandırılmasıyla ilgili bir çalışma yürüttük. 989 ve 169 nolu parsellerin ağaçlandırılması ve Orman Bakanlığı'na devredilmesiyle ilgili önerimiz kabul edildi. Yani evet ağaçlandırma fikrini ben verdim ancak 5 bin ağaç dikilmişse bunlardan az bir kısmı okaliptus olmalıydı. Bölgede okaliptus ağaçlarının kaldırılmasıyla ilgili mahkeme şerhi kesinleşmiş olmasına rağmen okaliptus ağaçları bu alana bir kanser hücresi gibi gelmiştir. Okaliptus ağaçlarının üzerinde tek bir kuş yuvası bulsam samimiyetle söylüyorum tamam kaldırılmasınlar diyeceğim ancak yok. Ayrıca yetkililer sulak alanları kurutmadığıyla ilgili konuşuyorlar ama Logos Tepe'nin Homo Dalyanı'na bakan kısımlarında 1982 yılında akan bir kaynağımız vardı. Kuş cennetinde görev yapan arkadaşlarımız o kaynaktan yararlanırdı. Ama 1000'in üzerinde okaliptus ağacı büyüdü ve şu anda o kaynak akmıyor. Ağaçlandırma, okaliptus ağacı az olmak üzere yapılsaydı bu kadar problem olmazdı. Ama yuvarlak rakamlarla 5 bin ağacın 4 bini okaliptus olunca sorunlar doğuyor. Okaliptus ağaçları bu memleketle kanayan bir yara. Zamanında Orman ve Su İşleri Bakanı Vesyel Eroğlu'na da söylemiştim, kuş cennetini okaliptus belasından kurtarın diye. Ancak kurtarılmadı, kurtarılmayınca mahkemeye gitti ve mahkeme de bizi haklı buldu. Lehimizde 4 mahkeme kararı var ancak kararlar uygulanmıyor. Yargı çok güzel çalışıyor ama yargının elini bağlayanlar var. Her şeye rağmen 36 yılın sonunda buraya kadar geldik. Biz 1982'de yani ilk bu alanda çalışmaya başladığımız zaman 10 tane tepeli pelikan yuvası, 125'e yakın yuva ve 60-70 yavru vardı. Günümüze baktığımızda 178 tepeli pelikan yuvası, 18 bin 340 çift flamingo, 17 bin 111 yavrumuz var. İzmir ve dünya için bu iki tür çok önemli. İzmir gibi eğitim seviyesi yüksek ilimizde 3 farklı ekosistem, jeoloji yönüyle İzmir Kuş Cenneti bulunmaz bir nimet ve canlı bir labaratuvar. Böylesi önemli bir yerde yargı görevini yapmak istiyor ama 657 sayılı kanun ve başka yönlerden yargının eli kolu bağlanıyor. Kaçak yapılaşma ile ilgili problemler de var. Hemen kuzeyinde villa kent bahçe kent var, dediğim yer de orayla aynı arazinin diğer parçası, yani dediğim yerde de her an böyle bir yapılaşma olabilir. 1998 yılında yapılaşmaya karşı ben şikayetçi sıfatıyla mahkemeye gittim, yine haklı bulundum. O günkü tarihlerde iki kişi hakkında suç duyurusunda bulunulsun dendi, inşaatlar durdu ama yine de o kişilere bir şey olmadı. Sonra vazgeçmediler, direk diktiler, biz de kaldırttık. Ardından aynı bölgede yangın çıktı. Ben de yeniden savcılığa suç duyurusunda bulundum, soruşturma devam etti ancak bölgede kamera sistemi olmadığı için dosya kapandı. İmar barışı çıktığı dönemlerde de bir gün gittiğimde tek katlı bir yapı inşaa edildiğini gördüm, yine suç duyurusunda bulundum ve şu anda bu dosya hala açık, soruşturması devam ediyor.

Bölgenin diğer sorunları nelerdir?

Ayrıca bölgede ağıllar var ve ilginç bir durum ortaya çıktı. Ağıllar Seyrek ve Maltepe taraflarında kalıyordu, eskiden köy tüzel kişiliğine aitlerdi. Menemen İlçe Tarım Müdürlüğü'nden mahkeme kararı köy tüzel kişiliğine göre suç teşkil ettiği halde sonrasında mahalle statüsüne girmiş 726 nolu parseldeki ağıllar suçsuz duruma düştü. Hal böyle olunca yine durmadım, birinci derecede doğal sit alanına yapılan fiziki müdahaleden yine şikayetçi oldum ve o da devam ediyor. Elektrik tellerinin yer altına alınması davamız da devam ediyor. Kuşlarda kanat ve bacak kırıklarına hatta bazen ölümlere sebep olan tellerin yer altına alınmasını istedik. GEDAŞ'a gittik, durumu anlattık. Kurullardan çıkan kararda gözetim ve denetim altında devam edilmesi sonucu çıktı.
Sonuçta yine devam eden meselelerimiz var. Bundan sonra Kuş Cenneti'nde yaşayan otlar dahil tüm diğer canlıların hayatı yasal olarak güvence altında. Sizler vasıtasıyla dile getirmiş olayım, kamuoyu bu bölgeden gözünü çekmemeli. Ben öyle umutluyum ki bundan sonra gelecek çocuklarımız ve torunlarımız bugünkü tabiatın korumasına gösterdiğimiz hassasiyetten çok daha yüksek bir hassasiyete sahipler. 1982 yılında çevre kanunu, sulak alanların korunması kanunları yoktu. Hatta sulak alanların kurutulmasıyla ilgili kanunlar vardı. O zaman böyle çalışma yürütürken bizi insanlar yadırgar, çöp topladığımız zaman dalga geçerlerdi. Alınan kararlar ve gelen bu durumda emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Kuruma tehlikesi altında olan göllerimiz var ve biz kendi kendimizin pimini çektik bekliyoruz. Nereye kadar böyle bekleyeceğiz oraları nasıl kurtaracağız? Basının da desteği ile buraları koruma altına alabilirliz. Alanların korunması ve kurtarılması için çalışmalarını sürdürecektir.

Kuş Cenneti'nin milli park olması durumundan bahsettiniz. Milli Park olabilmesi için şu an hangi aşamada kalındı, neler gerekiyor?

Bana Kuş Cenneti'nin milli park olabilmesi için birkaç bakanlığın onayının eksik olduğunu söylemişlerdi, ben de hemen eksik onayları tamamlamaya çalıştım. Tüm bakanlıkları tek tek aradım, usulüne uygun hepsinin onayını aldım. 1999'da Kültür Bakanlığı 1 numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan olumlu yönde rapor çıktı. Koruma Kurulu Kararları kanun niteliğindedir ve 3386 sayılı kanunla ilave edilen maddede kamu kurum ve kuruluşları belediyeler dahil olmak üzere tüzel ve özel kişiler koruma kurulu kararına uymak zorunda. Yani koruma kurulunun da onayını aldık. Ancak bir türlü milli park onayını alamadık. Bülent Ecevit'in kemikleri sızlasın. Rahatsızlığı vardı falan ama 7 bakanlıktan alınmış onayları toparlayıp bakanlar kurulundan bir karar çıkarmadılar. Ondan sonra Recep Tayyip Erdoğan'a yazdım ben. Teker teker anlattım, tüm bakanlık onayları hazır yalnızca Bakanlar Kurulu onayını bekliyoruz diye söyledim. Benden başka 80'den bu yana o bölgenin tarihçesini bilen yok. Demirel'e Erdoğan'a hep mektuplar yazdım. Milli Park izni çıkmaması için hiçbir engel yoktu, bir bakanlığımızın muhalefeti var da diyemiyorlardı çünkü ben onaylarla da ilgilendim, hepsinin onayı var. Kuş Cenneti'ni milli park ilan etmeyerek koruma kurulu kararına muhalefet yapıyorlar ve kendi sözlerini tutmuyorlar. 2014 yılında İzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler dönemin Orman ve Su İşleri Bakanı Prof. Dr. Veysel Eroğlu tarafından cevaplandırılmak üzere TBMM'ye bununla ilgili soru önergesi verdi. Dönemin Bakanı Eroğlu, hala milli park olabilme çalışmalarının devam ettiği cevabını verdi. Ardından 2018 yılında milli park olamayınca ben savcılığa suç duyurusunda bulundum. Savcılığa bir yazı verdim, böylesi önemli bir alan uluslararası kanun ve yönetmeliklerle planlanan çalışmalar yapılmalı, siyasilerin keyfine bırakılmamalı dedim, savcı reddetti. 2 defa hem gerekçeli rapor hem de haritalarını hazırladık hangi aşamada olduğunu düşünün, her şeyi hazır. Ancak siyasilerin keyfine, bürokratların inisiyatifine kaldık. Genel müdürlere gittim, onlar da bir üst makamadan yani bakanlıktan izin almalı, bakanlıklardan zaten bir şey yapmıyor. Sonrasında istinafa başvurdum, o da savcılığın kararını bozmadı. Yani Milli Park olacak dendi ancak sadece o şekilde kaldı.

Tek kişilik mücadele

Kuş Cenneti için sizin uzun yıllardır çalıştığınızı biliyoruz. Peki bu alanda sizinle birlikte başka isimler neden hiç duymadık? Sizin dışınızda çalışan yok mu?

Olsaydı sizinle yalnız konuşuyor olmazdım. Çalışan arkadaşlarımla birlikte sizin karşınızda çalışmalarımızı anlatıyor olurduk ancak gördüğünüz üzere yalnız başımayım.

Her usulsüzlükle uğraştım

Gediz Deltası ve içerisinde yer alan İzmir Kuş Cenneti bölgesinin geleceğiyle ilgili neler düşünüyorsunuz? Bölgenin aleyhinde bir gelişme sizce bundan sonra gerçekleşir mi?

Sonuçta böylesi önemli bir alan, bizler ve sizler olduğu müddetçe geriye gitmez ancak ileriye de taşınmıyor. Çoğu işi kimsenin insafına bırakmadım. Elektrik telleri olayını yargıya taşıdım, sit alanına müdahale var, bina yaptılar diye ayrıca mahkemelere başvurdum. Zaten 1997-1998 zamanlarında fiziki müdahale oldu. Ben komşumun tavuğunu kovamalayan Mehmet Sıktı, kuş cennetine karşı yapılan haksızlıklara usulsüzlüklere karşı üç defa Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi'ne gittim, Her usulsüzlükle sonuna kadar uğraştım.

"Bu yıl 12 bin flamingo doğdu"

Son yıllarda İzmir'in en önemli konularından biri olan Körfez Geçiş Projesi durduruldu. Siz bu projeyle ilgili olarak neler düşünüyorsunuz? Son durum nedir, sizce yapılan hatalar nelerdi, nasıl değerlendiriyorsunuz?

Körfez Geçiş Projesi'nde Çakal Burnu Dalyanı'nın oradan girip, gemiler geçsin diye yer altına alıyorlar, bir adacık yapıyorlar, sonra da viyadüklerle organize sanayinin oraya kadar çıkarıyorlar. Ben yazılarımı gönderdim, şartlı destek verdim. Nasıl körfezin bir yanında yer altına alıyorsunuz, ondan sonra da yer altına alın ve Çiğli havaalanındaki yola bağlayın diye söyledim. Zaten yapılması planlanan adadan sonrası sit alanı olarak geçiyordu. Kuş Cenneti, çok sayıda kuş ve memeliye barınma, üreme imkanı sağlıyor. Sahip olduğu biyoçeşitlilik nedeniyle 1998 yılında Gediz Deltası ve içinde bulundurduğu İzmir Kuş Cenneti uluslararası su kuşları ve sulak alanların korunması olarak bilinen RAMSAR sözleşmesi listesine dahil oldu. Türkiye, burada gözlenen ve kuluçkaya yatan kuş türlerinin korunacağını 1984 yılında Bern Sözleşmesi ve Paris Sözleşmesi ile taahhüt etti. Türkiye'nin önemli sulak alanlarından biri olan İzmir Kuş Cenneti'nin milli park ilan edilmesi de çok önceden açıklanmıştı ve haritası bile çizilmişti. Sulak alandaki planı gözden kaçırdılar ancak orası doğal sit alanı. EGEÇEP, Doğa Derneği uğraştı, mahkeme durdurdu. Flamingo adasında 50 bin flamingo var. Bunlar balkonda saksıdaki çiçek değil, beslenme havzaları çok geniş, Bostanlı'ya kadar varıyor. Bu yıl yine 12 bin yavrumuz oldu. Eğer orası zarar görseydi bölgedeki flamingo sayısı düşecekti çünkü hayvanlar beslenemedikleri yerlerde duramazlar. Bostanlı'nın oradaki dereden  başlayarak biz bölgeyi tamamen kaybederdik. 1985 yılından 1995 yılına kadar 6 defa körfezin güneyinde İzmir Ticaret Odası ve Deniz Ticaret Odası tarafından liman girişimleri oldu, kuzeyde ise tershane yapımı konuşuluyordu. Yani toplamda 7-8 alanı kötü etkileyecek projeler duyulmaya başlandı. Ben en başından beri bu tür projeleri Kuş Cenneti'ne yönelik Sevr Planları olarak değerlendiriyorum. Kuş Cenneti'ni yaban hayatı koruma sahası yapacağız dediler süreç tıkandı, milli park ilan edeceğiz dediler o da olmadı. Ancak şimdi oralara ev-otel yapılamaz, yalnızca kamu yararına olacak şeyler gerekli izinler alınarak yapılabilir.

"Belediyelere danışmanlık yapabilirim"

Akademisyenlik hayatınız boyunca çok güzel işlere imza attınız ve artık emeklilik geldi. Mehmet Sıtkı bundan sonra ne yapacak? Çalışmaya devam etmek istediğinizi belirttiniz, hangi mecralarda nasıl çalışmalar içerisinde yer almak istiyorsunuz?

Erdoğan'a mektup yazdım. Kendimle ilgili aldığım tüm ödülleri anlattım, tüm çalışmalarımı gönderdim. Hepsini teker teker anlattım. Kuşların korunması, sulak alanların restore ve rehabilitasonuyla ilgili uygun görürseniz fahri danışmanlık yapmak istiyorum dedim. Seçimler bir belli olsun bakalım. Özellikle komşu belediyelere yani Menemen, Karşıyaka, Çiğli'ye ücretsiz danışmanlık yapmak istiyorum. Sırf emeklerimin ziyan olmaması, çocuklarımıza daha güzel bir dünyayı miras bırakmak için çalışabilirim. Kalan ömümü, vatanıma milletime harcamak istiyorum.