Uzunca bir süredir Türk dış politikası ile ilgili tartışmalarda gündem Rusya-Türkiye ilişkileri ve Suriye sorunu olduğundan Kuzey Irak konusu biraz unutulmuştu.
    
Eylül ayında Kuzey Irak'ta yapılması planlanan referandum, Türk dış politikasının olduğu kadar Türk siyasetinin de ilgisini son günlerde bu bölgeye yöneltti.
    
İlgi artışı gayet normal, çünkü referandumun konusu Irak'ın içişleri olarak geçiştirilebilecek türden değil. Hem Türkiye'yi hem İran, Suriye gibi bölge ülkelerini ve bölge üzerinde önemli nüfuza sahip büyük güçleri doğrudan ilgilendiriyor.
    
Kuzey Irak'ta 1991 yılından itibaren adım adım ABD desteğiyle fiili bir Kürt özerk yönetimi inşa edilmişti. 1970'te Bağdat yönetimi ile Kürtler arasında yapılan özerklik anlaşması uygulamaya aktarılmadığından, 1991 sonrası süreç Kuzey Irak için önemli bir dönüşüm anlamına gelmekteydi. 2005 yılında ise Saddam Hüseyin sonrası dönemde, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) kurularak özerk yönetim yasal bir hale getirilmişti.
    
IKBY'nin 2005'ten bu yana ara ara gündeme getirdiği bağımsızlık referandumu konusunda ilk kez bir tarih verildi. 25 Eylül'de bağımsızlık referandumuna gidilmesi planlanıyor.
    
Referandum kararının Irak merkezi yönetimi tarafından onaylanmaması ve meşruiyet tartışmaları bir yana, referandumun gerçekleştirilmesi bile bölge siyasetinde önemli tartışmaları başlatacak.
    
1970 anlaşması ile bölgesel yönetimin sınırları dışında tutulan Kerkük'ün bir oldu bittiyle IKBY'ye adım adım ekleniyor olması da bir diğer tartışma konusu. Kerkük, Basra'dan sonra Irak'ın en büyük petrol rezervlerine sahip kenti... Kentte demografik çoğunluk tarihsel olarak Türkmenlerde olsa da, BAAS iktidarı zamanında Araplaştırma, 2003 Irak Müdahalesi sonrasında da Kürtleştirme politikalarıyla Kerkük'ün nüfus yapısı ile oynanmıştı. 2005 Irak Anayasası'nın 140. Maddesine göre kentin statüsünün referandumla belirlenmesi gerekliliği ve 2014 DAEŞ işgalinin ardından bölgenin Barzani ve Talabani güçlerinin kontrolüne geçmesi Kerkük hakkında bir oldu bitti olasılığını ortaya koyuyor.
    
AKP yönetiminin 2014 yılında IKBY ile 50 yıllık bir petrol anlaşmasını yapmış olmasının AKP yönetimini referandum konusunda sert bir karşı çıkıştan alıkoyacağı görüşü Batılı medya kuruluşlarında seslendiriliyor. Bu noktada Devlet Bahçeli'nin "referandum savaş sebebidir" açıklaması ve CHP'nin Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması konusundaki kararlı tavrı AKP-MHP fiili koalisyonu üzerinde ne tür bir etki yapar sorusunun cevabını zaman gösterecek.
    
Konuyu bir milli mesele olarak kabul etmek ve referanduma tepkiyi açıkça ifade etmek AKP yönetiminin yeni anlam yüklediği Rabia'sının gereği... Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet demenin gereği, referandum konusundaki sessizliği bozmak...