22 yıl sonra okuyucu ile tekrar buluşan Lali Berte'nin yazarı Mecit Ünal, 'Lali Berte gibi özgürlük ve aşkın peşinde koşmalıyız daima' diyor.

Aşkın, tutkunun, özgürlüğün kısaca hayatın ruhunu temsil eden Lali Berte, 22 yıl sonra tekrar basıldı. Mecit Ünal da kitapta yazan her şeyi yaşayarak yazdığını belirterek bu düşüncemizin yersiz olmadığını söylüyor. Lali Berte'de ne yok ki! Aşk, esaret, tutku, özgürlük ve kaçış, acı ve sevinç. Lali Berte'nin yazarı Mecit Ünal ile kitabı ve hayatı konuştuk.

*10 yıllık cezaevi sürecinizin Lali Berte'nin oluşturulma sürecinde muhakkak etkisi vardır.

Kitabı cezaevinde yazdım. Bir kere esinleyici bir etkisi var. Birçok meseleye ya da yaşadığım birçok şeye o pencereden bakmamı da sağladı. Lali Berte, özgürlük demek. Bir yanıyla aşk ve sevdadır da. İkisinin penceresinden bakınca daha farklı şeyleri de fark etmeme yol açtı. Türkiye'de cezaevi süreçleri hep gündemde yer tutmuştur. 150-200 yıldır olan bir şey bu. Dolayısıyla cezaevlerinde yazılmış öyküler, şiirler, romanlar daima var ve var olacakmış gibi de duruyor. Benim kitabım da bunlardan birisi. Ayrıcalıklı tarafı şudur: Özgürlük konusunu, bir aşk üzerinden anlatıyor. İnsanları da bu özgürlük ve aşk etkiledi.
Bizzat hapishane sürecinde yazılmış bir kitap bu. Hapishane de olmanın bunaltıcı bir havası vardır ama özgürlük havası da vardır. Demek istediğim, hapishanede olursun ama kafanız özgür olur.

*Belki de siz cezaevini bir nevi okul olarak görüyorsunuz.

Türkiye'de siyasi mahkûmlar açısından gerçekten bir okuldur. Son süreçlere bakalım, bunların hepsi kendi yaşadığı süreçleri kâğıda döktüler. İçlerinden şairler de çıktı. Benim yaşadığım dönem daha farklı bir dönemdi. Toplumsal bir mücadeleyi kesmek için 12 Eylül darbesi yapıldı. 1 milyon insan işkence, polis, hapishane sürecinden geçti. Bir de yaşa bakarsak...

*Kaç yaşındaydınız?

19 yaşındaydım. Bu olaylar, çok genç insanların başına geldi. İnsanların büyük çoğunluğu çok kötü etkilendi. Bir kısmı uzunca bir süre hapiste yattı, 30'lu yaşlarda cezaevinden çıktı. Hayatlarının bir kısmı kaybolmuştu. Dışardaki hayatı bilemedikleri için bir süre boşlukta kaldılar.

*Cezaevinde bunun en iyi çözümü de sanırım okumak ve yazmak.

Türkiye'de o dönemde kitap yasaklanmıştı. Dünyada da en çok kitap yasaklayan ülkelerden birisi de Türkiye'dir. Benim gibi siyasi suçlulara iki kitap verdiler. İki kitabı okuyup geri veriyorsun, ancak ondan sonra iki kitap daha alıyorsun.

Hatta bir dönem kitap yasaklandı. Kitap almadılar, gazete almadılar. Cumhuriyet gazetesi yasaktı mesela. Bazı durumlarda tüm gazeteler yasaklanıyordu. Kâğıt, kalem vermediler. Bu süreç bugün de bitmedi.

*Lali Berte aşkı, tutkuyu ve ulaşılmazlığı anlatıyor. Lali Berte, hâlâ bunun için uğraşıyor mu?


Lali Berte de, biz de bunun için uğraşıyoruz. Türkiye'de iyi şeylerin, özgür bir hayatın kurulması için. Mücadele eden insanların düşüncelerinde bir özgürlük modeli var. Şimdi siz ona başka bir şey dersiniz, ben ise Lali Berte dedim. Sözcüğün gerçek anlamı zaten özgürlük (Fr. La Liberte).

*Sizin için aşk nedir?

Bu sorunun cevabı zor. Benim için aşk hayatın kendisidir. Özgürlük de hayatın kendisidir. Aşk, özgürlüğü de içine alır. Özgürsek âşık olabiliriz. Öbür türlüsü aşk olmaz. Âşık olursan özgürlüğü de aramaya başlarsın. Aşk insanları değiştirir. İnsanları yanlışlardan döndürür.

*Ama aşkın mantıksızlığı da beraberinde getirdiği söylenir.


Aşk aklın, düşünmenin en soyutlaştığı, billurlaştığı noktadır. Düşünmüyorsanız âşık olamazsınız ki. İnsan hoşlandığına gider. Hoşlandığı kimsenin yanlış bir tavrını gördüğü zaman ondan uzaklaşır. Artık sevmez olur.

*Ulaşamamazlık, özgürlük ve kapana sıkışmışlık size neyi anımsatıyor?


Bu her durumda insanın başına gelebilir. Gündelik hayatımızda başımıza gelebilir, içinden çıkamayacağımız zorluklarla karşılaşabiliriz. Ama o sorunları çözmek için elimizde bir şey daima vardır. Sorunuza hapishane açısından bakarsak... Hapishanede Nâzım'ın 'Yatılmaz değil, 15 yıl yatılır/Yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevahir' dediği. İnandığın şeyi kaybedersen, yok olabilirsin.
Edebiyat bununla başa çıkabilmek için var. Edebiyat, şiir insanlara umut ışığını göstermeli. Niye insanlar mutlu olunca şarkı söylerler ve niye mutsuz olunca da yine şarkı söylerler? Mutsuz olunca daha çok çikolata yemezler. Gider şiir, roman okurlar, film izlerler. Çünkü oradan beslenirler. Oradan bir çıkış bulurlar. Hayvanlar yaralarını yalayarak iyileştirir, insanlar da bir anlamda yarasını yalayarak iyileştirir. Edebiyat da bunu gerçekleştiren araçlardan bir tanesi. Edebiyatın, müziğin, sanatın işlevi yaraya merhem olmak.

*Lali Berte de bunu mu yapıyor?


Öncelikle beni iyileştirdiğini söyleyebilirim. Cezaevi koşullarında çok büyük yardımı olmuştur. Yazmak zaten başlı başına bir varoluş şeklidir. Yazarak var olabilirsin. Şöyle düşünün: Sizi dört duvar arasına koydular, hiçbir şey yok. Oradan ancak düşünce yoluyla çıkabiliyorsun. Şarkıları mırıldanırsınız, bildiğiniz şiirleri tekrar edersiniz, romanları hatırlarsınız, kendi anılarınıza bakarsınız. Bir çıkış yolu bulursunuz, vardır bir çıkış ama bunun için demin de dediğim gibi cevahirin kararmaması lazım.

*Lali Berte kim?

Kim kendisini onun gibi hissediyorsa odur. Bir kahraman oluşturdum. O kahraman yaşayan birisiydi. Benden de parçalar var orada. Demin de dediğim gibi o 19 yaşındaki bir gencin cezaevindeki durumu. Kendini böyle var ediyor.

*Daha önce de çeşitli yerlerde söylediğiniz gibi, o sarı saçlı mavi gözlü bir kız mı?

Ben öyle yazmışım ama esmer de, Afrikalı da olabilir.

*Lali Berte'lerin amaçlarını gerçekleştirmeleri için ne önerirsiniz?


Eğer hâlâ düşüncelerine inanıyorsa bunların peşinden gitmeye devam etmelidir. Bu düşünceyi geliştirmeli ve düşüncenin başarısı için uğraşmalı.

*Peki onun yaşadığı sıkıntıları yaşamamaları için insanlara öneriniz var mı?

Lali Berte olmak istiyorlarsa o sıkıntıları çekmemeleri mümkün değil. O sıkıntıları çekecekler!

*80'lerden günümüze bakarsak ne değişti ya da değişmedi?


Çok fazla bir şey değiştiği kanısında değilim. Bir iktidar sistemi gitti, başka bir iktidar geldi. O iktidar sistemi de bir öncekinin içinden çıkmıştı. Türkiye'de siyasal mücadeleler sonucunda cezaevi olayları hep olur. İşin, eşyanın, tabiatı bu. Peki hep böyle mi devam edecek? Hep böyle devam edeceğini sanmıyorum. İyi var olduğu için kötü var. İkisi birlikte vardır. Doğru varsa yanlış da orada olmak durumundadır.

*O zaman yeni Lali Berte'ler geliyor gibi...


Örneklerini şimdiden görüyoruz. Kadın imgesinden bakarsak günümüzde de var. Kırmızılı kadını örnek olarak verebilirim. Dikkat ederseniz Gezi Olayları sırasında bir fotoğraf yayınlandı. Barikatta kızlar var, Eugene Delacroix'nın tablosunun aynısı. Demek ki bu mücadeleler oldukça bu görüntüleri de göreceğiz.

*Yeni kitaplarınız yolda mı?


Yeni bir öykü kitabı yazıyorum. Belki, onu yakın zamanda çıkarabilirim. Bir de şiir kitabı yazıyorum.

*Öykü ve şiir kitabınızdan biraz bahseder misiniz?


Epeydir üzerinde çalıştığım şiirler vardı. Onları bir dosya haline getireceğim. Hatta çok farklı bir tarzda kaleme alacağım. Daha çok doğa, insana doğadan bakan şiirler olacak. Öyküler de hem tekniği hem de dili açısından yine doğaya yaslanan öyküler olacak. Okuyucuya bir şey söylemek zorundasın. Ben de bunu eserlerimde belirteceğim ama bunu doğa aracılığıyla yapacağım.

*Lali Berte, 22 yıl sonra okurlarla yine buluşuyor. Düşünceleriniz ve duygularınız neler?


İlgiye şaşırmadım diyebilirim. Çünkü kitabın çok istendiğini biliyordum. Ben yazdığım için de önemli ayrıca. Hakikaten bunu ancak ben yazabilirmişim. Zaman zaman okuyup, bunu nasıl yazdım, hangi ruh haliyle yazdım diye soruyorum kendime. O ruh hÇlini tekrar yakalamaya çalışıyorum. Bazı bazı giriyorum o ruh haline. Mahsunlaşıyorum, o günler aklıma geliyor. O sürecin henüz iyi anlatılamadığını düşünüyorum.