Ülkemizin bireylerine Lamborghini'nin ne olduğunu bilir misiniz diyerek soru sorsak acaba kaç yurttaşımız doğru yanıt verecektir?
Haksızlık yapmayalım; değil okumamışlar okumuşlar arasında bile bu "Lamborghini"nin ne olduğunu bilene pek rastlayabileceğimizi sanmıyorum. Bunca otomobil markası arasında henüz 1963'de küçük bir İtalyan kasabasında Feruccio adlı bir girişimcinin soyadını taşıyan bir otomobil ürettiğini bilmek kolay olmasa gerek.
Evet; o halde böylece ben kısaca açıklamış olayım "Lamborghini"nin spor otomobil markası olduğunu. Kolay mı kurtlar sofrasını aratmayan ölçüde rekabetin yaşandığı otomotiv dünyasında 1963'te kurulup dünya üzerinde öylesi hatırı sayılır bir yer edinebilmek?
Gerçekten otomotiv dünyasında prestijli bir yer edinen bu marka; şöhretini özel dizaynlarına borçludur. Satış yarışlarında adetten çok seçkinliğe önem vererek kendine ayrı bir yer edinebilmiştir. Öylesine ki günümüz dünyasında "Lamborghini" markalı araçların sahipleri belki de tek tek sayılabilirler. Anlayacağınız paranız çok bile olsa bu markalı araçlara sahip olamayabilirsiniz.
Ne denli ilginç değil mi? Diğer markalar satış adetlerini çoğaltabilmek için türlü pazarlama teknikleri kullanırlarken "Lamborghini" kendi dünyasında kendi koyduğu kurallara bağlı kalarak dansını sürdürüp duruyor.
"Lamborghini" markasını belki de toplumumuz yakın geçmişimizde daha 2018 Temmuz ayında duymuş olabilir. Motosiklet alanında beş kez dünya şampiyonu olarak ülkemize gurur yaşatan Kenan Sofuoğlu; Haziran seçimlerinde AKP Sakarya Milletvekili seçilmişti. Sevgili Sofuoğlu; kaydını yaptırmak üzere Meclis'e bu "Lamborghini" markalı aracıyla gelmişti. Haklıdır, milletvekili seçilmiştir, araç da kendisinindir neden gelmesin diyebilirsiniz. Aslında her şey yasalara uygun olarak yürütülmüştü. Aracın tescili Sofuoğlu'nun yabancı uyruklu eşi üzerine yapılmıştı. Dolayısıyla vergi yasalarımızın yabancılara tanıdığı haklardan eş olarak Sofuoğlu'nun da yararlanması kadar doğal hiçbir şey olamazdı.
***
Yani kısacası "Görmemişin oğlu olmuş ..." misalli bir benzetmenin dahi yapılmaması gerekirdi.
Bütün bu olanlar yazdığım gibi Temmuz ayında yaşanmıştı. Bu kere Aralık ayında bir başka "Sofuoğlu" olayı daha yaşandı. Ondan da kısaca söz edelim isterseniz. Biliyorsunuz bizim toplumumuzun en belirgin özelliklerinden biri toplumsal olayları çabukça unutabilmesidir.
Milletvekili Kenan Sofuoğlu, geçen hafta içinde sosyal medya hesabından TBMM'deki makam odasında çektirdiği bir fotoğrafını yayınlamış, karşısında el pençe bekleyen danışmanları için "emirerlerim" tanımlaması yapmıştı. Sofuoğlu; kendisinin makam odasında çektirdiği fotoğrafta, hem ayaklarını çalışma masasının üzerine uzatmış şekilde oturması, hem de danışmanları için kullandığı "emirerlerim" ifadesi nedeniyle çok tepki görmüştü.
Bu yaşananların ardından, Sofuoğlu'nun yayınladıktan kısa bir süre sonra sildiği ve "espri yapmıştım" dediği fotoğrafta yer alan danışmanlarından Semih Bostanoğlu da durumu açıklamak üzere yine sosyal medya üzerinden bir paylaşımda bulundu. Ancak danışmanın paylaşımında dile getirdiği bir iddia, Ankara'yı karıştırdı. Bostanoğlu, TBMM'de bazı vekillerin danışmanlarının maaşlarından "pay aldıklarını" öne sürmekteydi, ancak isim vermiyordu. Danışmanın bu ifadesi üzerine TBMM'deki hangi vekillerin danışmanlarının maaşlarından pay aldıkları tartışılmaya başlandı. O halde bu yaşananlara "Bomba Üstüne Bomba" denilmesi gerekmez mi?
Bostanoğlu şunları da söylemekteydi: Meclis'teki milletvekillerinin danışmanlara yaptıkları muameleleri gördük. 600 milletvekili içinden iddia ediyorum Kenan abim kadar danışmanlarına değer veren, yediği içtiği ayrı gitmeyen, aynı odada kalan bir milletvekili yoktur. Diğer milletvekilleri danışmanlarının maaşlarından pay alırken, Kenan abim giydiğimiz kıyafetimize kadar her şeyimizle kendisi ilgileniyor. Meclis'te bizden ayrı oturduğunu gören bir tane danışman varsa çıksın konuşsun. Milletvekillerinin arasında değil, danışmanların arasında oturur sırf bizler için. Bu arada o şakayı biz yaptık isteyerek onu bu hataya düşürdük (!)
Ne dersiniz, şimdiye dek bu denli masumane bir günah çıkarmaya rastladınız mı?
Bu arada; Fatih Altaylı nam fesatçı kalkmış Kenan Sofuoğlu'nun eğitim bilgilerini hiçbir kaynakta bulamadığını yazıp duruyor. Dediğim gibi günahı onun boynuna aslında o bilgileri ben de bulamadım ama onun gibi yazıyor muyum?
Esenlikle kalınız...