İzmir için pazar, özel bir gündü. En iyi 2 takımı Altınordu ile Göztepe, Bornova'da sahaya çıktılar. İki takım için de çok ama çok önemli bir maçtı. Mucize gibi bir hafta yaşanıyordu. Üst taraftaki takımlar yenilmiş, Göztepe üste tırmanma şansını yakalamış, alt sıradaki takımlar galip gelmiş, Altınordu'yu dibe oldukça yaklaştırmıştı.
Mücadele iyi bir tempoda başladı. Üst düzey değildi ama oldukça hareketli ve izleyenlere keyif veren tarzda idi. Altınordu ayağa paslarla çıkmayı tercih etti. Bir oyun karakteridir bu. Bu ligde de pek görmediğimiz bir şey. Fakaaatt kale önünde pas yaparken, yoğun baskı gördüğünde en kısa zamanda topu ileri taşımalısın. 5 kişi paslaşırlarken, Göztepe 5 kişi ile pres yaptı, pas yolunu kesti. Orta sahada 3 Altınordulu oyuncu boşken oraya atmayıp, o bölgede topu tutmayı tercih edince, sıkışıldı ve hata geldi, top Göztepe'ye geçti. Sonrasında orta, Jahovic kafa, gol. Dakika 21.
Gol geldi, tempo düştü. Göztepe mutlu, Altınordu'ya gol lazım. Atak oynadı ev sahibi konumundaki takım ama pozisyona girmekte zorlandı.
2. yarı başlar başlamaz, sahada sadece Altınordu vardı. Göztepe oyunu yavaşlatmaya uğraşırken, Altınordu da gol bulma derdindeydi. Oyuna hükmedendi ancak gol pozisyonu bulan ise sarı kırmızılılar...
60'lı dakikalara geldiğimizde, Altınordu bulamadığı pozisyonları, üst üste yakalamaya başladı. Gol geliyorum dedi adeta, gelmedi. Klasik Göztepe senaryosu; yat zaman geçir. Klasik maç senaryosu da son dakikalarda gerçekleşmek üzereydi ama direk buna engel oldu. 89. dakika içerisindeyken, Uğur sağdan ortaladı, Okan kafayı vurdu, top üst direkten döndü. 1 karış fark, geçmişin kötü talihini sonlandırmış oldu.
Oyunu kazanan Göztepe oldu, güzel oynayan takım Altınordu. Her şeye rağmen, her iki takım için de bu oyun gelecek açısından hiç umut vermedi. Başarı için Göztepe'nin daha fazla savaşması, Altınordu'nun ise gol atabilmesi gerekiyor.

Seri sonu

Futbol maçı izlemek için ekran karşısına oturdum ancak voleybol maçıyla karşılaştım. Yarı ekran voleybol, yarı ekran futbol. Ama voleybolda da güzel bir futbol esintisi görme olanağı yakaladım. Arka alana giden topu, elle geriye doğru atamayacağını anlayan İBB'li oyuncu, topu ayakla rövaşatavari bir hareketle geriye, takım arkadaşlarına aktarmayı başardı. Mutlaka bu kişi futbol da oynuyordur. Şansını futbolda da denemeli kesinlikle!
Son 2 haftanın galip takımı Balıkesirspor, son 2 haftanın mağlup takımı Giresunspor'u ağırladı. Balıkesir'in bir özelliği de kendi sahasında 7 maçtır yenilmemesiydi. Böyle bir istatistik, rakipleri için büyük bir çekince yaratır elbet ki maç başlayınca bunu gördük.
Kendi sahanda oynuyorsan, bunu rakibine hissettirmen lazım. Korkutman, ürkütmen, yıldırman lazım. Balıkesir bunu başaramadı. 90 dakika boyunca, Giresunspor'un tempoyu ayarlamasına izin verdi. Yavaş tempo, az pozisyon. Giresun sadece topun arkasında durdu, bu da yetti.
76. dakikada ceza sahası önünden kazanılan faul atışını Promise kullandı. Kurulan baraj, topa vurulduğu anda darmadağın oldu. Hepsi bir yerlere savruldu. Kaleci de şaştı kaldı, ne yapacağını şaşırdı. Top ağlarla buluştu.
İlk yarıda aynı yerden, aynı kaleye, aynı şekilde Balıkesir bir faul atışı kullanmış fakat orada kurulan baraj yanyana hep birlikte yükselmiş, topun kaleye gitmesini engellemişti. Balıkesirli oyuncuların bu iki pozisyonu yanyana koyup izlemesi gerekiyor.
Yardımcı hakeme de değinmeden geçemeyeceğim. Daha maçın başlarında 2 hatalı ofsayt kararı, Bekamenga'yı dizginledi ve Balıkesir'i olası gollerden de etmiş oldu.

Gol heyecan getirdi

Denizlispor ve Adana Demirspor... Son 4 maçtır mağlubiyet yüzü görmeyen iki takım Atatürk Stadı'nda kozlarını paylaştı, Denizli'de.
Bazı maçlar vardır gol olunca oyun yavaşlar, bazı maçlar vardır gol olunca oyun hızlanır. Bu mücadelede her iki takımda gol yememeye gayret etti, dikkatli oyunu tercih etti. İlk yarı bu anlayışla sona erdi.
2. yarının daha ilk dakikalarında Denizlispor, Kappel'le 1-0 öne geçti. Gol dakikası olan 48'den sonra mücadele bambaşka bir havaya büründü. Karşılıklı ataklar, gol pozisyonları... Heyecan düzeyi oldukça yükseldi. Denizli golün üzerine yatıp, oyunu yavaşlatmaya yönelik hiç bir şey yapmadı.
Pozisyon demek, hata yapanın gol yemesi demektir. Denizli yaptı hatayı, 71'de yedi golü, bu skor da maç sonuna kadar sürdü, mücadele 1-1 sona erdi, yenilgisizliklerini her iki takım da 5'e çıkardı.
Maçın içinden bir pozisyonu çekip çıkardım. Başrolde Yasin Ozan var. Orta sahanın solunda topu aldı, sürdü sürdü sürdü, ceza alanına girdi, bir rakibini geçti, topa 3 kere dokundu, arkadan gelen diğer rakip oyuncuların varlığı sebebiyle, hızla şut çekti; aut. Yapması gereken, ceza alanına girdiğinde, topa tek dokunuşla hem rakibini geçecek, hem de kendine şut pozisyonu hazırlayacaktı. Rahat rahat, hiç bir müdahale olmadan, kalecinin uzak kaldığı köşeye, direk dibine ayak içi vuracak, golünü atacak ve sonucunda yıldızlaşacaktı. Normal antrenman dışında, kendini geliştirmesi için fazladan özel antrenmana ihtiyacı var.

Yenilerde iş var gibi

Oyuna iyi başlayan Büyükşehir Gaziantepspor 11. dakikada öne geçti Bandırmaspor karşısında. Ancak gol öncesi Marino rakip oyuncunun önüne geçip, topu hâkimiyetine almışken, rakibinin darbesiyle birlikte düştüler. Hakem faul verdi ama konuk takım lehine değil, ev sahibi ekip lehine. Gol de bu faul neticesinde geldi.
Sonrasında Bandırma dengeyi kurdu ve ibre Bandırmaya döndü. Ancak takımın en tecrübeli ismi Emre Güngör, 2. sarı karttan, oyundan atıldı, 2. yarının başlarında. 55'te skor 2-0 oldu.
2-0'dan sonra da Bandırma yüklenmeye başladı birden bire. Gökhan'ın güzel pası, Üstün'ün güzel vuruşu farkı 1'e indirdi. Yeni transferlerin günüydü bugün anlaşılan. Çünkü golde emeği olan iki yeni oyuncu dışında Droppa da göze girdi, orta sahada takımı toparlayarak. 'Beraberliği de bulur mu?' diye düşünürken güzel oyun kısa sürdü ve neticesinde de skoru belirleyen gol geldi. 3-1
Yine cımbızla bir pozisyon aldım. İlk yarı... Kaleci Okan yere yatarak topa sahip oldu. Yanında rakip takımdan Özgür vardı. Özgür'ün arkasında da takım arkadaşı Ahmet... Top kalecinin ellerindeyken, Ahmet, Özgür'ü Okan'ın üzerine ittiriverdi. Bu hareketi yapmasındaki amaç ne, anlamak mümkün değil.

Akhisar alabora

Kendini bir türlü bulamayan Akhisar, İstanbul deplasmanında yarım düzine gol yedi, yerle bir oldu. Anlaşılan o ki, dersine hiç ama hiç çalışmamış, tembel öğrenci edasıyla sahaya çıkmış. Çalışması gereken ders konusu neydi peki?
1- Galatasaray'ın önce kupa maçında sonra da geçen hafta ligde aldığı mağlubiyet bardağı taşırmıştı. Bir patlama yapacağı aşikârdı. Patlamanın ilkini hafta arasında kupa maçında yaptı, sıra ligdeydi. Çok koşacak, çok çabalayacaktı. Dolayısıyla Akhisar daha güçlü olmalı, daha da sert oynamalıydı. Tam tersi oldu. Ligin fizik gücü olarak en kötü takımlarından birine bile ezildi, ayakta kalamadı.
2- Topluca savunma yapmalı, her zaman alan daraltmalı, kendi yarı alanında, ligin en çok pas yapan takımını kalesinden uzak tutup, pozisyon vermemeliydi. Topluca savunma yaptı ama yumuşak oyun tarzı yüzünden, pas yapmalarını, kaleye gelmelerini engelleyemedi.
3- Yapılan toplu defans, geniş alan oyuncusu Rodrigues ve Bruma'yı da etkisizleştirirdi. Rodrigues pek görünmedi ama Bruma'yı durduramadılar, oynamasına çok izin verdiler. Önünü adeta açtılar.
4- Galatasaray'ın 1 numaralı adamı Sneijder. Onu durdurmak takımı yarı yarıya etkisizleştirmek demektir. Sadece ve sadece 10 dakika üzerine oynayıp, topla buluşmasını engellersen, oyundan düşer, oyuna küser. Tam tersini yaptılar, rahat oynattılar ve o da oynadıkça daha da heveslendi, daha da açıldı ve son aylardaki en iyi performansını ortaya koydu.
5- Galatasaray hücum oyunculardan oluşan bir takım ve defansif yanı çok zayıf. Sabırlı oynayan her takım, birçok pozisyona girer, Muslera'yı yıldızlaştırır ama bir kaç gol atmayı yine de başarır. Muslera, belki de hayatının en rahat maçını çıkardı. Top gelmedi neredeyse. Galatasaray, takım olarak da yıllardır ilk defa böylesine az pozisyon gördü kalesinde. Ancak, ilk yarıda Vaz Te kaleciyle karşı karşıya kalmışken ve gol atacağı bir pozisyon yakalamışken, yanlış bir ofsayt kararı çıktı. Bu atak golle sonuçlansa, oyun biraz daha farklı gelişebilirdi, fark biraz daha az olabilirdi.
Yenen 6. gol de evlere şenlikti. Sneijder orta sahadan tam 44 metreye ara pası atıyor, Sinan'ı kaleciyle karşı karşıya bırakıyor. Havadan karambole çok gol oldu uzun toplarla ama ara pası pek rastlanan bir şey değil.
İstatistiklere de baktığımızda ev sahibi takım sadece ve sadece 105 km. koşmuş. Akhisar 111 km.  115 km'den aşağı koşan takım alt düzey takımdır bana göre. 105 km'ye ise ben yürümek derim. Yürüyen bir takımdan, 6 gol yemenin açıklamasını yapmaya hiç gerek yok. Maçı hiç izlemeyen de sahada neler olduğunu anlar kesinlikle.

Bu Manisa çok farklı

Son haftaların en iyi çıkış yapan 2 takımı Manisaspor ve Ümraniyespor karşı karşıya geldi. Her iki takımda güzel oynuyor ama Manisa 1'er 1'er, Ümraniye 3'er 3'er gidiyordu. İlk yarı beraberlikle bitince, Manisa kendi düzenine devam edecek, Ümraniye'nin 3'lük düzenini bozacak diye düşündüm.
2. yarı bambaşka oldu. Manisa 2. golü attı, durmadı 3'ü attı, yine durmadı 4, durmak bilmedi 5. Manisa'dan hiç alışık olmadığımız bir durum. O güne özel bir şey miydi yoksa artık gerçekleri görmeye başladı da, skora göre oynamamaya karar mı verdi? Önümüzdeki haftalar her şeyi gün yüzüne çıkaracak.