"Doktor birşeyler dedi ama anlamadım!" , "Doktor yazmış ama Türkçe desem değil İngilizce desem hiç değil!" , "Ahu şu ne demek?" çok duyduğum sözlerdir bunlar. Çünkü tıpta kullanılan terimler çoğunlukla Latince kökenli. Bir kısmı da Yunan Mitolojisi'nden gelme.

"Mitos" masal, efsane;  " Loji" ise bilim demektir Latince'de. Yani Mitoloji, 'efsane bilimi' anlamına gelir. Binlerce yıl, nesiller boyunca kulaktan kulağa aktarılan ve sonunda yazılı olarak günümüze ulaşan  gerçek dışı hikayelerdir bunlar. İnsanüstü varlıklarla, doğa üstü güçlerle ve bir takım sembollerle yaşam, hastalıklar ve ölüm açıklanmaya çalışılır bir bakıma. İşte tıp terimi olarak kullandığımız ve böylelikle gerçeğe dönen bazı masalları yazdım bugün.

Sırtımızda bizi dik konumda tutan ve içinden sinirlerin (omurilik) geçtiği 33 tane omur kemiğimiz var. Kafatasının içine giren 1 numaralı omur kemiğine tıpta "Atlas" denir. Coğrafya kitaplarında ve coğrafik atlasların kapaklarında da görmüşsünüzdür sırtında dünyayı taşıyan adamın resmini. İşte mitolojide tanrıları kızdırdığı için tüm dünyayı başı ile sırtı arasında taşımakla cezalandırılan dev yaratığın adı Atlas'tır. Ve ilk omura da sanki onun gibi kafamızı taşıdığı düşünüldüğünden bu ad verilir.

Gelelim bir başka terime; Hermafrodit. Mitolojide Afrodit ve Hermes'in günahkar kabul edilen oğlu ormana bırakılır. Bir gün bu delikanlı gölde yıkanırken çok güzel bir peri ile karşılaşır. Lakin delikanlı periden utanır ve onu itip reddeder. Peri, "Ey tanrılar öyle bir şey yapın ki ne o benden ayrılsın ne de ben ondan" der ve delikanlının boynuna sarılır. Tanrılar da onları tek vücut yapar. Böylece bir vücutta hem erkek hem dişi organları yer alır. Tıptaki  hermafrodit (erkek ve dişi organlarına sahip kişi) terimi, bu efsanedeki  delikanlının anne ve babası olan Hermes ve Afrodit 'ten alır adını.

Benim en sevdiğim ise bu hikaye. Homeros'un İlyada Destanı'ndaki  Troya Savaşı'nın kahramanı ve Yunan Mitoloji'sinde dünyanın en büyük savaşçısı olarak geçen  Akhilleus (Achille Aşil) efsaneye göre daha bebekken ölümsüzlük nehrine sokulur. Hiçbir ok hiçbir kılıç zarar verip öldüremez onu. Tek hassas yeri topuğudur, çünkü annesi Aşil'i  yıkarken sol topuğundan tutup suya batırmıştır yani sihirli suya değmemiştir o bölge. Zaten ölümü de tesadüfen sol topuğuna gelen zehirli okla olur. İşte bu yüzden baldırın arkasındaki kas grubunun topuk kemiğine bağlanmasını sağlayan yapıya Aşil tendonu denir. Aşil tendonu mitolojide olduğu gibi vücudumuzda  en kalın ve en güçlü tendontur.

Yunan tanrılarının kraliçesi  Hera, yeryüzüyle haberleşmek istediğinde, 'renkli elbise'sini giyerek giden haberci İris'i gönderir. Güneş ışınlarının yağmur damlacıklarıyla kırılması sonucu oluşan, göğü yere bağlayan, 7 renkli gökkuşağının sembolüdür İris. Gözün rengini veren tabakaya gökkuşağındaki renklilikten dolayı iris tabakası denir.

Mitolojinin tıpla buluştuğu bir başka terim de "caput medusa" . Didim'e gidenler görmüştür mutlaka yılan saçlı kadın başı heykelini. Altın sarı saçları ve güzelliğiyle bilinen Medusa'ya  deniz tanrısı Poseidon aşık olur. Athena'nın tapınağında Medusa'yı zorla elde eder. Zaten Medusa'yı çok kıskanan Athena bir de sevdiği adamla birlikte olduğunu öğrenince çılgına döner ve ceza olarak Medusa'nın   yüzünü  o kadar çirkin yapar ki, suratına kim bakarsa taşa dönüşür. Bu ceza yetmez Athena'ya, Medusa'nın o güzelim saçlarını da yılanlara dönüştürür. Siroz hastalarında göbekten başlayıp tüm karna doğru  yayılan, genişlemiş toplar damarların meydana getirdiği ışınsal yayılımlı bu görüntüye "caput medusa" yani Medusa başı denir. Sanki göbek Medusa'nın başını, yılanlar ise göbekten çevreye uzanan geniş toplardamarları simgeler.   
 
Belki biz şuan modern tıpta, her gün geçmişi,  binlerce yıl öncesini anıyoruz. Belki de kolay akılda kalan hikayelerle bunca bilgiyi beynimizde tutuyoruz. Ya da biraz gizem, biraz eğlence katıyoruz zor doktorluk mesleğine. Kim bilir?
Sağlıkla kalın.