NASA'nın Mars'a gönderdiği Merak (Curiosity) adlı uzay aracı, bugünlerde Mars'ta geçirdiği 3. yılını kutluyor. Mars'a indiği 5 Ağustos 2012'den beri 10 kilometreden fazla yol almış olan Merak, geçmişte Mars'ta yaşamış olma olasılığı bulunduğu düşünülen mikrobiyolojik yaşama uygun koşullarla ilgili kanıtlar buldu. NASA 3. yıldönümünü vurgulamak için, yeni nesil kaşiflerin Mars'ın daha yakından incelemesini sağlayacak 2 adet yazılım duyurdu. "Mars Trek" adlı ücretsiz internet tabanlı uygulama, Mars'ta ilgili olarak 40 yıldan fazla zaman boyunca elde edilmiş inceleme verisini kullanarak, gezegenin özelliklerini gösteren yüksek çözünürlüklü görüntüleri kullanmaktadır. "Merakı Deneyimle" (Experience Curiosity) adlı ikinci yazılım, üç boyutlu bir benzeştirme (simülasyon) programıdır. Bu program da gerçek verileri kullanmakta ve Merak'la birlikte onun çalışma sırasında Mars yüzeyiyle ilgili aldığı görüntülerle çalışmaktadır.



Yeni bir dünya benzeri ötegezegen

NASA'nın Spitzer Uzay Teleskobu, gökbilimcilere Güneş Sistemi dışındaki en yakın kaya yapılı ötegezegenin onaylanması için yardım etti. HD 219134b adıyla anılan bu gezegen, Dünya'dan biraz büyük ve yaklaşık olarak 21 ışıkyılı uzaklıkta Cassiopeia Takımyıldızı bölgesinde bulunuyor. Gezegen yaşam barındırmak açısından kendi yıldızına çok yakında bulunuyor ve Dünya'dan, yıldızının önünden geçerek onun tutulması yoluyla gözlenebilen en yakın ötegezegen. Bu gözlem yardımıyla yıldız ve gezegenle ilgili daha ayrıntılı araştırmalar yapılabiliyor.

Plüton'dan son bulgular



Bir ay kadar önce Plüton'un yakınından geçen Yeni Ufuklar (New Horizons) adlı uzay aracının elde ettiği veriler zaman içinde daha ayrıntılı olarak inceleniyor. Aracın Plüton'dan uzaklaşırken elde ettiği görüntülerde, atmosferinin Güneş tarafından aydınlatıldığı görüntüler kullanılarak, atmosferin 120 km yüksekliğe kadar ulaştığı belirlendi. Bu bulgu beklenenin çok üzerinde. Atmosferde görülen bu parlamalar, Güneş'ten gelen moröte ışınımın metan gazını parçalamasına bağlanıyor. Ayrıca Plüton'un yüzeyinde yeryüzündeki buzullara benzer biçimde akmakta olan buzullar belirlendi. Bu buzullar, Plüton'un kalbe benzeyen bölgesinin batı bölümünde belirlendi. Uzay aracında bulunan bir başka algılayıcı ile yapılan ölçümlerden, bu bölgenin azot, karbonmonoksit ve metan buzları açısından zengin olduğu saptandı.

Deniz seviyesinin artması



Arasıra duyduğumuz bazı kavramlar var ve bunların üzerinde çok durmuyoruz. Bunlardan biri Işık Kirliği, diğeri de Küresel Isınma. Işık Kirliliği, basitçe kötü aydınlatma nedeniyle gökyüzünün gereksiz aydınlanması ve bunun sonucunda gece gökyüzüne baktığımızda çok daha az gök cismi görmemiz anlamına geliyor. Bu konu üzerinde, bir başka yazımızda ayrıntılı olarak duracağız.
Küresel Isınma ise günümüzde çok farkında olmadığımız bir sorun. Gelecekte bu konuda çok daha büyük sorunların yaşanacağı öngörülüyor. Bugün bile halk arasında "mevsimler değişti" olarak yorumlanan durum, tümüyle küresel ısınmanın bir sonucu. Günümüzde insan nüfusunun aşırı artması, bu nüfusun gereksinimlerinin karşılanması için büyük sanayi yatırımlarını gerektirmektedir. Teknolojik üretimler, aydınlatma, ısıtma gibi enerji gereksinimlerinde oldukça çok miktarda fosil yakıt kullanmaktayız. Bu yakıtların yanmasıyla atmosfere eklenen karbondioksit, en önemli sera gazlarından biridir. Başka bir deyişle, atmosfere salınan karbondioksit gazı, Güneş'ten gelen ışınımı geçirerek yeryüzüne ulaşmasına engel olmamakta, ancak bu ışınımın yeryüzünü ısıtmasıyla salınan kırmızıöte ışınımın uzaya kaçmasını engelleyerek geri yansıtmaktadır. Böylece atmosferin ve yeryüzünün daha da ısınması söz konusu olmaktadır. Venüs gezegeni, buna çok benzer bir süreç nedeniyle yaşanmaz haldedir. Yüzey sıcaklığı 450 derecelere kadar ulaşmaktadır.

Atmosfere eklenen bu karbondioksitin bir kısmı, bilindiği gibi bitki örtüsü, özellikle de ormanlar tarafından kullanılarak azaltılmaktadır ancak günümüzde orman kayıpları da Dünya çapında artmıştır. Ek olarak, bu karbondioksitin büyük bölümü okyanuslar tarafından soğurulmaktadır. Sudaki karbondioksit miktarı, havada olduğu gibi suyun sıcaklığının zamanla artmasına neden olmakta, ısınan su basit fizik kuralı olarak genişlemektedir. Bu nedenle de hacmi artan su nedeniyle deniz seviyesi artış göstermektedir. Buzullar ısınınca erimekte, bu su da denizlere karışarak ayrıca deniz seviyesini arttıracak yönde katkı sağlamaktadır. Binlerce yıldır çok fazla değişmeyen su seviyesi, 20. yüzyılın başından beri 20 cm kadar artış göstermiş, son 20 yılda ise yükselme 5 cm'den daha fazla olmuştur. Bütün belirtiler bu yükselmenin hızlanarak arttığını göstermektedir.

Bu sorunu bir derece olsun azaltabilmek için, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelinmesi gerekir. Dünya'nın gelişmiş ülkeleri Güneş ve rüzgar enerjileri konusunda oldukça yatırım yapmaktadırlar. Ayrıca denetimsiz bir biçimde artan nüfusun da denetimli biçimde sürdürülmesi için çalışmalar yapılması gereklidir. Bu önlemller küresel ısınmayı durdurmasa bile azaltılması yönünde katkı sağlayabilir.