Bu seslenişler ilkokul öğrencisi kızların Ferhat Amcalarına yazdıkları mektupların başlıklarından alıntıdır.

Önce Ferhat Amcamızın kimliğinden başlayalım: Adı Ferhat Şenatalar. İştip 1937 doğumlu. Öğrencilik ve sonrası iş yaşamı yıllarını Fransa ve ardından İstanbul'da geçirmiş olan Ferhat Şenatalar'ı 2012'de sonsuzluğa uğurladık. Türkiye ve Fransa'daki yüksek öğrenimlerinin ardından işletme doktoralı, entelektüel ağabeyimizdi. Fransızca, İngilizce, İtalyanca biliyor; ayrıca Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Gönüllüsü olarak yoğun biçimde çalışıyordu. Benim sevgili ağabeyim, gönüldaşım, örnek aldığım büyüğümdü.
                   

Peki, ilkokul öğrencisi kızlar?

                   
Kızların kim olduklarını ona hitaben "Ferhat Amca" ya da "Süpermen Amca" seslenişiyle başladıkları mektuplardan öğreneceğiz.
                   
Bu kızlar, 1990'lı yıllarda, Siirt'in, kuş uçmaz kervan geçmez ama terörden başını kaldıramayan ilçelerinde bin bir güçlükle okumaya çalışan minik Anadolu çocuklarıdır. O sıra ellerinden tutmaya çalışan sivil toplum kuruluşu ÇYDD ve başkanları Türkân Saylan'dır. Ferhat Şenatalar; 1989 yılında kurulan, 1990'lı yıllarda Anadolu'nun dört bir yanındaki okuma yaşına ulaşmış öğrencilere burs sağlama, onların barınmalarını çözme amaçlı ÇYDD'nin gerçek bir neferi, gönüllü hizmetçisidir. Bu gönüllü hizmetinin bir sonucu olarak, o yıllar Siirt Valisi olan, şimdi milletvekili ve hizmetlerini değerlendirdiğimde "Gönlümün Cumhurbaşkanı" Nuri Okutan'ın, "Terör önce Siirt Eruh'ta başladı. İlk Eruh'ta ve Şirvan'da terör eylemi yapıldı" dediği Eruh'ta, Yatılı İlköğretim Bölge Okulu (YİBO) kız öğrencilerinin barınmaları için yurt yaptırarak devlete teslim eder. Gönlümün Cumhurbaşkanı Nuri Okutan ile ilgili ayrı yazı kaleme almak istediğimden şimdi Anadolulu, okuma çabasındaki minik kız öğrencilerimizin "Süpermen Amca" adını taktıkları Ferhat Şenatalar'a yazdıkları mektuplardan alıntılar yapmak istiyorum:
                  
Öğrencinin adı Halime Taş. Mektubunun ilk paragrafı şöyle: "Merhaba Saygıdeğer Süpermen Amca. Cintepe Köyü'nden geldim. 7. sınıfa gidiyorum. Annem ev hanımı, babam korucu. İkisi de okuryazar değil. Bundan dolayı benim okumamı çok istiyorlar. Yurda gelmeden önce kardeşlerimle birlikte aynı yatakta yatardım. Üstünde çalışacak bir masam bile yoktu. Bilgisayarın sadece adını duymuştum. İngilizce dersi hiç verilmiyordu. Hiçbir müzik aleti yoktu. Ama şimdi kendime ait bir yatağım, üstünde çalışacağım masa, bilgisayar ve müzik aletlerimiz var. (...)"
                  
Öğrencinin adı Remziye Dayan. Mektubundan birkaç satır alıntı: "Saygıdeğer Ferhat Amca. 12 yaşındayım ve Çaplı Köyü'nden geldim. Babam, işsiz ve okumayı az biliyor. Annem ise ev hanımı ve her köylü gibi Türkçe konuşmayı, okuma-yazmayı bilmiyor. Ben ilkokulu köyde bitirdim ve köylü çok cahil olduğu için bizleri okutmak istemediler. Çok ağlıyorduk. Bir gün okulun arabası bizim köye geldi ve Gülsüm Hoca bizi yurda getirdi. 1-2 hafta geçince diğer arkadaşlarımın hepsi köye gittiler ve okumayı istemediler. Sadece ben kalmıştım. Okumayı istiyor ve düşünüyorum. Eğer okumasaydım şu anda köyde cahil kalırdım. Bunu da sizin gibi büyüklerime borçluyum. Eğer fedakârlıklar yapılmasaydı okuyamaz, belki de evlenirdik. (...)"
                  
Öğrencini adı Şehriban Teğin. O da okuması yazması olmayan anne ile babanın bir çocuğu. Anne baba kızları Şehriban'ın okumasını çok istiyorlarmış. Beş çocukları varmış. Mektubundan ilgimizi çeken birkaç satırı şöyle: "(...) Yurda gelmeden önce amcalarımın yanında kalıyordum. Yurt ilk açıldığında gelmek istedim ama yurt hakkında birçok olumsuz şeyler duyduğumdan dolayı gelmedim. Sonra arkadaşlarımdan yurdun çok güzel olduğunu öğrendim. Yurdu ilk gördüğümde sarayları hatırladım. Bu kadar güzel yurdu ve iyi olan öğretmenleri görünce; keşke daha çabuk davransaydım, diye kendi kendime düşündüm.(...) Ama sizin sayenizde hem okuyorum hem de birçok yeri gezdim. Önce Eruh dışına hiç çıkmamıştım. (...) Ellerinizden öper, saygılarımı sunarım."
                      
Elimde, Eruhlu minik kız öğrencilerin kendileri için yurt yapan, bilgisayardan yazı tahtasına, sıraya okul malzemeleri edinmelerini sağlayan Süpermen Amcaları Ferhat Şenatalar'a yazdıkları böyle nice mektubun metni var. Hepsi duygulandırıcı, düşündürücü ve asıl önemlisi bizlere görevlerimizi anımsatıcı ve yılgınlığa düşmemizi önleyici!
                      
Ferhat Ağabey'in, Eruh'ta kız öğrenci yurdu yaptırdığı 1990'lı yılların Siirt ve çevresi nasıl bir yerdi, onu da yine dönemin Siirt Valisi, şimdi TBMM çatısı altında milletvekili olarak görev yapan, Sakarya Valiliği sırasında eğitime yaptığı hizmet ve katkılardan dolayı Koç Vakfı'nın şahsına verdiği yüz bin lirayla MEB'e bağlı, annesinin adını taşıyan okul inşa ettiren Nuri Okutan'ın, kız öğrenci yurdunun açılışında yaptığı konuşmasından özetleyelim:
                      
"Siirt'te 30 bin civarında işsiz var. Personel gereksinmemiz ciddi anlamda; sağlık kadrosunda 72 sağlık biriminden 50'si boş. Özellikle eğitim sektöründe meslekte tecrübe senesi 1 yılı bulmuyor. Göreve geldiğimizde seçtiğimiz sektörler; eğitim, sağlık ve tarım sektörüydü. Bunun hemen arkasından gençlere ve hanımlara yönelik toplumsal projeler uyguladık. Şimdi eğitim sektöründe okul öncesi eğitimde yüzde 42.6 ile Türkiye birincisiyiz. Eruh burada yüzde 59 ile Siirt'in yüzde 42.6 oluşunda ciddi katkısı olan bir ilçemiz. Okul çağında olup da okula gitmeyen 13 bin çocuğumuzun olduğunu gördük. Onları derhal okula kazandırdık ve bugün yüzde 54 olan kızların okullaşma oranı yüzde 88'e çıkmış durumda. (...)"


Ferhat Ağabeyi saygıyla anarken

                      
ÇYDD gönüllüsü olarak birçok organizasyon ve kampanyada yer alan, Eruh kız öğrenci yurdunun yapılması, öğrencilerin her türlü malzeme gereksinmelerinin karşılanması için tüm varlığını ortaya koyan Ferhat Şenatalar, 72 yaşındayken Ergenekon adı verilen nitelikli insanlarımızı öğütüp yok etmeye dayalı aşağılık operasyonların 12. dalgasında, 2009 Nisanında gözaltına alınır. Kısa da sürse gözaltına alınma kararının ağır yaraladığı Ferhat Ağabey'in son sözü, "benden bu kadar!" olur ve 2012 yılında yaşama gözlerini kapatır.
                      
Biz dostları ve kendisine "Süpermen Amca" adını takan doğunun minik ilkokul öğrencisi kızları onu hiç unutmadık, ışığı yolumuzu hep aydınlatıyor.

TARİHTEN SAYFALAR


Yarın 5 Haziran, Dünya Çevre Günü
                      
Evet, yarın 5 Haziran Dünya Çevre Günü. Her zaman olduğu gibi ülkeyi sorumsuzca talan eden iktidara mensup bir grup siyasi çıkacak, "Dünya Çevre Günü" nedeniyle hamasi nutuklar atacak. Sonra? Irmakların akmaz olduğu, dağların delik deşik edildiği, havaalanları ve otobanlar uğruna milyonlarca ağacın kesildiği, güzelim Anadolu coğrafyasının endemik yapısının ortadan kaldırıldığı, denizlerin kirletildiği 364 günle baş başa kalacağız. Aslında yanlış söylüyorum, bu talan ve yok ediş süreci 5 Haziran Çevre Günü'nde de devam edeceğinden 365 günle baş başa kalacağız, demem daha doğru olacak.