Molekül kim mi? Bizim Hüseyin Ağabey. Şair-Yazar Hüseyin Yurttaş, Foça'nın Kozbeyli'sinden. Bu takma adın Edirne Erkek İlköğretmen Okulu'nda öğrenciyken ufak tefek olmasından dolayı takıldığını kendisi anlatıyor. Hüseyin Ağabey, 2 Kasım 1946 doğumlu olduğu için haziranda mezun olursa, ataması sarkacağından Okul Müdürü akıl veriyor, "Memleketine git, yaşını hemen büyüttür, gel." Aylardan nisandır. Hüseyin Ağabey hemen köydeki babasına durumu bildiriyor, babası da yaş büyütme davasını açıyor. Hüseyin Ağabey de Foça'nın yolunu tutuyor. Tanıklar da hazır ama tanıklar yalancı tanık, o yıllar kim kimin çetelesini tutuyor ki...
 Nereden mi geldim bu konuya?
               
Son yıllarda sayıca hayli artmış olan ve nice ocak söndüren, yaşam karartan yalancı tanıkların varlığından. Oysa Hüseyin ağabeyin yazısını oluşturan yalancı tanıklar bugün hâlâ ellerini öpeceğimiz "günahsız yalanların" tatlı adamları. Evet, Balyoz'la, Ergenekon'la gelen şimdikilere bakıyorum da kıyas bile kabul etmez. FETÖ, çaptan düştü düşeli Fetöseverlerin ağızlarından çıkanları duydukça o tatlı adamlara saygım daha bir artıyor.
              
Neyse, biz dönelim Hüseyin Ağabeyin yaş büyütme davasına: Tanıklardan birisi o yıllar Kozbeyli'de muhtarlık yapmış olan Arnavut asıllı Kurteş, diğeri ise "günahsız yalanların tatlı adamı" Bahriyeli Mehmet. Bahriyeli Mehmet'in önde gelen özelliği yalanlarından tat alması yani yalanın tadını çıkartması.
Duruşma başlıyor. Sıra "yalan söyleme ustası" Bahriyeli'ye geliyor. Yargıç, "Anlat" diyor.
Bahriyeli, son derece saygılı, rahat, kendinden emin söze başlıyor:
-Hakim Bey, benim bir oğlum var. Adı Çetin. Aha, Nüfus memuru bey de burada, kayda bakabilirler. O 1944 doğumludur. Biz, Çetin bir yaşına girdiğinde ona yaş günü yaparkene haber geldi: 'Hasib'in oğlu olmuş,' dediler. İşte bundan ötürü ben eyi biliyorum ki, bu Üsen 1945 yılında doğdu. Hem de Çetin'in yaş gününde."
Yargıç, deneyimlidir, bu mükemmel yalanı dolayısıyla yutmaz, yalancı tanık Bahriyeli'yi azarlar:
-Bana bak. Utanmıyor musun sen mahkemede yalan söylemeye? Sen, 1945 yılında yemeye ekmek buluyor muydun ki yaş günü yapıyorsun? Şimdi yalancı şahitlikten atarım seni içeriye!
Ondan sonra o salondan nasıl kaçtıklarını Hüseyin Ağabey anımsamıyor.
Yalancı tanık dost ve düşmanların kulaklarına küpe olsun diye Hüseyin Ağabeyin anlattığını aktarmadan yapamadım...