Gökay Akgün-Hem sanata ilginiz varsa hem de sıkı bir Instagram kullanıcısıysanız muhtemelen ona ait 'Pietraİzmir' adlı hesaba 'keşfet'te rastlamışsınızdır. Doğal taşların üzerine kediler resmeden Ayşegül Tolunay Güven'in takipçileri her geçen gün artıyor, yıldızı daha da parlıyor. Ancak ona göre gerçek mutluluğun kapısını daha fazla ilgi görmek değil sadece durmaksızın üretmek açabilir.

Size 'Ömrünüzde en mutlu olduğunuz dönem ne zamandı?' diye bir soru yöneltsek muhtemelen büyük çoğunluğunuzdan aynı yanıtı alırız: 'En çok çocukken mutluydum.'
Masal gibi bir çocukluk geçirmemiş olsa da, daha neyin ne olduğunu kavrayamamışken bir sürü zorluğa göğüs germek zorunda kalmış olsa da, hayal kurmak ve oyun oynamak dışında önceliklere zaman ayırmak zorunda kalmış olsa da herkes çocukken biraz daha mutludur. Biraz gülüp geçebildiğinden, biraz büyüdüğü zaman bir şeyleri düzeltebileceğini umduğundan zorluklarla karşılaşsa bile ufacık olaylardan kocaman mutluluklar devşirir insan çocukken. Çünkü her durumda üretir. Yetişkinleri kahkahalarla güldürecek hayaller üretip gerçekleşeceğine inanır. Elinde ne varsa ondan bir oyun üretip durmadan geliştirir. Tüm canlılara karşılıksız sevgi üretir. Belki de çoğu insanın en mutlu olduğu zamanın çocukluk çağı olması bu yüzdendir. Ne kadar üretim, o kadar mutluluk...

Sanatkar Ayşegül Tolunay Güven de böyle düşünenlerden. Yalnız o, en mutlu olduğu dönemi seçmekte zorlanıyor. Çünkü üretmeyi çocukluğundan bu yana hiç bırakmamış. Çoğunlukla resim çizerek geçirdiği çocukluğunda keşfettiği yeteneklerini hayatının her safhasında kullanmış. Üniversite çağına geldiğinde eğitim için de 'güzel sanatları' seçmiş. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Tasarımı Bölümü'ndeki akademik eğitimini tamamlayıp 'desinatör' olarak mezun olan Güven, Türkiye'de, 1983 yılında diplomasıyla iş bulabileceği tek yer İstanbul'a gitmeyi seçmemiş. Kendi deyimiyle 'daha ilham verici' bulduğu İzmir'de yaşamayı tercih etmiş. Önce sulu boya resimler üretip sergilemeye başlamış, şimdi doğal taşların üzerine el boyamasıyla hayvan resimleri yapıyor. O kadar fazla üretiyor ki eserlerini sergilediği 'Pietraİzmir' adlı instagram hesabına gösterilen ilginin her gün artmasından hem memnuniyet duyuyor hem de endişe ediyor. Bu kadar girizgah yeter. Sizi gerçekleştirdiğimiz keyifli sohbetten daha fazla alıkoymayalım.



- Doğal taşların üzerine hayvanları resmetmek oldukça ilginç. Ne zamandan beridir taşları sevimli varlıklara dönüştürüyorsunuz?

Yıllardır. Doğal taşlar üzerine el boyaması hayvanlar yapmaya uzun süre önce başladım. Üretmekten çok büyük keyif alıyorum. 'Ne zamandan beridir üretiyorsunuz?' diye bir soru aklınıza gelecek olursa kendimi bildim bileli hiç durmadığımı söyleyebilirim. Çocukken evde ne bulursam ondan bir şeyler çıkarmaya çalışırdım. El becerim iyi olduğu ve resim yapmaya da eğilimli olduğum için zamanımı hep bir şeyler üreterek değerlendirdim. Üniversiteden mezun olduktan sonra 10 sene boyunca sulu boya resim çalıştım. Alsancak'ta bir hediyelik eşya mağazası açtım ve kendi tasarımım ürünler ile yaptığım resimleri orada sergilemeye ve satmaya başladım. Bir ara çiçeklerle ilgilenmeye, çiçek düzenlemesi yapmaya başladım. Vaktimin çoğunu harcadığım nesneler değişti ama içimde üretme isteği hiç azalmadı. İnsan, sanatla ilgilenince huzur buluyor, mutlu oluyor. Ortaya emek vererek eser koymak benzersiz bir sevinç kaynağı.

- Eser vermekten, üretmekten söz ederken gözleriniz parlıyor. En mutlu olduğunuz anlar, renklerin içinde kaybolduğunuz anlar mı?

Kesinlikle evet! Şu anda üniversite eğitimi alan bir genç kız annesiyim. Onun bebekliğinde bile bir şeyler üretmeye çalışmaktan vazgeçmedim. Kızımı uyutup hemen renklere koşuyordum. Bu arzunun doğuştan geldiğine inanıyorum. İnsan, içinden geliyorsa zaten yapmadan duramaz. Birilerinin sizin yaptığınız işleri çok beğenmesi, takdir etmesi ya da hiç beğenmemesi ve yermesi çok da umurunuzda olmaz. Siz yaparsınız ve içinizdeki üretme arzusunu kısa bir süreliğine dizginlersiniz. İçinizde böylesine büyük bir istek ve sevgi varsa da zaten ortaya çıkaracağınız eserlerin güzel olması kaçınılmaz.

- 'Pietraİzmir'de sergilediğiniz eserlerin üretimine kendi kendinize başladıktan sonra neden onları başkalarıyla buluşturma ihtiyacı hissettiniz? Beğenilmek ya da beğenilmemek meselesi değilse ticari kaygı mı söz konusu?

Ben doğal taşların üzerine hayvan figürleri yaptıkça, arkadaş çevremden çok olumlu tepkiler aldım. Hayvanların sevimliliğini yansıttığım taşlara baktıklarında yüzlerinin nasıl gülümsediğini, içlerinin kıpır kıpır olduğunu gördüm. Önce onlar için de üretmeye başladım, sonra 'Neden daha fazla insanın içi kıpır kıpır olmasın ki?' diye düşünerek harekete geçtim. Instagram hesabı aracılığıyla doğal taşlardaki hayvanlar birçok insanla buluştu. Ticari kaygı asla önceliğim olmadı. Öyle olsa bu işi tek başıma yapmazdım ki.

- Daha önce instagram kullanıyor muydunuz?

Hayır, teknolojik gelişmeleri takip ediyor olsam da kullanma konusunda pek maharetli değilim. Gerçi bu konuda çok ciddi atılımlar yaptım. Sizin nesliniz kadar maharetli değilim diyeyim! Bu aşamada kızım devreye girdi. Ortaya koyduğum işlerin daha fazla insana ulaşması için en uygun sanal mecranın Instagram olacağını söyledi ve 'Pietraİzmir' doğdu. Tabii, orası bambaşka bir dünya. Doğal taştan kedilerin, kuşların daha güzel görünmesini istiyorum. Haliyle iyi fotoğraflayabilmek için de bir hayli çaba sarf ediyorum. 2 yıldan fazla süredir aldığım geri bildirimlere bakınca görüyorum ki, galiba o işin üstesinden gelebiliyorum...

- Şu anda 4 bine yakın takipçiniz var ve giderek yükseliyor. Takipçiler fotoğraflara bakmakla kalmıyor, büyük bir kısmı sipariş de veriyor. Nasıl başa çıkıyorsunuz?

İşte en büyük sıkıntı bu! Fotoğraf paylaşmaya başlamamla birlikte çok kısa sürede çok ciddi miktarda takipçiye ulaştım. Üstelik bunun için ayrıca bir çabam olmadı. İnsanları gülümsetmeyi ve içlerinin kıpır kıpır olmasını sağlayabildim ama fotoğraflara bakmak çoğuna yetmiyor. Eserlerin evlerinde, yanı başlarında olmasını istiyorlar. Bunun için de bana ulaşıyorlar tabii. Hepsine yetişmeye, onlar için de üretmeye gayret ediyorum. Biraz yorulsam da çok mutlu oluyorum. Ancak takipçi sayısının çok yukarılara çıkmasını istemiyorum. Çünkü ben o kadar fazla insana eser yollayamam. Bizi daha önce keşfetmiş olanlarla birlikte bir aile olarak yola devam etmek en iyisi. Sülale olursak işimiz iş!

- Sosyal medyadaki diğer mecralarda da yer alıp almayacağınızı soracaktım ama cevabımı almış oldum.

Yok yok, Instagram'a zor yetişiyorum, bir de diğerleriyle nasıl uğraşacağım. Böyle iyi, görmek isteyen insanlara ulaşmakta güçlük çekmiyorum. Başımıza iş açmaya gerek yok...

- Size göre mutlu olmanın yolu üretmekten geçiyor. Peki üretmek bu kadar zor bir iş mi ki, insanlar sokakta gezerken hep somurtuyorlar?

Üretmek hiç zor değil. Resim yapmak, şarkı bestelemek, roman yazmak zorunda değilsiniz ki! Her şey üretimdir, hayal kurmak, birini sevindirmek, gülümsetmek... Ancak ne yazık ki artık tüketim toplumuyuz. Üretsek bile 'mahsulleri' bir an önce tüketmek istiyoruz. Elde ettiğimiz anda, hatta bazen biz elde edemeden modası geçen şeyler oluyor. Bilgiye ulaşmak saniyeler alıyor, daha sonra ihtiyaç duyacağımızda yine saniyeler içinde bilgiye ulaşacağımızdan da eminiz. Dolayısıyla kimse artık özümseme yoluna gitmiyor. Hayata faydacı bakıyoruz. Bu yüzden insanlar daha fazla üretmenin ve gerçek mutluluğun kapısını açmanın peşinde koşmuyor. İşine yarayacak olan şey neyse ona ulaşmak istiyor. Ulaştığında da diğerine. Halbuki bir anlasalar ortaya eser koyabilmenin ne kadar güzel olduğunu, bir bilseler ne kadar iyi hissettirdiğini...

- Sizin tarzınızda eserler yapmak isteyenlere mutlu olmaları için yardımcı oluyor musunuz?

Yakın çevremden ilgisi olanlara elimden geldiği kadarıyla destek vermeye gayret ediyordum. Tabii, instagram hesabının büyümesiyle birlikte sadece siparişlerin fazlalığından ötürü ürettiğim eserler değil, bu yönde gelen talepler de fazlalaştı. Ben de 'workshop' yapmaya karar verdim. Alsancak'ta bir atölyede, katılmak isteyen sanatseverlerle bir araya geleceğiz ve hep birlikte mutluluğun sırrına erebilmek için doğal taşları hayvanlara benzetecek biçimde boyayacağız. Katılıma ve harcayacağım zamana göre 'workshopları' devam ettirebilirim. Eğlenceli olacağını düşünüyorum.

- Eserleri sergilemek için etkinliklere katılıyor musunuz?

Elbette, yapılan sanat pazarlarının çoğunda beni görmeniz mümkün. Urla'da ve başka yerlerde düzenlenen bu pazarlarda ben de ürettiklerimle birlikte yer aldım. Kısa süre sonra yine bir sanat mezatı yapılacak ve ben de orada olacağım.

- Bu kadar koşuşturmanın içinde kızınız da sizi Instagram'dan takip ediyor olmalı... Onun da sanata ilgisi var mı?

Hem de nasıl... O da çok yetenekli ve o da çocukluğundan beri benimle birlikte bir şeyler yapmaya çalışıyor. Tabii aynı şeyleri değil. İlgi alanlarımız, ortaya koyduklarımız farklı olsa da hepsi insanı mutlu etmesi ortak noktasında birleşiyor.

- Eserlerinizden isteyen ünlü müşterileriniz de var mı?

Farklı camialardan tanınan kişilerle temas halindeyiz. Çoğu kendi evcil hayvanlarını taşlara resmetmemi istiyor. Ben de yetişebildiğim kadarıyla yapmaya çalışıyorum. Belki görmüşsünüzdür, en son Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan köşesinde yer verdi. Bir çalışma arkadaşı ona sürpriz yapmak istemiş ve bana Ahmet Hakan'ın kedisi Sekter'in fotoğrafını göndermişti. Eser eline ulaşmış ve ofisine bir güzel yerleştirmiş.

- Evcil hayvanının doğal taşa resmedilmesini isteyenlerin ne kadar bütçe ayırması lazım?

Söylediğim gibi, benim ticari kaygım yok. İnsanların gülümsemesini gördüğümde seviniyorum. Bu yüzden herkesin ulaşabilmesini istiyorum. Küçük taşlar 40 lira, orta boy olanlar 60-70 lira, büyükler ise 100 lira. Fiyatları çok uygun bulanlar da var, çok pahalı bulanlar da. Ne yazık ki verilen emeği hiçe sayarak 'Taşa bu kadar para verilir mi!' gibi ifadeler kullanan had bilmezler de oluyor ama ben yönümü hemen onlardan başka tarafa çeviriyorum.