Geçenlerde bir yetkili olan görüşmemizde 2015 yılında acil servise başvuran hastaların sayısının 100 Milyona ulaştığını ifade etti. 70 Milyon nüfusa sahip bir ülke için bunun çok büyük bir rakam olduğunu kabul etmeliyiz. Bir de poliklinik başvuru sayılarını düşünürsek, yurttaşlarımız çok sık hastanelere başvuruyorlar. Bu sağlık sisteminde anlamamız gereken bir istatistik.

2005 yılında Şırnak'ta askeri hekim olarak görev yapıyordum. İç hastalıkları uzmanı arkadaş yıllık izin aldığında psikiyatri doktoru olduğum halde hastane başhekimi, senin tıp bilgin iyi diyerek, iç hastalıkları polikliniğini de benim yapmamı istemişti. Bir yanı büyük bir sorumluluk bir yanı benim için angarya olan bu görevi istemesem de kabul etmek zorunda kalmıştım. Diabet ve tansiyon hastalarının sürekli kullandığı ilaçları reçete diyordum. Bununla birlikte diğer hastaların önemli bir kısmının şikayetleri nedense bana hep psikiyatrik yakınmalar gibi geliyordu. Kiminin uykusuzluğu vardı, kiminin iştahsızlığı. Kimisi baş ağrılarından şikayetçiyken kimisi panik atakları andıran çarpıntı, kaygılardan şikayetçiydi. Bir psikiyatri uzmanı gözüyle hastaları dinlerken, birçok sosyal ve bireysel stresörleri ifade ettiklerini saptıyordum. Hastaların temel tıbbi tedavilerinin yanında birçoğuna antidepresan tedaviler ekleme gereği duymuştum. Neredeyse tüm hastaların psikiyatrik bir yanı da var gibi geliyordu.
Arkadaşın izinli olduğu 15 gün boyunca neredeyse ikinci bir psikiyatri polikliniği yapmıştım. İç hastalıkları uzmanı arkadaşım; yıllık iznini bitirdiğinde asli görevime dönmüştüm fakat birçok hasta kontrol görüşmelerinde benimle görüşmek istediklerini söylüyor ve benim verdiğim tedaviyle daha iyi olduklarını ifade ediyorlardı.

Yıllardır psikiyatri doktoru olarak gözlemlediğim insanlarımızın önemli bir kısmı bireysel, sosyal, ekonomik sebeplerle mutsuz. Ve bu mutsuzluk, çok zaman bizim somatik belirti olarak tanımladığımız fiziksel sıkıntılarla kendini dış dünyaya yansıtıyor. İnsanlarımızın bir kısmı gergin, öfkeli ve birçoğunun kendini ifade etme özgürlükleri yok. Bunlar da adeta 'keskin sirke küpüne zarar' atasözünde olduğu gibi fiziksel hastalıklara dönüşüyor.

Hükümetin bütçesinde sağlık harcamalarının büyük bir pay aldığını biliyoruz. Sağlık hizmetleri planlanırken, bu istatistikler ve gözlemler dikkate alınırsa sağlık için cebimizden çıkan gereksiz harcamaların azalacağına ve doğru teşhis ve yönlendirmelerle hastanelerde olan gereksiz yığılmaların önüne geçileceğine inanıyorum.