Seçime 26 gün kaldı.

Ağır bunalımın (kriz) yaşandığı bir dönemde seçime gidiyoruz, seçimin bu kadar erkene alınmasının nedeni de bu zaten.
24 Haziran seçimi, bunalımın aşılması için bir şans olabileceği gibi bunalımın derinleşmesine de yol açabilir. Seçimin doğru yapılabilmesi için sorunların ve kaynağının doğru belirlenmesi gerekiyor.

Bunalımın en yoğun yaşandığı devlet organlarının başında Yargı geliyor. Oldum olası tam anlamıyla bağımsız olamayan Yargı, bugün en dip noktasında. 15 Temmuz darbe girişimine giden süreçte cemaat+siyasi iktidarın dizayn etme baskıları altında ciddi bunalım yaşayan Yargı, şimdi de doğrudan yürütme organının ağır baskısı altında, felç olmuş, ayrı bir organ olmaktan çıkmış durumda.

Geldiğimiz aşamada artık yargıç yargıç gibi, savcı savcı gibi davranmıyor, her gün yargıya dair skandallarla sarsılıyoruz. En sıcaklarından söz edeyim:
Bir Anayasa Mahkemesi üyesinin doktora tezinde intihal yaptığının tespit edilmesi üzerine "Dr." unvanı geri alınıyor, üstelik bu konu bir şekilde mahkeme önüne geliyor ama o yargıç halen Anayasa Mahkemesi üyesi.[1]

"İntihal" (aşırma); bir başkasına ait olan bir eseri, kaynak göstermeden, kendisininmiş gibi yayınlamaktır.
İntihal konusu, üniversitelerin kanayan yarasıdır. Onun için Yüksek Öğretim Kurumları Yönetici, Öğretim Elemanı ve Memurları Disiplin Yönetmeliği ile ağır bir disiplin suçu olarak tanımlanmıştır. Yönetmeliğin 11/a-3. maddesine göre; "bir başkasının bilimsel eserinin veya çalışmasının tümünü veya bir kısmını kaynak belirtmeden kendi eseri gibi göstermek" eylemi "üniversite öğretim mesleğinden çıkarma" cezası ile cezalandırılır.

İntihal aynı zamanda ceza hukukunun da konusunu oluşturuyor. 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun 71/1-3 maddesine göre; "Bir eserden kaynak göstermeksizin iktibasta bulunan kişi altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezasıyla cezalandırılır."

Bir diğer skandal haber; Ankara 12. İş Mahkemesi hâkimi, duruşma salonundan avukatları çıkarıyor, buna itiraz eden Ankara Barosu Başkanı Av. Hakan Canduran'a hakaretler ederek saldırıyor. Hakimi mübaşir ve avukatlar zor tutuyor.[2]
Yargının kurucu üç unsurundan biri olan savunmayı temsil eden avukatlara, avukatların örgütü olan baronun başkanına böyle davranan yargıçla nasıl yargılama yapılacak, nasıl adalet sağlanacak?
Yargı organının yaşadığı bunalımdan çıkması için öncelikle yargının kurucu unsurları olan 'iddia'yı temsil eden savcılara, 'savunma'yı temsil eden avukatlara, 'karar'ı temsil eden yargıçlara büyük görev düşüyor. Bağımsız davranması çok daha kolay olan barolara daha çok görev düşüyor.

Yeri gelmişken, milletvekili ya da belediye başkanlığı adaylığı için baro başkanlığından ayrılmaya anlam veremediğimi belirtmek istiyorum. Bir baro başkanının, milletvekili ya da belediye başkanı olarak yapacakları kadar ve hatta daha önemli işleri vardır, daha etkili olabilir. Onun için, İzmir Barosu başkanlığından geçen yerel seçimlerde ayrılan Sema Pekdaş ile bu seçimler için ayrılan Aydın Özcan baro başkanlığından istifaları şık ve doğru olmamıştır. Sayın Pekdaş'ın nasıl bir belediye başkanı olduğu değerlendirmesi bir yana, süresi dolmadan, kendisini baro başkanı olarak seçenlere sormadan ayrılması baroya çok zarar vermiştir. Sayın Özcan'ın milletvekili adayı olmak için baro başkanlığından istifa etmesi, üstüne aday gösterilmemesi hem baronun saygınlığına gölge düşürmüş, hem de kendisine zarar vermiştir. Bir özeleştiri yapar mı bilmem ama İzmir Barosu'na borcu olduğunu hatırlatmak isterim. Olanları değiştirmek artık mümkün değil, olacaklara bakmak lazım; Ekim ayında genel kurulunu yapacak, yeni başkanını ve organlarını seçecek biz avukatlara bunlar ders olsun.

Yargıya dışarıdan gelecek müdahalelerin önlenmesi, yargı bağımsızlığının ve yargıç güvencesinin ve dolayısıyla adil yargılanma hakkının sağlanması için 24 Haziran seçimi önemli. Burada biz seçmenlere önemli görev düşüyor, yapacağımız seçim son derece kıymetli. Cumhurbaşkanı olarak seçeceğimiz kişinin, yasama organına göndereceğimiz partinin ve milletvekilinin yargıya bakışı ve yargıyla ilişkisini göz önüne almak zorundayız.

Bir başka ucubeliği atlamayın, cumhurbaşkanı adaylarından Selahattin Demirtaş'ın, HDP eş genel başkanı olarak mitingler ve toplantılarda yaptığı konuşmalardan dolayı yargılandığı davadan dolayı halen tutuklu olduğunu unutmayın. Geçtiğimiz günlerde tahliye isteminin 'delil karartma ihtimali' şeklinde hukuki yanı olmayan bir gerekçeyle bir daha reddedildiğini gözden kaçırmayın.

Cumhurbaşkanı adayı Demirtaş'ın halen tutuklu olması her şey bir yana 24 Haziran'da oy kullanacak seçmenin seçim hakkına müdahaledir, onun için en başta sizin, bizim, hepimizin sorunu olmalıdır.

[1] <https://odatv.com/turkiye-bu-karari-konusacak-14051841.html> ; <https://odatv.com/turkiye-bu-karari-konusacak-14051841.html>
[2] <https://www.birgun.net/haber-detay/hakim-baro-baskanina-saldirdi-217118.html>