Mesleği gazetecilik olmayan biri için her hafta köşe yazısı yazmanın zorluklarını tahmin edebilirsiniz. Ama bu hafta ayrı bir zorluk yaşıyordum. Bu hafta ne yazabilirim diye gazetelere göz gezdirirken; Hürriyet Gazetesinde Ahmet Hakan'ın 'Sekiz şehit varken ne yazayım abilerime' başlıklı köşe yazısını gördüm. Bir yandan aklımdan geçenleri usta bir gazetecinin dillendirmesinden keyif aldım, bir yandan da; usta bir gazetecinin bile ülkenin bu ortamında yaşadığı ruh haliyle aynı durumda olmamın; sorunun sadece benim bireysel depresyon ya da üretememe kısır döngüsü içinde olmadığımı düşünmenin rahatlığını yaşadım. Yazıyı okumadıysanız; arşivden bulup mutlaka okumanızı öneririm. Ama ben hâlâ ne yazabilirim?

Sen eskiden yerel spor yazardın diyenler için şu saptamayı yapabilirim. İzmir takımlarının durumları o kadar içler acısı ki, ligde kalanlar bayram yapıyor. Yüz yılı aşan tarihleriyle Karşıyaka küme düşmenin acısını yaşarken, Altay 3.Lig'de kalmayı artık başarı sayıyor. Cumhuriyetle yaşıt İzmirspor amatör kümeden de bir alt lige küme düşerken, Göztepe, Altınordu ve Bucaspor küme düşmemeyi başaran İzmir takımları oldu. Bu kulüplerin yönetici, taraftarlarına söz söylenebilir mi? Şehrin sahipleri, idarecileri bu kulüpleri sanki yük gibi görüyorken, halk bu takımlara yıllardır sıfır destek verirken başarı yakalama şansı olabilir mi? Küme düşenler bizim takımlarımız değildir. Küme düşen İzmir'dir. Her alanda kan kaybeden İzmir ve İzmirli; yıllardır cezalandırılıyor ve muhtemelen siz ses vermedikçe cezalandırılmaya, İzmir değerleri yok oluncaya kadar baskılara devam edilecek. İzmir'i seviyorum diyen bir siyasetçinin, sıradan bir vatandaşın, İzmir'in yüzer yıllık sosyal miraslarına sırt döndüklerini görüyorsanız; onların samimiyetinden şüphe duyun. En azından İzmir'i tanımadıklarını bilin.

Böyle zamanda spor mu yazılır diyenler için siyaset de yazılabilir ama ne yazayım? Halktan kimle konuşsanız halinden şikayetçi ama 13 yıllık iktidar her geçen gün güçlenerek gücüne güç katıyor. Yoksulluk, açlık sınırının altında kalmış kişiler; dünya lideri olmanın mutluluğunu yaşarken, onların mutluluğunu bozacak bir şeyler yazmak ne denli doğru olur! Saray tarafından; iki seçim kazandığı halde Başbakanlıktan indirilen siyasetçi kendi halinden memnun ve şikayet etmiyorken, onun yerine sızlanmak bize mi düşmeli? Kendi partilerinin kurultayları dışında girdikleri her seçimi kaybeden muhalefet partilerinin liderlerine ne demeli? Hadi diyelim ki koltuğun tadından vazgeçemiyor bu insanoğulları, ya onları her kaybettikleri seçim sonrasında delice destekleyen şakşakçılarının durumuna ne diyelim?
Sen askerliğini Şırnak'ta yapmıştın. Çokça şehit acısına şahit olmuştun; biraz ondan bahsetsene diyenler için yazabileceğim tek bir şey var. O gün Şırnak'ın gecesinde dağlara baktığımda zifiri karanlıktan başka bir şey göremezdim. Uzaklardaki ışıkları hayal ederdim. Bugün İzmir'in göbeğinde gündüz vakti ülkeme baktığımda zifiri karanlıktan başka bir şey göremiyorum. Ve maalesef, gelecek için hayal kuramıyorum...