TFF 1. Lig, bol sürprizli bir haftaya sahne oldu. Ligde, ilk 3 sırada bulunan takımların (Boluspor, Evkur Yeni Malatyaspor, Eskişehirspor) puan kaybetmesiyle, 4. sıradaki Göztepe liderliğe yükseldi. Diğer bir deyişle de, bütün takımlar Göztepe'ye çalıştı.

Karanlıktan çıkış

Büyük sürprizlerin olduğu futbolda, sürpriz olması ihtimalini düşünmediğim bir maç idi Göztepe ile Mersin İdmanyurdu karşılaşması. Yüzde yüz olmasa da çok büyük bir ihtimalle kazanacaktı Göztepe.
Mücadele başladı ancak tahminler alt üst oldu. Ne Göztepe baskı kurabildi ne de Mersin kapanıp, kendi sahasında kabul etti rakibini. Önce Göztepe'den Gençer'in kafa vuruşu sonra da kaleciyi de geçen Mersin'den Pedriel'in vuruşu, boş kale yerine auta gitti. Bunun dışında ilk dakikalarda Mersin'in bir pozisyonunu da ekleyelim, başka kayda değer bir şey yoktu.
Mersin'in 30. dakikadan itibaren 1 kişi eksik oynamasına rağmen, sarı kırmızılıların etkisiz kalması, rakibini önemsememiş olacağını düşündürdü.
Maç sonu yaklaştıkça değişmeyen oyun, karartmaya başladı taraftarların içini. Gol şansa kalmıştı, herhangi bir yeteneğe değil. O şansı da köşe vuruşundan buldu Göztepe ve o anda aydınlık geldi herkese. Fiş çekilmişti çekilmesine ama 10 kişi de olsa konuk takım beraberlik için yüklenmeye çalıştı. Puan çıkarabileceklerine inanmışlardı Göztepe'yi böyle görünce. Tersi oldu, fark 2'ye çıktı.
Skor olarak her şey güzeldi ancak oyun olarak sahada ön plana çıkacak hiç bir oyuncu yoktu.
Üzerinde durulması gereken bir konu var. Sarı kırmızılılar, tam saha pres yapıyor, ileride baskı kuruyor ama defans bloğu oldukça geride kalınca, orta alanda derin boşluklar oluşuyor. Mersin de çok rahat kurtuldu bu baskıdan, topu o boşluğa taşıyarak.

Sevinenler ve üzülenler

Son 5 haftadır yenilmeyen Manisaspor ile son 8 haftada sadece 1 mağlubiyet alan Balıkesirspor kozlarını paylaştı. Alınan 1 puanlar küme düşmeye oynayan takım için iyi, şampiyonluğa oynayan takım için genellikle kötüdür. Dolayısıyla Manisaspor kendi sahasında oynamasına rağmen aldığı 1 puana sevinmişken, Balıkesirspor ise kaybettiği 2 puana üzüldü.
Genel olarak bakıldığında böyledir ancak detaya girersek, öne geçen Manisaspor'un kendi kalesine attığı golle berabere kalması elbette kendileri için üzücü bir durum oluşturuyor.
Manisaspor'da Konde ilk yarıda kaleciyle karşı karşıya kalıyor ancak kaleci iyi kapatıyor ve gole engel oluyor. 2. yarıda da aynı kaleye aynı bölgeden bu sefer Balıkesir'den Bekamenga kaleciyle karşı karşıya kalıyor. Topa vurmadan önce rakip defansın teması kendisini olumsuz etkiliyor. Sert vurunca topu auta gönderiyor.
Bekamenga geçen haftalarda olduğu gibi, bu haftada kafa vuruşlarını çerçeveye göndermeyi başaramadı. İlk vuruşu direkten dışarı çıktı, 2. kafa vuruşu tam bir facia idi. Her gün saatlerce buna çalışması gerekiyor anlaşılan, aksi halde her hafta kulakları çınlayacak.
Bu arada da maç izlerken bir yangına da şahit olduk. Stada bir kaç km. uzaklıkta çıkan yangına, itfaiye anında müdahale etti.

Buz pateni

Elazığ'da, buzla kaplı bir zeminde oynadı Altınordu. Oynadı demek de hata olur aslında. Sadece oynamaya çalıştı. Asıl yaptığı şey düşmeden ayakta kalabilmekti. Alttan ısıtma var ama maalesef çalışmıyor. Teknoloji güzel bir şey ancak onun da bir masrafı var. Masraf etmezsen hiç bir işe yaramaz.
Sahada başa baş bir mücadele olsa da pozisyonları bulan ev sahibi ekip Elazığspor idi. Berk Yıldız 2 tane yüzde yüzlük golü kaçırdı. Özellikle ilki 'bu nasıl kaçar' dedirtecek cinstendi. Yıllarca izleyeceğimize eminin, televizyon ve internetten.
Altınordu uzaktan şutlarla kaleyi yokladı ama kaygan zemini lehine kullanmayı başaramadı ya da akıl edemedi.
Karşılaşmanın ilgi çekici yanı, oyuncuların sık sık düşmeleriydi. Topa vururken düştüler, durmaya çalışırken düştüler, hep düştüler. Taç atarken ayağı kayıpta, hataya neden olan dahi oldu. Hakemin affı yoktu ve tacı rakip takıma verdi. Bu tür sahalar için özel kramponlar var aslında. Ama işte her takım, her oyuncu bu tür kramponları almıyor, alamıyor.

Denizli, Eskişehir'de coştu

Denizlispor, büyük bir sürprize imza attı ve deplasmanda Süper Lig'de oynamış birçok oyuncuyu kadrosunda barındıran Eskişehirspor'u farklı yendi. Bu galibiyetle rakibine yeni statlarındaki ilk mağlubiyetlerini de tattırmış oldu.
Galibiyet için Eskişehir ilk dakikalardan itibaren bastırdı ancak gollere yaklaşan Denizlispor oldu. Çok bariz pozisyonları harcayan konuk takım, 21. dakikada öne geçti. 5 dakika sonra da 2. golü bulmayı başardı. Eskişehir oyunu bırakmadı, yüklendi. Bunlar pozisyon yaratsa da, Denizlispor'da pozisyon anlamında geri kalmadı. Bu da seyir zevki yüksek bir mücadeleyi getirmiş oldu.
Son dakikalara kadar gol arayan ev sahibi takım, defansını çok açınca 3. golü de filelerinde görüverdi. Bu sonucun ardından Denizlispor, küme düşme adayları arasından çıkıp, ilk 6 adayları arasına adını yazdırdı.

O resmi tam ortadan yırtamadın ya

O karta elini attın ama çıkaramadın ya...
FIFA Dünya Kulüpler Kupası Final maçında Real Madrid ile Japon ekibi Kashima Antler karşı karşıya geldi. Maçın normal süresi 2-2 biterken uzatma dakikalarında Ronaldo'nun attığı gollerle Real Madrid dünya kulüpler şampiyonu oldu.
Karşılaşmanın normal süresinin sonlarına doğru Sergio Ramos, başlayacak olan hızlı atağı faul ile durdurdu. Hakem elini cebine attı ama el orada kaldı. Sarı kartını çıkaracaktı. Sanırım telsizden konuşma yaptı, bir ileri bir geri gitti. Ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalıştım ama hiç bir anlam veremedim. Sadece ben değil, eminim ki hiç kimse anlamamıştır. Hatta ve hatta hakem de ne yaptığını, ne yapacağını bilmiyordu. O sarı kartı gösterse bu Sergio Ramos'un 2. sarı kartı olacaktı ve kırmızıdan atılacaktı. Hakem buna cesaret edemedi, korkak davrandı ve sadece faul ile geçiştirdi.
Real Madrid çok sakin oynadı. Kendini fazla yormadı. Ronaldo sadece gollere adını yazdırdı. Pek bir varlık gösteremedi sahada. Ama Kashima Antler defans oyuncularına da hakkını vermek lazım. Rakibi karşılarken çok iyi pozisyon aldılar. Özellikle Ronaldo, bu akıllıca yapılan defans karşısında çok bocaladı. Takımlarımız Japon ligini de yakından takip etmeliler.
Real Madrid bir dünya takımı. Ne kadar durdursan da, ufacık bir hatada, cezayı hemen kesiyorlar. Böyle de oldu, fazla yorulmadan, iyi oynamadan, 4 gol atmayı başardılar.

Teknoloji geliyor

Teknoloji, futbolun içine yavaş yavaş giriyor. Japonya'da düzenlenen 13. FIFA Kulüpler Dünya Kupası'ndaki yarı final maçında, Kolombiya ekibi Atletico Nacional ile Japonya ekibi Kashima Antlers karşılaştı. Karşılaşmanın 31. dakikasında, hakem Viktor Kassai, Atletico  Nacional ceza sahasında yaşanan pozisyonu, FIFA organizasyonlarında ilk kez  kullanılan video hakem sistemi sayesinde yeniden izledi ve penaltıya hükmetti.
Her zaman teknolojinin futbolun içine tamamen girmesini istemişimdir. Dönen paranın artması, bahis şirketlerinin çoğalması ve benzeri durumlar, akıllara hep şikeyi getirmektedir günümüzde. Dahası hakemlerin en ufak hatası bile galip gelecek takımı değiştirebilmektedir. Teknoloji de bunları tamamen bitirmez, kabul ama oldukça azaltır.

Röveşataya bir yorum da benden olsun

Bir önceki hafta Sow'un iptal olan röveşata golü çok konuşuldu. Ben de fikrimi gecikmeli de olsa söylemeden yapamayacağım.
Futbolda kurallar belirlenirken sağlık ön plana çıkarılıyor. Bu nedenle de tehlike yaratabilecek hareketler yasaklanıyor. Örnek verecek olursam, rakibe temas edilmese de, ayak tabanı ile müdahale edildiğinde, tehlikeli hareketten faul veriliyor.
Diğer bir örnek ise kafa ile vurulacak bir mesafeye ayak kalktığı zaman, temas olmasa bile faul çalınıyor. Çünkü hem taban olsun, hem de havaya kalkan ayak olsun, rakip oyuncular korktukları için müdahaleden genel olarak çekiniyorlar. Bu göz önüne alındığından, yanında oyuncu varken, topa müdahale edebilecek konumdaysa bu iki hareketi yapamıyorsun.
Bu kural olmazsa, herkes gözünü kapatır, daha önce müdahale etmek için topa girer, ilk davranan topa vurur, geç kalan ise ayağa ya da kafaya vurur, sonrasında büyük bir sakatlık yaşanır.  
Sow her ne kadar daha önce vursa da, rakibi sonradan kafasını soksa da, bu hareket fauldur.