Zaman ömrümüzün üstünden derin izler bırakarak geçiyor. Çok da uzun olmayan hayat yolculuğunda atılan ilk adımlar ise hiç unutulmuyor.
Çocukluğumuzu eskittiğimiz köy yollarında ağır ağır yürümek, eskiyen yüzlerde eskimeyen anılar bulup o anılarla eski günlere gitmek...

Köyde uyanılan bayram sabahları 'Nerede o eski bayramlar' sözünün neden bu kadar sık kullanıldığını da öğretiyor insana. Bu özlem yüklü söz dudaklarımızdan taşıp bazen içimize bazen de dışımıza dökülüveriyor.

En güzel ilaç poşetlerini şeker toplamak için günler öncesinden sakladığımız, bayramlıkları başucumuzda beklettiğimiz o eski bayramlara hiç benzemiyor bu yeni bayramlar.

Bizler dünün çocukları, bayram günü köyde çalmadık kapı bırakmaz, büyüklerimizin elini öper, tabaklarla sunulan şekerleri avuçlar, avucumuza döktürmek istemediğimiz kolonyaların saçlarımıza dökülmesine engel olamazdık.
Yeni nesil çocuklar ise kapı kapı dolaşıp şeker toplamanın, ala şekerlerin tadını, başlarından aşağı boca edilen kolonyaların kokusunu hiç bilmeyecekler.

Çünkü o eski bayramlar eskide kaldı. İnsanın insana güveni kalmadı artık. Eskiden büyükler çocukları sevindirmek için ceplerinde şeker taşır, yolda gördükleri çocuklara bu şekerlerden verip yanaklarından küçük bir makas alırlardı. Hem çocuklar hem de büyükler mutlu olurdu.

Şimdi herkes herkesten şüphe ediyor. Her gün televizyonda çocuk kaçırma, taciz haberleri izleyen anne babalar haklı olarak çocuklarını gözlerinin önünden bir dakika olsun ayırmak istemiyor.

Çocukların evlerin avlularını doldurmadığı yeni bayramlar da eski bayramları özletiyor. Dillerden 'Nerede o eski bayramlar?' sorusu düşmüyor. Oysa sormamız gereken soru, 'Nerede o eski güzel insanlar? olmalı.

Sayıları az da olsa hâlâ buralarda olduklarını biliyorum. Bayramınız kutlu olsun güzel insanlar.