Ben, bu "nereye gidiyoruz" sorusunu kendimce sıkça sorar oldum. Bilirsiniz Fransız ressam Paul Gaugin'in meşhur tablosunun ismidir: Nereden geliyoruz (D'ou venons Nous), Kimiz (Qui sommes nous), Nereye gidiyoruz (Ou allons nous)? Şimdi asıl konumuza gelelim.
***
Olay; görsel ve yazılı medyamıza yalnızca bir haber olarak yansımadı. Evet, özellikle bizim İzmir gazetelerinde belki de manşet olarak yerini almıştı. Canım okurlarım; şu bizim İzmir'de yaşanan tramvay rayları üzerinde kılınan namazdan bahsedeceğim sizlere. Böylesi bir olay belki de İlk kez yaşandığı için yorumlara neden olmasını da doğal karşılamamız gerekir. Bildiğiniz ve yazdığım gibi böylesi bir olay ya da benzerleri daha önce görülmemişti.
Bizim gazetemizin 2 Haziran Cuma günkü başlığında haber; "Durdu, hoşgörü oldu!" başlığı ile verilmekteydi. Olayın kahramanlarından tramvay sürücüsü (Vatman diyemiyorum-Vatwoman da) sevimli Ayşe Tuna, yaşadıklarını "Üç dakika bekledik" diyerek açıklamaya çalışıyor, haberin 3'üncü sayfadaki devamında da bu yöndeki açıklamalarını sürdürüyordu. Karşıyaka Belediye Başkanı Sn. Hüseyin  Mutlu Akpınar ise yaptığı açıklamada olayı İzmir'in ve İzmirlilerin hoşgörüsüne bağlamaktaydı.  
Söylediğim gibi yaşananlar ülkemizin tüm görsel ve yazılı medyasında hep ön planda kalmıştı. Tarafların düşüncelerini büyük ölçüde hoşgörü üzerine yoğunlaştırdıklarını belirterek olayın birinci derece kahramanı Göksel Duran'ın söylediklerini karınca kararınca değerlendirmeye çalışalım. Bakalım bu değerli kardeşimiz neler söylemiş, kısaca aktarmaya çalışalım.

Sosyal davranış bilimleri uzmanı olmadığıma göre ben olayın gelişme evrelerini elimden geldiği kadar anlatmış olayım. Ardından düşüncelerimi yansıtmaya çalışayım. Değerlendirme siz değerli okurlarındır.

Efendim; namazına düşkün Göksel Duran, anladığım kadarıyla Bostanlı'da pazarcılık yapmaktadır. İftar topu patlıyor, benim bildiğim, bizim ailemizden gördüğümüze göre Allah kabul etsin denilerek besmele çekilerek artık ne varsa zeytin ya da hurma ile oruç açılır, bir miktar su içilir. Akşam namazı 3 rekat farz, 2 rekat sünnet olmak üzere 5 rekattır. Çoğunlukla oruç açıldıktan sonra namaz kılınır sonrasında artık imkan ölçüsünde iftar sofrasında ne varsa topluca tüketilir. Ya da önce iftar sofrasında yenilecekler yenir, sonrasında namaz kılınır. Onu da belirteyim, akşam namazı vücutça bir engel yoksa en fazla 5 dakika içinde eda edilebilir. Bu; benim anlattıklarım, normal ve olması gerekenler. Şimdi de bakalım Göksel Duran kardeşimiz neler yapmış da tramvay rayları üzerinde namaz kılıp davranışıyla medyaya konu olmuş?
Haydi onu dinleyelim: "Pazarda topun patladığını duyduğum an ailemi topladım. 20-25 dakika geçti. İftarı nasıl olsa açacağımı biliyordum, en azından namazımı kılayım dedim, kazaya bırakmak istemedim." Bu açıklamaya ne diyebiliriz ki? Oh, ne güzel nasıl da kolaycı bir düşünce!

Açıklama böyle ama bizim de söyleyeceklerimiz olacaktır. Özellikle; Bostanlı Pazarı ile olayın geçtiği yer arasında 2 km.'yi aşkın bir aralık olduğunu, bu bölümde aracı park ederek namaz kılınabilecek yerlerin bulunabileceğini, üstelik Pazar civarında namaz kılmaya uygun yerler bulunduğunu, dahası çok yakında Beşikçioğlu adlı caminin varlığını da belirtmeliyiz. Bütün bu olanaklara karşın kahramanımız; yazdığım gibi 2 km.'yi aşkın bir aralığı kim bilir hangi düşüncelerle aşıp gelmiş yolun belki de en münasebetsiz yerinde namaza durabilmiştir. Dolayısıyla bana kalırsa olayı hoşgörü çerçevesinde değerlendirmek bizleri yanlış noktalara götürebilir. Evet; Namaz vazgeçilmez bir dini vecibedir. Ama olayda konu; "Namaz" değil, topluma tahsis edilmiş bir alanın bir kişi tarafından bilinçsizce kullanılması olmalıdır.
Biliyorum; bu yazdıklarımdan ötürü dini bütün Müslüman kesim belki beni bombardımana da tutacaklardır. Dikkat ediniz; sigara içtikleri için ramazanda dayak yiyenlerden, açık giyindikleri için hakaretler gören kadınlardan ya da benzer olaylarda yaşananlardan bahsetmeyeceğim. Ancak; aynı hoşgörü ortamını bizlerin de beklemesi hakkımız değil midir? Hatırlatmam gerekir, ben unutamıyorum. Ülke çapında tanınmış bir otobüs firmasının Ankara Kalecik yakınlarında geçirmiş olduğu ölümlü kazanın ardından Müslüman geçinen kesim tarafından gönderilip internette yayınlanan mesaj akıldan çıkacak gibi değildi, okuduğumda tüylerim diken diken olmuştu. Hadi arşivden bulup aynen yazayım: "Yolcularınızdan namaz kılmak için 5 dakika müsaade isteyenleri azarlayıp, sosyal medyada rezil rüsvay etmiştin. Şimdi konuş bakalım (..... ...) Efendi."
Bu tramvay-namaz  olayı bana neyi hatırlattı bilir misiniz? Hani, bir fıkra vardır; hoca, rüyasında sakalının üzerinden fare geçtiğini görüp berberine koşar sakalının tamamının kesilmesini ister. Berber; bu isteğe karşı, hocam okunmuş sakal hem de rüyada görmüşsün, hiç olmazsa hepsini kesmeyelim dediyse de hocanın yanıtını az çok hatırlıyor olabilirsiniz: "Hayır hepsini keseceksin, sonra yol olur". Bana kalırsa hoca haklı. Bizler de yakın zamanlarda bu tip olayların, yol kesmeye benzer olayların hoşgörü nedeniyle alışkanlık haline geldiğini görürsek hiç şaşırmayalım. Unutmayın; bu şikayetçi olduğumuz, yakındığımız günlere tek taraflı hoşgörümüzle geldik.

Esenlikle kalınız...
TÜRKÇE İÇİN NOT
Tenbel değil TEMBEL