Zaman ömrümüzün üstünden derin izler bırakarak geçiyor. Hayat yolculuğunda atılan ilk adımlar ise hiç unutulmuyor. Çocukluğumuzu eskittiğimiz köy yollarında ağır ağır yürümek, eskiyen yüzlerde eskimeyen anılar bulup o anılarla eski günlere gitmek...

İşte bir Ramazan ayının daha sonuna geldik. 3 gün sonra bayram. Her bayram bir öncekini neden özletir? Neden ansızın dökülüverir dudaklarımızdan 'Nerede o eski bayramlar' sözü? Köyde uyanılan bayram sabahları bu sözün neden bu kadar sık kullanıldığını da öğretiyor insana. Köyde uyanmadıysan, uyanmayacaksan fena!
Bu özlem yüklü söz dudaklarımızdan taşıp bazen içimize bazen de dışımıza dökülüveriyor. Bizler, dünün çocukları, bayram günü köyde çalmadık kapı bırakmaz, büyüklerimizin elini öper, tabaklarla sunulan şekerleri avuçlar, avucumuza döktürmek istemediğimiz kolonyaların saçlarımıza dökülmesine engel olamazdık.
Artık çocuk değiliz ama yine de;
Yastığın altına saklanmış şeker poşetidir bayram. 'Şeker', 'kurban' fark etmez. Yatağın başucunda duran bir çift yeni ayakkabı, sabahı parça parça uykularla gelen gece, çocuk saçlarımıza boca edilen limon kolonyalarıdır.
Bayramlar, avlularıdır komşu evlerin, hoş geldinler, şeker uzatan güler yüzlü komşular, 'bir tane daha al çekinme' cümleleridir. Çocukluktur bayram. Edip Cansever'in de dediği gibi, 'Gökyüzü gibi bir şeydir, hiçbir yere gitmez...'

Her bayram çocukluğumuzun anılarını da beraberinde getirir. Çocukluk denen ömrümüzün o uzun çağı hiç bitmez.
Bir çocukluk daha geliyor işte. Nerde o eski bayramlar cümlesini bile eskitmişken biz. Buradayız, büyüdük. Biz büyüdükçe arttı mutsuzluğumuz. İşte hayatımız, bütünlüğünce akıp gidiyor. Arada bir, bir kenara oturup akışını seyretmek gerek. Gittiğin yolu, durduğun yeri, hayatın sana ne verdiğine, nelerden mahrum bıraktığına bakman gerek. Dönüp geriye bakmadığın sürece ne kadar yürüdüğünün farkına varamazsın çünkü.
Hani yüksek bir yamaca tırmanırken mola verir ve o yamaçtan aşağıya bakar ya insan, o anı hatırla şimdi, bütün yorgunluğunun boşlukta nasıl eridiğini, nasıl da kendinde yeniden yürümek için taptaze bir güç bulduğunu, kalktığını, yürüdüğünü...

İşte böyle, akıp gidiyor, geçip gidiyor ve bitiyor bazı şeyler. Güzel bir şey söyle şimdi kendine, güzel günleri hatırla.
Güzel kalsın güzel günlerin anısı. Hangi yaştaysan şimdi, yaşama ve kendine dönüp bakma çağındasın. Yolculuğun bir yere varmak olmadığını, bizzat yolculuğun kendisini severek yürümenin gereğini bilmek çağında.
Ben, durdum, döndüm, baktım kendime. 'Bir bayram daha kapıda' dedim. 'Bu bayram uzakta da olsam, bayramları bayram eden kalabalık güzel bir ailem, can dostlarım, arkadaşlarım, sevdiklerim var' dedim. Bir selam edip kalktım yürüdüm.

Dünkü çoçuğum daha, güzel şeylerin anısı güzel kalsın diye çocuk kalan yanlarımla sesleniyorum, bayramınız mübarek olsun dostlar, arkadaşlar. Nice bayramlara...