Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS)'nde birinci ünitenin inşaatının temeli 3 Nisan'da atıldı. Türkiye'nin ilk nükleer santral projesi Türkiye ve Rusya Devlet Başkanları eliyle yürütülüyor, 2014 yılında Rusya Devlet Başkanı Putin'in ziyareti sırasında alelacele çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) olumlu belgesi verilmişti, bu seferki Türkiye ziyaretinde de birinci reaktöre inşaat lisansı verildi ve temel atma töreni düzenlendi. Temel atma dediysem öyle eskiden olduğu gibi birer kürek harcı temele atma şeklinde değil, Ankara'da uzaktan kumandalı temel atma töreni yapıldı.

Tek derdim temel atma töreninin sahici olup olmadığı değil, işin yapılmasında Türkiye Cumhuriyeti'nin yasaları yerine Rusya ile ilişkilerin belirleyici olması. Bir diğer konu da Nükleer Enerji tanıtımı için yayınlanan kamu spotunda Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar ile UNESCO ödüllü Prof. Dr. M. Bilge Demirköz'ün yer alması.

Akkuyu NGS'nin süreçleri yasalara göre değil, Rusya-Türkiye arasındaki ilişkilere göre belirleniyor. İki ülke arasındaki ilişkiler de pamuk ipliğine bağlı, bugün iyi gibi gözüken ilişkilerin yarın ne olacağı belli değil. Uluslararası ilişkiler zaten böyledir, karşılıklı güvenle değil, karşılıklı çıkarlarla yürür. Suriye konusunda Rusya ile Türkiye'nin çıkarları geçtiğimiz Cuma gününe kadar uyuşuyor gibiydi, Cumartesi sabaha karşı ABD, Fransa ve İngiltere'nin Suriye'yi vurması üzerine halen uyuşacak mı belli değil. Yani Akkuyu NGS ile ilgili konuların yasal güvencesi yok. Nükleer santral gibi her yönüyle hassas konularda yasal güvencenin olmaması çok büyük bir tehlikedir. Etkili ve yetkililer yasal güvencelerin olduğunu söylemeye kalkmasınlar. Öyle olsaydı; yargılaması devam eden çevresel etki değerlendirme (ÇED) olumlu kararının iptali davasının sonucu beklenirdi. ÇED davası adil olmayan bir yargılama sonucunda reddedildi, şu anda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nda temyiz incelemesinde. Etkili ve yetkililerin tüm hukuksuz müdahalelerine rağmen bu davanın sonucuna kadar sabredilmelidir.

Kamu spotunda Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar ile UNESCO ödüllü bilim kadını Prof. Dr. M. Bilge Demirköz'ün yer alması da bilim insanlarına güvensizlik yaratıyor. Her şey bir yana Çernobil ve Fukuşima nükleer felaketinin yaşandığı dönemde bilim insanları bu felaketlere yol açan teknolojinin reklamını yapmamalı. Bertarafı yapılamayan nükleer atıklar dünyanın başına bela olurken, nükleer santral savunuculuğuna kalkışmamalı.

Bu köşede defalarca yazıldığı gibi; sırf elektrik enerjisi üretmek için nükleer santral kurulmaz, çünkü kurulum ve işletme maliyetleri çok yüksektir. Akkuyu NGS'nin 20 milyar dolarlık bir maliyetle çalışmaya başlayacağı öngörülüyor. Bu maliyetin çok altında yapılacak harcamalarla yenilenebilir enerji kaynaklarından düzgün yer seçimi yapılmış, çevreye zarar vermeyecek şekilde enerji elde edilebileceği hesaplanıyor.

Gözümüzün önünde bir film oynatılıyor, filmin aktörleri kim olursa olsun, ne kadar süslü laflar edilirse edilsin gerçeklerle uyuşmuyor. Hayatımızın korku filmine dönmemesi için bu oyuna dur demeliyiz.