Yüce Atatürk'ün unutulmayan sözlerinden birini daha hatırlayalım. 25.08.1924 tarihinde Öğretmenler Birliği Kongresinde Atatürk, Cumhuriyetin koruyucusu olarak öğretmenleri görevlendirip düşüncesini; "Unutmayın, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister" diyerek belirlemişti.

Yüce Atatürk; ülkenin gelişimini bütünüyle eğitim sistemiyle bir arada düşünmekteydi. Eğitim alanındaki her girişimi bu amaca yönelikti. Eğitimde teklik uygulamasının amacı da ülkenin gelişmesinin ancak ve ancak sistemli bir eğitimle sağlanabileceği inancıydı. "Benden sonra beni benimsemek isteyenler akıl ve bilimin rehberliğini kabul ederlerse benim manevi mirasçılarım olurlar" derken eğitimin önemini dile getirmiş olmuyor muydu?

Atatürk; 24 Kasım 1928'de Millet Mekteplerinin Başöğretmeni olarak kabul edilmiş, böylece Türk eğitim tarihindeki yerini almıştır. Onun; eğitim sistemimizin her kademesindeki ilgisini hepimiz bilmekteyiz. Bazen bir ilkokulda, sonrasında bir lisede ve daha sonrasında üniversitelerde öğrencilerle birlikte olmaktan ne kadar hoşlandığını, onlarla bire bir ilgilendiğini, sorduklarına yanıtlar aradığını değişik kaynaklardan öğrenmekteyiz. Ne mutlu bizlere ki böylesine bir kurucumuz var. Bizler de onu bu anlamlı günde bir kez daha anıyoruz.

Atatürk'ü biraz da olsa böyle anımsadıktan sonra kendi eğitim yaşamımdan bahsetmek istiyorum. Aslında eğitim alanında şanslı biri sayılırım. Özellikle Çeşme'den geldiğimde Foça'da  İlkokul 3 ncü sınıftaki öğretmenim Tahir ELİÇİN'i unutamıyorum. O güne kadar itiraf edeyim, donuk bir çocuktum. Bana  matematiği öğreten ve sevdiren o olmuştur. Sonrasında hangisini sayayım? Dedim ya şanslıyım. Ortaokulda Tarih/Coğrafla dersinde Fehmiye HEKİMOĞLU'nu, Fransızcada Arife FLORAT'ı, Matematikte Fahriye ÇİNİOĞLU'nu, Fen derslerinde Kemal OKUR'u, Türkçede aynı zamanda okul müdürümüz Alaettin  CANDEMİR'i nasıl unuturum? Haydi Lise'ye geçelim bana okumayı sevdiren Edebiyat öğretmenlerim Feride-Haluk ESER'i, Biyoloji öğretmenim Neriman ALEMDAR'ı, Fransızca öğretmenim Sabiha KARAZLI'YI, Matematikçimiz ve okul müdürümüz Sadrettin EYUBOĞLU'nu, Md. yardımcılarımız ve beden eğitimi öğretmenlerimiz Raif AKBULUT ve Hulusi AYDIN'ı anmak benim için hem görev hem de mutluluk olmuştur. Şimdi, belki isimleri aklıma gelmeyenler olabilir. Söylemem gerekir ki; isimlerini yazdıklarım ve yazamadığım diğer öğretmenlerim  ile her zaman canlı ilişkiler yaşadım ve onlardan hep yararlandım.  Hatta diyebilirim ki; belki de çocukluk/gençlik uçarılığı ile onlardan neden daha fazla yararlanamadım diyerek kendimi suçladığım zamanlar olmuştur. Yaşayanlara uzun ömürler, bu dünyadan göçenlere Allahtan rahmet diliyorum.

Nedendir bilemem ayırdını tam olarak değerlendiremiyorum. Ama; söylemeden geçemeyeceğim bu benimki salt özlem, salt nostalji değil. Bizim zamanımızdaki öğretmenlerin ağırlığını şimdilerde pek göremiyorum. Cumhuriyet değerlerine ve Atatürk'e inançlarını bizlere yansıtmayı beceren o güzel insanlara şimdilerde rastlamak biraz zor oluyor gibime geliyor. Bizim öğretmenlerimiz bu bahsettiğim inanç yelpazesinden kesinlikle ödün vermezler tam tersine bizlere daha aydınlıkçı düşüncelerle destek olurlardı. Günümüzde ise; inanın  haksızlık olur düşüncesiyle şimdi fazlasını yazmayı uygun bulmuyorum.
Keşke; Yurdumuzda Yüce Atatürk'ün verdiği görevleri tam olarak anlayıp uygulayabilecek yeni bir öğretmenlik anlayışı oluşsa diyerek tüm öğretmenlerin bu mutlu gününü kutluyorum.
İçtenlikle kalınız...