1913'de lk kez "Okul Korkusu" Jung tarafından tanımlanır. Okul korkusu basit bir şımarıklık değil,  duygudurum bozukluklarının erken bir işareti olarak değerlendirilir. Çocukluk çağında depresyon ve kaygı bozukluğu yaşayanlar araştırıldığında, okul korkusu da yaşadıkları görülür.  1941'den beri "okul fobisi" (school phobia) sonradan İngiltere'de okulu reddetme (school refusal) terimleri kullanılır oldu.

Çocukların 2-7 yaş arasındaki 'işlem öncesi dönem' inde, uyaranlara karşı nasıl tepki verileceği biçimlenir. Dil yeteneği gelişirken, hayal kurmaya, kendini ifade etmeye, soyut-somut kavram farklarını algılamaya başlar. Korku, kaçma ve kaçınma davranışları da bu dönemde öğrenilir.

Annelik, sadece açlık ve susuzluk gibi temel ihtiyaçların karşılandığı bir kurum değil. Bebeğin anneye bağlanmasının en önemli nedenlerinden biri, annenin bebekteki korkuyu azaltma yeteneği, sevgisi ve verdiği güven duygusu. Bu yüzden annelerin davranışları, çocuklar üzerine çok etkili olur. Yani çocuk yeni bir durumla karşı karşıya kaldığı zaman, çocuğun göstereceği tepkiyi, annenin davranışı belirler.

Bir düşünün şimdi; aslında anneler hep çelişkili duygular yaşamaz mı? Örneğin oğlunu evlendirsin diye uğraşır ama bir yandan gelinle paylaşmak istemez. Askerlik gururdur der ama gönderirken içi titrer. İşte okula başlarken de durum aynı. Anne, çocuğun kendisinden ayrılıp,  okula başlamasını bir yandan istemez ve bunu çok dolaylı ve kelimelerin arasına saklayarak çocuğa aktarır. Ayrılma korkusunda, korkunun nedeni genellikle çocuk değil, annedir!!!

Çocuğunuza "sen okuldayken ben seni çok özleyeceğim", "bütün gün seni bekleyeceğim" tarzı laflar ederseniz; birlikte ne kadar eğlendiğinizi anlatırsanız, çocuk okula giderek size ihanet ettiğini düşünür ve sonuçta okula gitmek istemez.  Aile bireyleri birbirine çok bağlı – bağımlı ise evde hep birini kaybetme korkusu yaşanır. Ya da evde küçük kardeş varsa annenin onunla daha da yakınlaşacağı düşüncesi çocuğu okula gitmekten alıkoyar.

Eğer genetik ya da doğumsal bir problem yoksa; çocuktaki her sorunun kaynağı anne-babadır. Bir başka deyişle "sorunlu çocuk yoktur, sorunlu ebeveynler vardır". Suçu başkasına atmak her zaman en kolay yol. Bu çocuk neden böyle, amcasına/dayısına çekmiş demek, başkalarıyla kıyaslamak hatalı davranışlar. Kaç yaşında olursa olsun, çocuklarımıza hep olabildiğince sakin, mantıklı ve yapıcı yaklaşmak gerek. İşte okula başlayan çocukların ailelerine bu noktada normal zamandan daha fazla görev düşmekte. Okul korkusu gelişmemesi için öncelikle anne-babaların kendi korkularını yenmesi lazım. Okulun ilk günü heyecanınızı yatıştırıp sıradan bir gün gibi davranırsanız çocuk da korkmaz. Eğer okul korkusu geliştiyse bunun için çocuğa kızmak, bağırmak yerine size bazı öneriler:
1. Çocuğun okula gitmesi konusunda ailenin tüm bireyleri olarak kararlı ve ısrarlı olun.Gitmemesi halinde sınıf içindeki grup çalışmalarında aksaklıklar olacağını anlatın.Kararlılığınızı sözel olduğu kadar beden diliyle de çocuğa yansıtın. En ufak bir tereddüt fobiyi tetikleyen bir uyarıcı niteliği taşır.
2.  "Günün en komik olayı neydi, ben en çok bugün şu olaya güldüm....", "Ben bugün patronuma çok kızdım, sen kızdın mı birine bugün?" gibi kendinizden örnek vererek eğlenceli bir dille sorun. Okulda geçirdiği vakitte neler yaptığını öğrenin.
3.  Davranışlarındaki herhangi bir değişikliği ayırt etmeye çalışın. Her zaman anlattığı bir arkadaşının adını anmıyorsa sorun burada olabilir.
4. Sınıf öğretmeniyle görüşün. Ona kaygılarınızı açıklayın ve onun gözlemlerini, düşüncelerini dinleyin. Bu, aynı zamanda öğretmenin dikkatinin, önceden farkında olmadığı bir noktaya, çocuğunuzun mutlu olmayışına çekilmesini sağlar.
5. Çocuğunuzun düzenli olarak okula gönderin. Okula devamsızlık süresi ne kadar uzarsa yeniden düzenli olarak gitmeye başlaması o kadar zorlaşır.
6. Çocuğun okul fobisi evdeki sorunlardan kaynaklanıyorsa, bu sorunları çözmeye çalışın. Çocuk öncelikli olarak huzurlu bir ev ortamına gerek duyar. Sağlıklı gelişim ve eğitim ancak böyle bir ortamda olur.
7. Bağımlı olduğu kişi anneyse onun yerine okula babası götürsün ya da okul servisiyle gitmesini sağlayın.
8. Unutmayın sorun çocukta değil sizde olabilir, önce kendi iç dünyanızı dengeleyin.

Sağlıkla kalın.