Geçen pazar yapılan halk oylamasının sonuçlarının sağlıklı olup olmadığı ile ilgili çok farklı kesimlerden endişeler ve tepkiler sürüyor olsa da, Cumhurbaşkanımız bir anlamda son noktayı 'Atı alan Üsküdar'ı geçti 'demekle koydu. Bu seçimi kendilerini kaybetmiş olarak algılayanların sosyal medyada farklı tepkiler gösterdiğini gözlemleyebiliyoruz. Aslında bu tepkileri bir kayba olan tepki ve bir anlamda yas tepkileri olarak ele alabiliriz.
    
Genelde yas tutma sadece ölüme karşı verilen bir tepki olarak algılansa da yas tutma, sadece ölüme karşı verilen bir yanıt değildir. Yas tutma herhangi bir yitim ya da değişikliğe verdiğimiz psikolojik yanıt ve iç dünyamız ile gerçeklik arasında uyum sağlayabilmemiz için yaptığımız uzlaşmalardır. Yitim, aile yadigârı bir küpe olabileceği gibi; bir eş, bir sevgili, bir dost, bir umut, bir ülkü, bir vatan hatta eski bir kendiliğimiz bile olabilir. Ölüm kayıpların en somut ve en acı olanıdır. Ölüme karşı verdiğimiz tepkilerimizde farkında olmaksızın, geçmişimizdeki yarım kalmış, dayatılmış ya da aceleye gelmiş ayrılıklarımızın bilinçaltımızdaki kalıntılarını da bir arada yaşarız. Ölüm gibi diğer kayıplarda da aslında benzer psikolojik süreçler devreye girer.
    
Prof. Dr. Vamık Volkan,  yas olgusunu gerçekten doğru bir biçimde anlayabilmemiz için 3 önemli unsura dikkatimizi çekiyor: Birincisi, her yitim bizi kaçınılmaz bir keder içine sürüklüyor. İkincisi, her yitim tüm geçmiş yitimlerimizi de yeniden canlandırıyor ve son olarak, eğer yitimimizin yasını tam olarak tutabilirsek, yitim, bizlere büyüme ve yenilenmemiz için önemli bir araç olabiliyor. Volkan ayrıca başarılı yas tutabilmemiz için iki ana bileşenin gerekliliğine değiniyor: Birinci bileşen, yitirdiğimiz ilişkimizin bizim için ne anlama geldiğini değerlendirebilmek üzere ilişkimizi yeniden gözden geçirmemiz, ikinci bileşen ise yitimimizi geleceği olmayan bir anıya dönüştürebilmek. İşte bu etkenler sebebiyle Prof. Volkan "Yitim can yakıcı bir armağandır," diyor.

Nasıl olur da birini kaybetmek ya da acı çekmek bir armağana dönüşebilir? Yitimin bizleri zenginleştirdiğinin kesinlikle doğruluğunu Dr. Volkan savunuyor ve eğer tam olarak yas tutabilir isek, kendimiz ve insan olmak hakkında çok şey öğreneceğimizi belirtiyor. Yası doğru olarak tutabilmeyi başarabildiğimizde, sadece daha fazla psikolojik olgunluk kazanmakla kalmayacağımızı ve aynı zamanda yitimimiz ile barış içinde olma kapasitemizin de artacağını savunuyor. Yitirdiğimiz bir kişinin ya da eşyanın bizlerde bıraktığı duygusal varlığının, zihnimizin içinde sürekli olarak dolaşıp durduğunu ve varlığın bizi yitirdiğimiz kişi ya da eşya ile yepyeni ve kesinlikle daha olumlu bir ilişki düzenlemeye zorladığını klinik çalışmalar açıklıyor.
    
16 Nisan halk oylaması sonuçlarını bir kayıp olarak kabul edip, bunu işleyebilirsek bu bizi daha olgun ve sağlıklı bir mücadele için daha hazır hale getirebilir. Sürekli karşımızdakine öfke yerine, kendi özeleştirimizi yapabilmek belki de bu sürecin ilk adımı olmalıdır. Biz nerede hata yaptık ve bu kayıp gerçekleşti. Bunu anlayabilir ve değiştirebilirsek ancak kazanabiliriz. 15 yıldır sürekli kaybeden bir muhalefetin, bu yenilgi ve kayıplardan bir ders çıkacağı umudumu ben çoktan yitirdim. Bu sebeple hayatımızı ileriye değil geriye götürdüğünü düşündüğümüz iktidarı değiştirmenin ilk yolunun muhalefeti değiştirmek olduğu inancım her seçimde artıyor. Belki de bu kayıp, yenilenebilmek ve olgunlaşabilmek için bizlere bu fırsatı verir ve gerçekten o zaman HAYIRLISI olur.