Siz bu satırları okuduğunuzda Altay'ın Play-Off yolunda en kritik karşılaşmalarından biri oynanmış olacak. Spor içerikli yazılar yazan birinin maç öncesinden maç sonrası okunacak bir yazı yazmasının zorluğunu tahmin edersiniz. Gazetemizin baskısına yetişebilmek için maçın içeriğine girmeden maçın önemini vurgulamak gerek. 'Her sonuçta kazanan dostluk olsun' diyen biri için dostluğu yazmak en doğrusu olur sanırım.

Tıp fakültesinde okurken Altay, Tahir, Orhan ve Şanver'li kadrosuyla Süper Lig'de mücadele ediyordu. 'Balkesler' diye bilinen Balıkesirspor ise 3.Lig'de. Bugün Genel Cerrah olan Balkes dostum Oğuzhan; bir hafta Balkes'in iç saha maçını evinde seyrediyor, bir hafta ise ailesiyle erken vedalaşıp Altay maçlarını izlemek için Alsancak'a geliyordu. Onun sayesinde Balkes'e her zaman sempatim olmuştu. Dostluk böyle bir şey değil midir? Değer verdiğinizin değer verdiğine; değer verirsiniz. İki yıl önce Balıkesir deplasmanına giderken bu duygularla yola çıkmıştım. Altay yönetimi Balıkesir Valiliği'nin deplasmana taraftar yasağı koyduğunu duyurması üzerine; Altay'ın tüm maçlarını dostlarımla tribünde izleme alışkanlığıma rağmen maçı basın tribününde seyretme kararı almıştım. Basın tribününde İzmir'den geldiğimi beyan ettiğimde oradaki basın emekçilerinin ilgisi yıllarca görmediğim dostumun gösterebileceği ilgiden eksiksizdi. Onlar Büyük Altay'ı misafir etmekten çok mutluydular. Ama soruyorlardı, 'Neden başkanınız kendi seyircinizi istemedi' diye. Ben de gazetecilik hevesiyle, az önce kampta Altay başkanı ile birlikte olduğumu, yönetimden çok yakın arkadaşlarımla maça geldiğimi ve böyle bir şey olmasının mümkün olmadığını ifade ediyordum. Birinci ağızlardan konuştuğum için de kendimi gazeteci gibi hissediyordum. İzmir'e döndüğümde öğreniyordum ki gerçek gazeteciler gerçekleri söylemişlerdi. Altay yönetimi Balıkesir'e kendi taraftarını götürmek istememişti.
 

Bu yılın ilk yarısında oynanan maçta ise rakip takımın 'Hoşgeldiniz' tezahüratları ile başlayan maç savaş alanına dönüyordu. Yıllarca Altay'a uzaktan destek vermiş Balkes taraftarı, Altay tribünlerine koltuklar fırlatıyor, küfürler yağdırıyordu. Ligin devre arasında Balkes'in satış listesine koyduğu Coşkun Yılmaz için 100 bin TL bonservis belirlenmişken, Altay başkanı talip olduğunu dile getirdiğinde Balıkesir başkanının telefonda cevabı 'Size fiyatı 200 bin TL'dir oluyordu.


Siz bu satırları okurken belki Altay yendi, Play-Off yolunda güç gösterisi yaptı, belki yenildi, yavaş yavaş havlu atmaya hazırlandı. Ama benim için önemli olan Balıkesir, Aydın, Denizli ve güzel ülkemin tüm takımları ile Altay'ın dostluğu. Çok az kulüpte bulunabilecek kültürel bir mirasa sahibiz. Ülkenin neresine giderseniz gidin dostlukla karşılaşıyoruz. Bunu değerlendirebilirsek ancak Altay tekrar ayağa kalkabilir. Yoksa bizi üç puanlar kurtaramaz.
Psikanalizin Freud ile birlikte en önemli isimlerinden biri olan Erikson; potansiyel biyolojik ve kültürel ırkçılığın kökenini, kişinin kendi değersizlik duyguları da dahil olmak üzere arzu edilmeyen şeylerin bilinçli ya da bilinçdışı olarak daha 'düşük düzeyde insan türlerine' ya da yabancı 'ötekilere' aktarılmasında bulmaktadır. Bizler taraftar olarak takımımızı canı gönülden sevelim fakat kendi değersizlik duygularımızı ötekilere yansıtmayalım. İçimizdeki sevgiyi, dostluğu, güzellikleri onlarda bulalım ki onlar düşmanlarımız değil dostlarımız olsunlar.