Geçen haftaki "Yaşamak için SU" başlıklı yazımda; Meclisin gündeminde olan "Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda ve Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nda suya ilişkin düzenlemeleri konu etmiştim. Tasarının yasalaşması halinde doğal bir varlık olan suyun, kaynağından başlayarak birilerine peşkeş çekileceğini, su hizmetlerinin ticari işletmeciliğe dönüşeceğini, suyun yaşamsal bir varlık olmaktan çıkıp, ticari bir metaya dönüştürüleceğini vurgulamıştım.[1] Bu hafta da tasarının ormanlara ilişkin bölümlerine dikkatinizi çekmek istiyorum.

Tasarıyla; "Devlet ormanlarında arkeolojik kazı ve restorasyon yapılmasına ve bu alanların kullanımına, tarihi eserlerin restorasyonu ve korunması için gerekli tesislere, işletilmesinde ağaç kullanılan ocakların açılmasına, balık üretmek üzere tesis kurulmasına ve göl, baraj ve deniz yüzeyinde yapılan balık üretimi için karada yapılması mecburi tesislere, yeraltında depolama alanı kurulmasına" izin verilebilecek. Burada geçen yer altı depolama tesislerinde ne depolanacak? Tasarının görüşüldüğü TBMM Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu tutanaklarını okuyorum; [2] Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, patates depolanacak diyor, muhalefet milletvekilleri "nükleer atık depolanmayacağının güvencesi var mı" diye soruyorlar. Hiçbir sınırlama koymadan "yer altı depolama" derseniz patates de depolanır, tehlikeli ve nükleer atıklar da. Diğer yandan yer altı depolarının orman ekosistemine vereceği zararlar ne olacak?

Tasarıyla artık ormanlardaki ağaçlar dikili halde pazarlanacak; "Devlet ormanlarından elde edilen dikili ağaç da dahil orman ürünlerinin piyasa satışlarında açık artırma esastır". Ormanlık alanlarda bir kesimdeki dikili ağaçlar ihale ile satılacak, ihaleyi alan şirket kendi adamlarını ve makinelerini getirecek, orman ekosistemini perişan ederek şekilde kesecek, sökecek, ticari malı hale gelmiş ağaçları alıp götürecek.

Şimdiye kadar "orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler" orman alanı dışına çıkartılırken, şimdi yerleşimler için de ormandan çıkarma olabilecek. Orman ve Su İşleri Bakanlığı "bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında hiçbir yarar yok, tarım alanına dönüştürülmesi de mümkün değil" derse ya da üzerinde yerleşim yeri varsa veyahut yerleşim yeri oluşturulması uygun olan taşlık, kayalık, verimsiz ve fiilen orman vasfı taşımayan alanlar olarak tespit edilmişse, Bakanlar Kurulu'nun belirlediği usul ve esaslara göre Bakanlıkça orman sınırları dışına çıkartılacak, hazine adına tescil edilecek. Tasarıyla orman alanlarındaki kaçak yerleşimlere yasal kılıf getiriliyor, orman içi yeni yerleşimlerin önü açılıyor. Tasarıda yok ama ormandan çıkartılan bu yerlerin Hazine'ye geçtikten sonra Milli Emlak tarafından satışa çıkartılacağını şimdiden söyleyelim.

Anayasanın 169. maddesine göre; ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli tedbirleri almak, yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirmek, bütün ormanların gözetimini yapmak devletin görevidir. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz, zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz.

Anayasada ormanları koruyan bu önemli düzenlemeye rağmen siyasi iktidarlar tarafından bu korumayı delmek için sürekli hamleler yapılır, "orman köylüsünü korumak", "kalkınma" gibi süslü gerekçelerle ormanları daraltan, zarar veren yasalar çıkartılır. Meclisin gündeminde olan torba tasarı da bunlardan birisi.

Ömrünü ormanların korunması çalışmalarına adamış, Orman Yüksek Mühendisi Doç. Dr. Yücel Çağlar tasarıyı "sessiz tartışmalar"da tartışıyor, bakın ne diyor; "Siyasal iktidarın gündeme getirdiği "torbalanmış" yasa tasarısının 6831 Orman Kanunu'na getireceği yeni kurallar; "devlet ormanı" sayılan yerlerin, bu yerlerdeki orman ekosistemlerinin, 1937 yılından bu yana yürütülmesine çalışan devlet ormancılığı düzeninin; ormancı çalışanların "orman köylüsü" sayılan yurttaşlarımızın başına yeni "çoraplar örebilecektir". "- Yücel söylemişti!" dersiniz..."[3]
Ormanların korunması için bu tartışmaya ses katmak gerek.

[1] www.haberekspres.com.tr/yasamak-icin-su-makale,6608.html>
[2] www.tbmm.gov.tr/develop/owa/komisyon_tutanaklari.goruntule?pTutanakId=2122>
[3] www.hidropolitikakademi.org/wp-content/uploads/2018/03/Ormanlar-ve-ormanc%C4%B1l%C4%B1k-%C3%BCzerine-sessiz-tart%C4%B1%C5%9Fmalar-35.pdf>