Gündem belirleyecek siyasetin, kadroların ve mali gücün yoksa yeni bir toplum yaratmak gibi bir zorunluluğu boynunun borcu olarak görmüyorsan, bir imamın yerden 1 santim yüksekliğindeki fikirsel tartışmasının içine girersin kardeşim. Alem-i cihan olsan da yetmez, o tartışmanın içinde boğulur gidersin.

Yüceler yücesi, asrın değil asırların lideri, ölüleri bile diriltecek güçte olup, "Allah'ın işine karışılmaz" hesabı, o işe bulaşmayan ulvi canlı! ve o canlıya ait bir takım başka canlılar ki, zaten ait olma/ aitlik, mülkiyet temelinde ele alındığında iktisadi anlamda mal, çoğul olursa da mallar olarak kabul edilir ki; eğitim şurası adı altında tertip edilen bir şeriatçı kalkışmaya katılan bir grup din tüccarı bezirgan, Cumhuriyet aydınlanmasının "son- son" ayakta kalan değerlerini yıkmak için taarruza geçtiler.

Neymiş efendim Osmanlıca liselerde zorunlu ders olarak okutulsunmuş, kızlar erkekler aynı sınıfta olmasınmış...
Bizleri, kızların ve erkeklerin birlikte okumalarını isteyenleri, Cumhuriyetçileri! sırf karma eğitimden yana olduğu için fuhuşbaz, zina düşkünü, sapık/ sapkın görenleri de bir gün biri çıkar ve tek cinsiyetli eğitim isteyen bu canlıları, kendi/kendileri gibi (...) (boşluğu siz doldurun) kuşaklar yetiştirmek istiyorlar diye ilan edebilir, uyaralım. Uyaralım ki çirkin ve lanetlenesi, kendilerinden daha fazla nefret ettirici sözler söylemesinler.

Gelelim öteki taleplerine...

*

Dertleri tabi ki Osmanlıca falan değil. Osmanlı da değil. Ne yani "Osmanlı da Osmanlı" diye, yırtılacak taraflarını yırtmakta hiçbir beis görmeyen iktidar sahipleri, amaçları hasıl olduğunda iktidarlarından vazgeçip; koltuklarını, tahtlarını, arabalarını, makamlarını ve iktidardayken sahip oldukları ayakkabı ve çikolata kutularını, saatleri, köşkleri, önlerine yattıkları adamları, koyları vs. ne varsa! Osmanlı soyundan gelen, yurtdışında eğitilmiş neo-şeriatçı Osmanlı torunlarına mı bırakacaklar?
Saçmalık.

Yani Tayyip Efendi elinde tuttuğu gücü "Osmanlı" diye Abdülhamit'in, Abdülmecit'in torunlarına mı verecek/ hediye edecek?
Verse zaten, anında Abdüller arası taht kavgası... Al sana daha bismillah yeni bir fetret devri.

*

Verme demişken, herkes atıp tutuyor ülkede, onu veriyor bunu alıyor. Biz "İstemezük" diyoruz, "yok" diyor, istemesen de alacaksın. Osmanlıca örneğin, istesen de istemesen de...
1920'de Kızıl Ordu temsilcilerini Bakü'ye çağıran ve Azerbaycan'ın bağımsızlığını sona erdiren Ali Haydar Karayev, parlamentoda Karabağ'ın Ermenilere verilmesini teklif eder...
Atatürk'ün yakın dostu, muhabbetliği, kurtuluş savaşında Türkiye'ye 500 kg altın gönderen Neriman Nerimanov, Ali Haydar Karayev'e tarihi bir yanıt verir bu iğrenç teklif üzerine: "Ali Haydar! Karabağ senin g.tün değildir her gelene veresin!".
İstemiyoruz! Osmanlıca sizin beyniniz, mideniz vs. nereniz bilmiyoruz ama biz Osmanlıca istemiyoruz. Anlamıyorlar, tutturdular illa alacaksınız...
Bizler Cumhuriyeti de Osmanlıyı da o kokuşmuş dimağlardan öğrenmeyeceğiz.

*

Günümüzdeki Osmanlı hayranlığının tek nedeni, yönetimin gücünün sadece saraya ait olmasıdır. Saraya giren yönetir. Onun başında da padişah vardır: Kadir- i Mutlak (gaydırıguppak değil). Kadir-i Mutlak tanrıya ait bir kavramdır ama ne de olsa padişah efendimiz onun yeryüzündeki temsilcisidir...
Halk dediğin şey reayadır. Osmanlıda reayanın değil ülkeyi yönetmek, aday olmak için bile hakkı yoktur. Seçilme hakkı yoktur. Geç seçilmeyi, başka birini muhtar bile seçme hakkı yoktur, sen düşün artık Osmanlı da Osmanlı da derken yemek istediğin haltı...
Gelinmek istenen nokta Osmanlı değildir, Osmanlı'nın yönetim sistemi/ anlayışıdır.
Dolayısıyla açık yüreklilikle söyleyelim Osmanlı falan hikaye, Erdoğan, kendi sülalesinin egemenliğini kuruyor bu topraklarda. Adına Erdoğaniye mi dersiniz Tayyipistan mı! bilmem, siz koyun adını ya da durun! Zaten size kalmaz isim koymak. Her şeyin en iyisini bilen zat-ı şahane çoktan düşünmüştür ülkesine vereceği ismi.

*

Kadim ve kutsal bir tarih saçmalığı uydurdular yeryüzünde. Oysa her devlet kirlidir. Şimdilik önemli olan daha az kirli olmak. Osmanlı ise aksine en kirlilerinden biri... Kadim Kutsal tarih saçmalığı en çok da milliyetçileri etkiledi, onları uyutmakta kullanıldı bu hikaye.
1969 Adana kongresinde "Allah, Tanrıyı kovdu" milliyetçi cenahtan. Kendilerine milliyetçi diyenler ümmetçileştirildiler, haberleri bile olmadı.
Hele hele Osmanlıda Türklerin durumu!: içler acısı. Osmanlı tarihine bu kokuşmuş dimağların penceresinden bakmayı sürdüren herkes Osmanlıdaki Türk'ü Osmanlıya eşdeğer tuttu, çok büyük bir yanlış.
Tarihçi Profesör Özer Ozankaya'ya göre Osmanlı yönetimi Türk'e:
"Türk değil mi, Merzifon'un eşeği,
Eşek değil, köpekten aşağı" diyor ve bu gözle bakıyordu,
Türkler ise bu hakarete:
"Şalvarı şaltak Osmanlı,
Eğeri kaltak Osmanlı.
Ekmede yok biçmede yok,
Yemede Ortak Osmanlı" diye karşılık veriyordu.
Bernard Lewis bu çatışmayı şöyle özetliyordu: Osmanlı Anadolu insanını sadece asker ihtiyacı olduğu zaman hatırladı" E diyebilirsiniz tabi: "Osmanlı hep savaştaydı hep Türkleri hatırladı..." Biz de deriz ki ölecek adama ihtiyaç vardı. Elbette o kadar hatırlayacak, ayrıca kalkıp başının tacı yapmadı Türkleri. Aksine aklı başında tarihçilere göre "Türk" sözcüğü Osmanlıda hakaret sayılıyordu, yüzlerce örneği var.
Kısacası Osmanlıda Türk, ikinci adam bile değildi. Gariban köylü, maraba, çoban... Eğer sınır boylarında yaşıyorsa gaza getirilmiş bir Akıncı. Akıncı ama boş vakitlerinde, akın dışında yine çoban.
Yeri gelmişken söyleyelim: Cüneyt Arkın'ın bu topraklara yaptığı en büyük kötülük Malkoçoğlu, Kara Murat, Battal Gazi gibi filmleri çekmesidir.
Öğrenme işini sadece televizyondan yapan bir millet için onun oynadığı her Osmanlı filmi, gerçekmiş gibi kabul edildi... Türk milletinin zekası resmen bu ve bunun gibi filmlerle soykırıma uğradı.

*

Osmanlı Padişahı dediğin adamların analarına dön bir bak hangisi Türk? Vezirlerine bak hangisi Türk? defterdarına, kaptanlarına, kazaskerine... Sarayda Türk arasan, bulacağın tek Türk "Emir-i Ahur" yani ahır bekçisi.
Bu açıdan bakarsan Türkler, Osmanlı'nın en büyük düşmanı olması gereken yegane millet. Gel gör ki bizim milliyetçilere en büyük düşman, ulu bir sevgili olarak öğretildi.

*

Osmanlı neden sattı ümmettaş Türkler o toprakların üzerinde yaşıyorken Rumeli'yi? Türkler umurlarında mıydı? Kaça sattı? O para nerede kullanıldı? Hani vicdan, hani ahlak?
Neyse... Osman, torun ve çocuklarının aile saadetine dayanan, yeryüzündeki tüm toplumlar uyurken onları silah zoruyla zapturapt altına alıp büyük devlet Osmanlı'dan daha fazla bahsetmeyelim.
Unutulmasın, ne zaman diğer ülkeler/ toplumlar bilim saati çaldığında uyandı Ortaçağ karanlığından, Osmanlı bitti. Demek ki Osmanlı içsel dinamiklerle büyümüş bir devlet değildi. Diğer devletler, toplumlar tarih sahnesine henüz çıkmadıkları için büyüktü.
Şimdi tutup da bazıları Osmanlı'daki birkaç ilim irfan sahibinden, onların yaptığı bilimden bahsetmesin. O birkaç deha ayrı... Yoksa biz de tutup, M. Behçet Efendi'nin "Hezar Esrar" kitabından bahsederiz. Hani şu kulağa kaçan pireyi kulaktan çıkarmak için, pirenin kaçtığı taraftaki h.yayı sıkın diyen Osmanlı bilim adamından...

*

Yazıyı şöyle bitirelim:
Osmanlı, Osmanlıca, taht, arma, cübbe, sarık vs. Osmanlıca seversiniz ya eski kelimeyle söyleyelim: meftunluğunuz her neyeyse, gelin parasını doğrudan verelim.

Ne istiyorsanız ödeyelim de! Çektirip gidiverin bu ülkenin geleceğinden. Nasıl olsa tek derdiniz bu.