Parasız, üstelik borç içinde geçen bir sezon daha... Önceki sezon play off için oynayan kadrodan pek fazla kayıp olmadan başlanan bir lig. Yönetim para bulma derdinde, futbolcular da hak ettikleri ücreti alma derdinde...

Karanlık bir tablo olmasına rağmen lige iyi başlandı. İlk 2 hafta 4 puan alındı. Puan tablosunda 6. sıradayken duraklama devrine girildi. Arka arkaya 3, toplamda 4 mağlubiyet ve 4 de beraberlik geldi bu süreçte. Bu duraklama devrinde başına gelmeyen kalmadı. Önce 3 puanı silindi, ardından küme düşme hattına girildi. Yetmedi hem 5-0'lık bir hezimet yaşandı, hem bir kez daha 3 puanı silindi hem de takım patronu Atilla Güneş istifa etti.

Ligin dibine inilmiş olsa da futbolcular rahattı. Birçok takımın kendilerinden daha kötü olduğunu düşünüyor ve küme düşmeyeceklerine inanıyorlardı. Bu rahatlık başa bela olacak, ters tepecek, maçlarda istenen skorlar elde edilemeyecek ve küme düşme hattından hiç çıkılamayacaktı.
Yeni teknik direktör Halim Okta, ilk 2 maçından 4 puan çıkardı. Sonrasında beraberlikler ve mağlubiyetlerin çok olduğu bir tablo ortaya çıktı.
Sezon arasında bazı oyuncular parasızlığa daha fazla dayanamayıp, başka kulüplerin yolunu tuttu.
Ligin 2. yarısının ilk maçındaki mağlubiyet, Halim Okta'nın da sonunu getirdi. Dümenin başına Cihat Arslan geçti. O da diğer iki teknik adam gibi ilk 2 maçında 4 puan çıkardı. Ama sonra tam tamına 8 hafta boyunca sahadan mağlubiyetle ayrıldı. 2 galibiyetin ardından gelen mağlubiyetle Karşıyaka artık küme düşmüştü. Cihat Arslan, takımla yollarını ayırmak zorunda kaldı. Yeni bir teknik adam alınmadı ve sezon böyle bitirilmek istendi. Arka arkaya alınan mağlubiyetler ile sezon sona erdi.

34 haftalık maratonda, 6 galibiyet, 9 beraberlik ve 19 mağlubiyet alınıp, 21 puan toplandı ve lig 17. sırada bitirildi.
Türkiye Kupası serüveni çok kısa sürdü. 3. Tur'dan dahil oldu ve daha ilk maçında Yeşil Bursa'ya yenilerek, elendi.
Aslına bakıldığında Karşıyaka'nın kadrosu küme düşecek kadar kötü değildi. Hatta maddi sorun olmasa şampiyonluğa bile oynayabilirdi. Karşılaşmalarda kötü de oynamadı. Çoğu zaman rakibinden daha üstündü. Sorun çok gol kaçırması ve çok kolay gol yemesi idi. Bu, futbolcuların maçlara yeteri kadar konsantre olamadıklarına bağlanabilir.

Lig istatistiği

En farklı galibiyet: Nazilli Belediyespor (4-1)
En farklı mağlubiyet: Gümüşhanespor (5-0)
Kadroya en çok alınan oyuncu: Mehmet Aksoy (34)
En çok maçta görev yapan oyuncu: Metin Peker - Erhan Erentürk (32)
Dakika olarak en çok formasını terleten oyuncu: Erhan Erentürk (2880 dk.)
En çok gol atan oyuncu: Can Erdem (8)
En çok asist yapan oyuncu: Bartu Umut (1)
En çok sarı kart gören oyuncu: Arif Cılak (14)
En çok çift sarı kart gören oyuncu: Arif Cılak - Ali Say (1)
En çok kırmızı kart gören oyuncu: -

Vasat futbolcular, vasat takımlar

Dünya Kupası'nda favori takımlar birer birer eleniyorlar. Televizyon karşısına kurulup, hayranlıkla izlediğimiz yıldız oyuncular, bu turnuvada oynadıkları futbolla bizleri hayal kırıklığına uğrattı ve birçoğu tatillerine erken başlamak zorunda kaldılar.
Kulüp takımlarında adeta destan yazan bu oyuncular neden Dünya Kupası'nda bir varlık gösteremediler? Bu soruya verilecek cevap çok olabilir ama bana göre en öne çıkan etken, sezon boyunca çok fazla müsabaka oynamaları... Onlarca birbirinden zorlu maçlardan sonra, yaz mevsiminde, sıcak havada çok şey beklememek gerekir.
Sadece yıldız oyuncular değil elbette, tüm oyunculardan fazla beklentiye girmemek gerekiyor. Vasat futbol neticesinde, takımlar arasında büyük farklar görünmüyor. Güçler neredeyse eşitleniyor. Bu sebepten de maçı kimin kazanacağı hiç belli oluyor, sık sık sürprizler yaşanıyor.

Basit penaltılar

Çok ama çok basit penaltılar yapılan bir kupa oluyor. Gereksiz yere çekmeler, gereksiz yere yüklenmeler, gereksiz yere elle oynamalar... Örneğin en sonuncusu İspanya'dan Pique'nin ceza alanı içerisinde kolunu yukarıya kaldırıp, indirmemesi ve koluna çarpan top neticesinde hakem penaltı noktasını gösterdi. Yaptığı normalmiş gibi de hem Pique hem de diğer takım arkadaşları uzun süre hakeme itiraz ettiler. Geçen sezon onu çok yormuş olmalı ki bu hareketin asla yapılmaması gerektiğini düşünemedi.
Bir başka maçta Fransız Mbappe, kendi yarı alanından aldığı topla fişek gibi çıktı, herkesi geçti, ceza alanına girdiği anda topu ayağından fazla açtı. Gol olma olasılığı neredeyse hiç yokken, Arjantinli Rojo, gereksiz yere rakibinin üzerine yüklenip, faule sebebiyet verdi. Penaltı ve gol geldi.
Futbolcuların fazlasıyla konsantrasyon sorunu yaşadıkları ortada.

Kupada geçen son 1 hafta

Son 1 hafta içerisinde Dünya Kupası'nda en ön plana çıkan şey Maradona'nın parmak hareketi oldu. Arjantin'in attığı galibiyet golünden sonra bulunduğu yerden aşağıya doğru uzanıp, her iki elinin orta parmağını gösterip, birilerine bir şeyler anlatmaya çalıştı! Tam o sırada da kameralar ona yönelmiş ve canlı canlı tüm dünyaya reklam etmişti.
Japonya ile Polonya arasında oynanan maçta kolay kolay göremeyeceğimiz bir istatistik ortaya çıktı. Ülkemiz takımlarının koşu mesafelerini çok eleştiren biri olarak (ki bu rakam yaklaşık 105 km) bu mücadele beni şaşkına çevirdi. Japonya 82.64 km., Polonya 80.10 km. yol kat etmişti. Sanki maç 60 dakika oynanmıştı. İtiraf etmeliyim hala şaşkınım.
Bu kupada birçok yenilik vardı. Onlardan biri de uzatmalara giden maçlarda 1 oyuncu değişikliği daha yapılması. Yani 3+1, toplam 4 oyuncu değişikliği... Ben bu kuralı yıllar öncesinden beri istemekteydim, sonunda oldu. Ancak oynanan vasat maçlardan sonra isteklerimde biraz daha ileriye gittim. Şimdi de uzatmaların ilk yarısında 1, ikinci yarısında da 1 olmak üzere, toplam 2, genel olarak 5 oyuncu değişikliği hakkı verilmesinden yanayım. Bu kural futbolu biraz olsun daha da hızlandırır ve teknik adamların oyuna müdahalesini daha da fazlalaştırır kanısındayım.