National Geographic televizyonunun ilk senaryolu yapımı olan ve bir insanın nasıl dâhi mertebesine ulaştığını irdeleyen “Deha”, ilk sezonunda bir bilim adamının, Albert Einstein’ın yaşamı ve çalışmalarını ele almıştı.

Nisan sonunda yayınlanmaya başlayan ikinci sezonda ise bir sanatçının, Pablo Picasso’nun hayatı ve sanatı işleniyor. Picasso’yu, kendisi gibi Málaga (İspanya) doğumlu olan Antonio Banderas canlandırıyor. Geçen sezondaki gibi yapımcılığını Oscar ödüllü Brian Grazer ile Ron Howard’ın üstlendiği dizi*, on bölümden oluşuyor.

İlk iki bölümünü izlediğim bu Hollywood yapımında, 20. Yüzyıl’ın en ilham verici, tartışmalı ve ünlü sanatçılarından biri olan Picasso’nun, sanatından ayrı tutulamayacak kişisel yaşamı da ortaya konuyor. Çalkantılı evlilikler ve sayısız ilişkinin yanı sıra, sürekli değişen politik ve kişisel müttefikler, “Resim yapmak, günlük tutmanın bir diğer yoludur.” diyen sanatçının üretimi üzerinde kuşkusuz önemli bir etkiye sahipti.  

Picasso’nun dehası, aynı zamanda National Geographic dergisi Mayıs sayısının kapak konusu. Dergideki makalede, sanatçının akrabaları ve sanat alanında çalışan kişilerle mülakatların yanında, bilim insanlarının “deha” olgusu konusundaki görüşlerine de yer veriliyor.

Sanat dünyasında çığır açan, algıları değiştiren Picasso, “Sıkı bir çalışmanın yerini hiçbir şey alamaz. Deha %1 ilham ve %99 terdir.” diyen Thomas Edison gibi, ilhamın bizi ancak çok çalışırken bulabileceği kanaatindeydi. Durmaksızın emek vererek, 91 yıllık yaşamında 50.000’den fazla esere imza attı. Resim, heykel, çizim, gravür baskı ve seramik gibi alanlardaki üretimlerinde sanat tarzını tekrar tekrar biçimlendirmekten çekinmedi.

Diğer yandan, Picasso birçok açıdan şanslıydı. Sanatçının ressam babası ile üzerine titreyen annesi, yaratma tutkusunu besliyorlardı. Çevresinde ona ilham veren meslektaşları vardı. Sanatçı, entelektüel meraka ve zekaya sahipti. Bir şansı da, bilim, edebiyat ve müzikteki yeni fikirlerin çalışmalarına enerji kattığı bir zamanda (1881) dünyaya gelmiş olmasıydı.

Makaleye göre, Picasso’nun sanatı babasınınkini aşmaya başladığında sanatçı daha bir çocuktu. Peki bu kadar erken yaşta bu kadar büyük bir yetkinlik nereden geliyor? Boston College Sanat ve Zekâ Laboratuvarı’nın yöneticisi Ellen Winner, araştırdıkları sınırlı sayıda kişi arasında birkaç temel özellik bulmuş.

Erken gelişen sanatçılar, kuvvetli bir görsel hafızaya sahip, ayrıntılara müthiş derecede dikkat gösteriyorlar, akranlarından yıllar önce gerçekçi resimler çizmeye başlıyor ve derinlik duygusu yaratabiliyorlar. Winner’a göre bu çocuklarda “ustalaşma ateşi” ile harekete geçen, içten gelen bir yetenek var. Bu öyle yoğun bir tutku ki, dâhi çocuklar mümkün olan her an çizim ya da resim yapma ihtiyacı duyuyorlar.

Bu özellikler, 12 yaşındayken Rafael gibi çizim yaptığını söyleyen Picasso ile birebir örtüşüyor. Akrabaları, Picasso’nun çocukluğunda yorgunluktan bitap düşene kadar hiç durmadan saatlerce resim yaptığını anlatıyorlar. Oğlu Claude, “Sanat, onun ilgisini çeken tek şeydi. Tek kimliğiydi. Tepeden tırnağa sanatçıydı.” diyor.

Bununla birlikte makalede, deha olmak için harika çocuk olarak dünyaya gelmenin yetmediği söyleniyor. Deha olmak, bir disiplini dönüştürebilecek cesaret ve vizyonla donatılmış, ezber bozan bir kişilik gerektiriyor. Picasso da, 1907 tarihli yağlıboya tablosu “Avignonlu Kızlar” ile geleneksel kompozisyon, perspektif ve estetik cazibeyi altüst etmişti. Başlangıçta sanatçının en yakınındakileri bile korkutan bu resim, daha sonra Kübizm akımının ve modern sanatın doğuşunu simgeleyecek ve geçen yüzyılın en önemli tablolarından biri haline gelecekti.

Yetenek, yetiştirilme, fırsat, kişilik, şans etkenlerinin tümüne sahip olan Picasso’nun dehası, Londra’daki Tate Modern Müzesi’ndeki bir sergiyle de izleyiciye sunuluyor. “Picasso 1932 – Aşk, Şöhret, Trajedi” başlıklı sergi**, sanatçının son derece yaratıcı bir senesi olan 1932’de ürettiği çalışmalara ek olarak, aile fotoğrafları ve kişisel yaşamına bakış içeriyor.

* Dizi, Pazar akşamları saat 21.00’da yayınlanıyor.
** Mart ayında açılan sergi, 9 Eylül’e kadar sürecek.