Jülide Yurteri Şehitoğlu- MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu, esnaf ve sanatkarların uzun zamandır ekonomik kriz içinde bulunduğunu, iktidarın harekete geçmesi gerektiğini söyledi. Tanrıkulu, İzmir'de 2014'ün ilk 8 ayında 4 bin 455 esnafın meslek odasında kaydığını sildirdiğini, ilk 7 ayda 283.3 milyon TL tutarındaki 24 bin 463 senedin protesto olduğunu, icra dosyalarının arttığını ve 10 fabrikanın kapandığını söyledi.
Tanrıkulu, uzun zamandır piyasada giderek artan bir durgunluk ve nakit sıkıntısı olduğuna dikkat çekti. Kredi kartlarındaki taksit sınırlamasının da esnaf ve sanatkarların satışlarını olumsuz etkilediğini, eşit olmayan rekabet koşullarından esnaf ve sanatkarların senet ve çeklerin ödenmediğini, satış ve ciroların da gün geçtikçe gerilediğini belirtti.

- Meclisi bu günlerde nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi özellikle bu yasama döneminde yasa fabrikası haline geldi. Meclisi gece gündüz her gün çalıştararak kaliteli düzgün bir yasama yapılması engelleniyor. Çünkü çok hızlı ve gerekli altyapı çalışmaları yapılmadan getirilen yasaların çoğu daha sonra tekrar düzeltilme ihtiyacı ile yeniden gündeme geliyor. Bu özensizce oluşturulan yasalar da ana muhalefet partilerinin götürmesi sonucu Anayasa Mahkemesi'nden de geri dönüyor. Toplumdan da tepki ile karşılanıyor. Bunun bir kaç sebebi var. İktidar partisi hızlı davranarak genellikle çıkarttığı yasalarda bir hak hukuk arama ve onu düzenlemedense belirli gruplara, sektörlere veya kişilere bir menfaat sağlama, maddi düzenleme getirdiği için ve bunlar anayasal anlamda bir hukuk çiğnemesine yol açtığı için bu sebeple iptal oluyorlar. Bence Meclisin bu dönemde en büyük eksikliklerinden biri bu, Meclis'in bir yasa fabrikasına dönüşmesi. Bir diğer konu mecliste görüyoruz ki eğitimimizin başından beri bize öğretilen Türkiye'deki kuvvetler ayrılığı ilkesi. Maalesef artık Türkiye de öyle bir hale geldi ki yasama yürütmenin emrine girdi.

El kaldırarak görev yapıyorlar

Mecliste iktidar partisi meclis üyelerinin hür iradeleriyle karar aldıklarını zannetmiyorum. Sadece parmak kaldıran, el kaldıran gelen yasaların çalışmaların ne olduğunu bilmeden hızla çağrıldıklarında, genel kurul salonunda elini kaldırıp görevini yapmış olmanın huzuruyla kulise çıkıp çaylarını kahvelerini içtikleri bir ortamla karşı karşıyayız. Bu da işin yasama kalitesini bozuyor. Milletvekilinin en önemli görevi temsil ettiği milletin hak ve hukukunu, menfaatini düşünmeli onların yararına yasama faaliyetlerinde bulunmalı ve sonuçta da bunların kaliteli, toplumun yararına bir şekilde de yasalaşmasını temin etmeli.


- Siz İzmir için en çok yazılı soru önergesi veren milletvekillerinden birisiniz, İzmir'in durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet, biz bu hengamenin içinde bir İzmir Milletvekili olarak, İzmir'deki milletvekilleri içerisinde de tahmin ediyorum en fazla yazılı soru önergesi veren, en fazla kanun teklifi veren milletvekillerinden biriyim. Şu ana kadar 24 kanun teklifinde ve, 295 yazılı soru önergesinde imzam var. Yaklaşık da 20 meclis araştırması önergesinde doğrudan benim imzam var. Bir de dolaylı yoldan katkı yapıp Genel Başkan Yardımcısı olmam sebebiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde eskiye göre bu kadar fazla yasama faaliyetinde bulunamıyorum. Parti görevi de üzerimde. Önümüzdeki 1 Ekim' den sonraki süreçte tekrar TBMM'deki faaliyetlere ağırlık vereceğim.

- İzmir için ne umuyorsunuz?

Burada İzmir in menfaatlerini İzmir'in hak ve hukukunu gözeten çalışmalar yapmaya gayret gösteriyoruz. Verdiğimiz kanun tekliflerinin çoğu zaten İzmir ile ilgili. Örneğin EXPO nun konusu sağlık olduğu için sağlık temalı bir EXPO yarışına girmiştik biliyorsunuz, onunla ilgili bir tamamıyle sağlık ve sağlık birimlerini, sağlık teknolojilerini de kapsayacak bir üniversite kurulması kanun teklifim vardı benim, EXPO kenarda kaldığı için, bu da kenarda kaldı.

Birbirimizin paçasını aşağı çekmesek...

İzmirliler olarak birbirimizin paçasını aşağıya çekmeden, omuz omuza bir çalışma yapamadığımız için biz bu EXPO'ları kazanamıyoruz. Bunu açık yüreklilikle söylemek lazım. Çünkü bir taraf hükümet tarafı reklam olsun diye kendisini ön plana çıkartıyor, bir taraf burada yerel yönetimler bir tarafını çekiyor, sivil toplum örgütleri de buradaki durumdan vazife çıkartıp biz de en fazla katkıyı yaptık sayemizde şu oluyor bu oluyor demenin peşindeler ama hiçbirisi ortak bir sinerji yaratıp ortak bir hedefe ortak akılla gidemiyor. Bu yüzden de biz EXPO'da bir çalışma yapamıyoruz. İzmir'in dönüp kendisine bir özeleştiri yapması lazım.

- Bu mesaj kime, Belediye Başkanı'na mı, İTO Başkanı'na mı?

Bu mesaj alan herkesedir. (Kahkahalar atılıyor). Biz Çarşıyız herşeye karşıyız hesabı. Tabi ki amacım şu ben yapılan her çalışmanın her emeğin her alınterini takdir ediyorum. Ancak birlik olunamadı.

- İzmir'i ekonomik açıdan nasıl değerlendiriyorsunuz?

İzmir'de ciddi anlamda icra ve iflaslar var. İzmir' de dükkanlar boşalıyor. Bu AVM ve hipermarketler esnafın canın okudu. İzmir'de şu anda 18 tane AVM var. Daha bir sürü şey yapılacak. Balçova'ya gittiğinde arabayla ilerliyemiyorsun, her taraf AVM'den çıkan insanlarla dolu. Alt yapı yetmiyor. Optimum tarafında da aynı sıkıntı var. Bütün bunlar düzenlenemez miydi diye düşündüğümde, bakanken hazırladığım ama seçime gittiğimiz için geçmeyen 2002'de çıkmayan AVM ve hipermarket yasasıyla ilgili hem 23. dönemden hem 24. dönemden kanun teklifi var hipermarketleri düzenlemek için. İzmir'deki gibi bir hipermarket yaklaşık 54 iş koluna hakim oluyor. 54 esnaf koluna iş hayatını öldüren bir ticri organizasyon, buna tamamen karşı değilim ben, aynı Avrupa'daki gibi veya çağdaş gelişmiş ülkelerdeki örnekler gibi şöyle olsun, şehir dışında olsun, trafik sorunu, çevre sorunu olmasın, insanlar tabii ki yine oraya gidip hem alışveriş yapıyor hem eğleniyor çok güzel. Böyle bir ticari yapılanma evet olsun ama şehirin göbeğinde olmamalı. Mahalle arasına kadar indirim marketlerinin girmesine karşıyım. Bakkallık, bayilik buna benzer fırıncılık pazarcılık bitti. Bu sektörler öldü gitti bu adamlar ne yapacak diye kimse düşünmüyor. Başbakan iken adam bakkalarda örgütlensin dedi. Ticari yönden zor sermaye birikimi açısından zor.

- İstatistiklere göre İzmir'in durumu nedir?

Türkiye Esnaf ve Sanatkarlar Konfederasyonu istatistiklerine göre ise, 2005 ile 2014'ün ilk 6 ayı arasında toplam 1 milyon 220 binin üzerinde esnaf ve sanatkar konfederasyondan kaydını sildirmiş durumdadır. Bunların başında ise bakkallık, bayilik, lokantacılık, pazarcılık gibi esnaf grupları gelmektedir. Ayrıca maddi durumu iyi olmadığı için kaydını sildiremeyen binlerce esnafımız bulunmaktadır.
Bu konuda İzmir'e baktığımızda; Ağustos 2014'te 424 adet esnaf kaydını sildirmiş, Ocak-Ağustos döneminde kaydını sildiren esnaf sayısı ise 4.455'e çıkmıştır. Esnaf ve sanatkarımızın ekonomik durumunu gözler önüne seren bir başka gösterge ise protestolu senet sayısıdır. İzmir'de 2014 yılının ilk 7 ayında protesto edilen senet sayısı 24 bin 463'tür. 2013 yılı ilk 7 ayında bu rakam 24 bin 442'ydi. Tutar olarak baktığımızda ise; 2013 yılı ilk 7 ayında 280 milyon TL'lik protesto edilmiş senet bulunmaktayken, 2014 yılında bu rakam 283,3 milyon TL'ye çıkmıştır.
Tam bu noktada karşılıksız çek sayısındaki artış da dikkat çekmekte, bu bağlamda karşılıksız çek sayısının 2014 yılının ilk 7 ayında 367 bin 440'a yükseldiği görülmektedir. Maliye Bakanlığı verilerine göre İzmir, bu yılın ilk yarısında devlet kasasına 18,8 milyar lira vergi ödemiştir. Bu vergi ödemelerinde borcuna sadık kalan İzmirli esnaf ve sanatkarımızın payı büyüktür. Ancak buna karşın aynı dönemde İzmir'in devletten aldığı kaynak 4,6 milyar lirada kalmıştır. Piyasalardaki durgunluk ve ekonomi yönetimindeki başarısızlık yüzünden İzmir'de sadece 2013 yılında açılan icra dosya sayısı 450 bin adettir ki, bu rakam 2012 yılında 430 bin adetti.
Esnaf ve sanatkarımız borç içinde bankaların eline ve vicdanına terk edilmiş, birçoğunun bankalara olan borcundan dolayı malına el koyulmuş ve icradan satışa çıkarılmıştır.
Kiralık işyeri sayısındaki artışın hemen hemen her kesim tarafından gözlendiği ülkemizde, geçen yıl 73 fabrika icradan satışa çıkarken, bu yılın ilk yarısında sayı 95'e yükselmiştir. Satışa çıkarılan fabrikaların 10 tanesi de İzmir'de bulunmaktadır. Yine geçtiğimiz yıl 685 işyeri icradan satılıkken, bu yılın ilk yarısında bu rakam yüzde 32 artışla 906'ya yükseldi.
Esnaf ve sanatkârımız yıllardır yürüttüğü mesleğini bırakmak zorunda kalırken, 12 yıldır bu kesime ağır darbe vuran Alışveriş Merkezleri (AVM) ve Hipermarketler adeta yabani bir bitki gibi çoğalmaya devam ediyor. İzmir'de AVM sayısı 18 adete ulaşmıştır.


Ahmet Kenan Tanrıkulu Kimdir?

Ahmet Kenan Tanrıkulu, 17 Mayıs 1958'de İstanbul'da doğdu. Ekonomist; AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi. Yüksek lisansını ABD Western Illinois University'de matematiksel iktisat alanında tamamladı. ABD University of Pennsylvania Wharton School'da Makro Modelleme, ABD University of Colorado'da Ekonomi Uzmanlığı, İngiltere University of Bradford'da Ulaşım Planlaması, Milli Güvenlik Akademisi'nde Kamu Diplomasisi eğitimlerini aldı.
DPT planlama uzmanı olarak görev yaptı. Devlet Bakanlığı Bakan Danışmanı oldu ve Gemlik Gübre Sanayi AŞ Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yürüttü. Çevre Bakanlığı ÇED ve Planlama Genel Müdürlüğü, Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Yurt içi ve dışı dergilerde çok sayıda yayını yer aldı.

21. ve 23. dönemde İzmir Milletvekili seçildi. 57. Hükümette Sanayi ve Ticaret Bakanlığı yaptı. 23. dönemde AGİTPA ve Türkiye-AB KPK Üyeliği yaptı. 24. dönemde AB Uyum Komisyonu, Türkiye-AB KPK ve Çevre Komisyonu üyesidir.
İngilizce bilen Tanrıkulu, evli ve 2 çocuk babasıdır.