Türkiye'nin bizzat AKP'nin itmesiyle, bizzat AKP'nin kumpasıyla dehşet ve şiddet sarmalına sokulduğunu belirten Bahçeli, "Bu sayede, terör örgütü PKK, hiç olmadığı kadar etkinlik ve yaygınlık kazanmıştır. İmralı Adası, canibaşının adı konulmamış karargâhı haline getirilmiştir. Hükümet ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm bir teröristi hayalinde bile göremeyeceği tavizlerle diriltmiştir. Türk milleti AKP-PKK-HDP-Barzani ile küresel çıkar ve cinayet grupları tarafından ihanet markajına, tehdit çemberine alınmıştır" dedi.

"DAVUTOĞLU ERDOĞAN'IN KOPYASIDIR"

Bahçeli, "Başbakan Davutoğlu tıpkı Erdoğan gibi, tarihimizle kavgalı, milli değerlerimizle mesafelidir. Davutoğlu Erdoğan'ın kopyasıdır, ama inanınız bana çok kötü, çok sakil, çok çirkin bir kopyasıdır. Davutoğlu yanlışta ısrar etmekte, zillet de inat etmektedir. Başbakan geçtiğimiz haftanın son gününde Tunceli'ye gitmiştir. Burada partisinin merkez ilçe kongresine katılmasının yanında, bazı etkinlik ve toplantılarda da bulunmuştur. Davutoğlu tarihi gerçekleri bir kez daha çarpıtmış, tarihten husumet çıkarmayı sürdürmüştür" deyi konuştu.

"DAVUTOĞLU'NUN MAKSADI NEDİR, BU ŞAHIS KİMLERE HİZMET ETMEKTEDİR?"

Bahçeli sözlerini şöyle sürdürdü; "Dersim isyanının elebaşı terörist Rıza'yı sözde seyit unvanıyla anarak Efendimizin torunu olduğunu söyleyen Başbakan, bir defa İslam'a, kutsal emanetlere, Evlad-ı Resul'ün aziz hatıralarına kara çalmıştır. Alemlere rahmet olarak inmiş Efendimiz Hz. Muhammed'i; bir teröristle anmak, İngiliz'in, Fransız'ın, Rus'un oyuncağı olmuş bir hainle yan yana getirmek utanmazlık olduğu kadar büyük bir günahtır. Davutoğlu, Horasan erenleriyle Dersim isyanına karışan bölücüleri de aynı çerçevede ele alma densizliğini göstermiştir. Davutoğlu'nun maksadı nedir, bu şahıs kimlere hizmet etmektedir? Terörist Rıza'yı aklama ve savunma ihalesi Davutoğlu'na mı kalmıştır? Hz. Ali'yi, iftiharla, duayla, hüzünle andığımız Hz. Hüseyin ve Hz. Hasan'ı teröristin seviyesine indirmek nasıl bir zeka ve vicdan noksanlığıdır? Davutoğlu'nun terörist Rıza sevdası, isyancılara duyduğu özlem ve şükran; ağzına aldığı Horasan erenlerinin, Ehl-i Beyt büyüklerinin hiçbir söz, tavsiye ve temennisiyle bağdaşmamaktadır."

"TERÖRİST RIZA'YA SEMPATİ DUYANLAR, TÜRK GENÇLİĞİNE ZALİMCE DAVRANMIŞTI"

Bahçeli, "Erdoğan ve Davutoğlu; Gezi Parkı'ndaki masum ve demokratik itirazlara bile tahammül göstermeyip şiddetle bastırırken, her ne hikmetse demokrasiyi, hak ve özgürlükleri akıllarına getirmemişlerdir. Terörist Rıza'ya sempati duyanlar, Türk gençliğine zalimce davranmıştı. PKK'nın her saldırısına bahane bulanlar, sokaklarda muhalif öğrenci avına çıkmışlar, tomalı ve biber gazlı şiddetle savunmasız ve hiçbir örgütle bağı olmayan gençleri hedef almışlardı. Sokakta yürürken sigara içenlere bile hakaretler yağdıran bir zihniyet mi bu ülkede hoşgörüden, anlayıştan, müşfik ve merhamet sahibi olmaktan bahsetmektedir? Geçiniz bunları Sayın Başbakan, geçiniz" dedi.

"BU KÜSTAH İMA VE KİRLİ PROPAGANDAYA ALEVİ KARDEŞLERİMİZİN İTİRAZI OLMALIDIR"

Bahçeli, "Başbakan Dersim isyanıyla Alevi İslam inancına sahip kardeşlerimizi aynı karede değerlendirerek tarihi bir hataya imza atmaktadır. Bu küstah ima ve kirli propagandaya Alevi kardeşlerimizin itirazı olmalıdır. İncinen ve hırpalanan Alevi kardeşlerimiz seslerini yükseltmeli, Davutoğlu'nun tezgahına düşmemelidir. Altını çizerek söylemek istiyorum ki, Alevi İslam inancına sahip kardeşlerimizin teröristlerle yollarının kesişmesi imkansızdır. Efendimize ve Ehl-i Beyt'e gönül vermiş hiçbir vatan evladının isyancıların arasında olması düşünülemeyecektir. Edep yahu diyen, hepimizin saygı ve inançla benimsediği 12 İmamın sevgi ve hayranlığıyla hayatlarını geçiren kardeşlerimize Dersim isyanının iftirasını atmak ayıptır, zulümdür. Takdir edersiniz ki, Türkiye, siyasi bölücülük ve silahlı terörün meşruiyet kazanma yolunda mesafe aldığı çok tehlikeli bir döneme girmiştir. Terör destekli etnik bölücülük siyaset sahnesine konuşlanmış, PKK'nın siyasallaşma stratejisinde yeni bir aşamaya geçilmiştir. Son gelişmeler Türkiye'nin milli birliğine, toprak bütünlüğüne ve üniter devlet yapısına kastetmeyi amaçlayan cephenin iki yönden nifak ürettiğini göstermektedir. Etnik tahrik ve taleplerle ilerletilmeye çalışan siyasi bölücülük gündemi ile silahlı terör saldırılarının ortak hedefi bütün açıklığıyla ortadadır.Amaç, Türk milletine ve devletine vücut veren bütün ortak değerleri yıkmaktır" diye konuştu.

"TÜRKİYE ALEVİLİK ARAŞTIRMALARI MERKEZİ' DEVLET DESTEĞİNDE KURULMALIDIR"

Başbakan Davutoğlu'na çağrıda bulunan Bahçeli şunları söyledi; "Geride kalmış bir ayaklanma üzerinden 'Evlad-ı Kerbela' istismarını yapıyorsunuz ve Alevi kardeşlerimizi sevdiğinizi söylüyorsunuz, o halde; Gelin, sahibi olduğunuz ayrımcı ve ayrıştırıcı sözde demokrasi paketlerinin içerisine katmadan, sorunun acilen halli yönünde ilk adımları atalım ve TBMM zemininde bu konuyu tamamıyla çözelim. Bu kapsamda öncekilerin topluca tekrarı olan önerilerimiz şunlardan ibaret olacaktır:

1-Aleviliğin öncelikle nitelikli eğitim ve nitelikli kadro ihtiyacını karşılayacak 'Türkiye Alevilik Araştırmaları Merkezi' devlet desteğinde kurulmalıdır.

2-Bu merkez genel bütçeden ayrılacak ödenekle desteklenmeli ve idari bakımdan özerk olmalıdır.

3-Alevi inanç önderlerinin akademik seviyede eğitilmesi için İlahiyat Fakültelerinde 7Tasavvuf İlimleri Bölümü' kurulmalıdır.

4-Milli Eğitim Bakanlığınca din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin müfredatına, doğrudan Alevi toplumunun katılımıyla şekillenmiş doğru, objektif ve bilimsel bilgiler dahil edilmelidir.

5-Bu kapsamda olmak üzere Alevi İslam inancı önderlerinden, konusunda uzman ilahiyatçılardan ve akademisyenlerden oluşan 'Özel İhtisas Komisyonu' kurulmalıdır.

6-Kültür Bakanlığı ve ilgili kuruluşların işbirliği ile Alevi İslam inancının ve tarihi-kültürel şahsiyetlerinin envanteri ve külliyatı çıkarılmalı varsa yabancı dilde olanlar Türkçeye çevrilmelidir.

7-Diyanet İşleri Başkanlığı ortaya çıkacak külliyatın orijinallerine sadık kalarak yayınlanmasında istişare ve işbirliği içinde olmalıdır.

8-Alevi İslam inancını da bünyesinde temsil edecek şekilde Diyanet İşleri Başkanlığı'nda yapısal ve radikal düzenlemeye gidilmelidir.

9-Cemevi gerçeği, siyasi dürtülerden uzak, önyargılara takılmadan ve 'Cami-Cemevi' karşıtlığına dönüştürülmeden tam olarak kabul edilmelidir.

10-İnanç, ibadet ve kültür hayatımızın bir unsuru olan Cemevlerine devlet yardım etmeli, genel bütçeden ödenek tahsis edilmelidir.

Biz, Alevi kardeşlerimizin ihtiyaç ve taleplerine günübirlik siyasetin dışında ve üstünde bir anlayışla yaklaşıyoruz."

"FITRATINDA DOĞRU İŞ YAPMAK YOKTUR"

Bahçeli, "Kadın erkek eşitliğinin fıtrata ters olduğunu söyleyerek tüm kadınların hakkını gasp eden ve saygısızlık yapan Erdoğan'ın, bize göre fıtratında doğru iş yapmak, adaletli davranmak, milli ve ahlaki duruş sergilemek yoktur, bundan sonra da olmayacaktır" dedi.

BİDEN-ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ

Biden-Erdoğan görüşmesinin iç yüzünü bilmenin doğal olarak mümkün olmadığını ifade eden Bahçeli, "Kamuoyuna yansıdığı şekliyle, görüşmede; Suriye ve Irak'taki gelişmelerin ele alındığı, iki ülkenin stratejik ilişkilerinin öneminin bir kez daha teyit edildiği anlaşılmaktadır. Kanaatimiz odur ki, Başbakan Davutoğlu'nun kısa süreli Irak ziyaretinin Biden'in temaslarıyla yakından bağlantısı vardır. Erbil'de Barzani tarafından karşılanmayarak, sözde mevkidaşı yeğen Barzani'yle muhatap olmak zorunda kalan Davutoğlu, dünün aşiret reisine karşı Türkiye Cumhuriyeti Devletini küçük düşürmüştür. Peşmergeyi eğitmenin kararını alan bu zihniyet, bir bakıma PKK'ya silahlı eğitim vereceğinin farkında mıdır? Başbakan'ın, “Türkiye'nin, Kürt bölgesinin güvenliği için gereken her türlü desteği vereceğiniö söylemesi ne anlama gelmektedir? AKP, bunun Kürdistan'a çanak tutmak olduğunu bilmeyecek kadar cahil, görmeyecek kadar kör müdür? Davutoğlu ve Erdoğan heyecanla, Biden'e bu vahim gelişmeleri mi yetiştirmiştir? Erdoğan'ın Türkiye-ABD ilişkilerini ve Biden ile görüşmeleri öve öve bitiremediği bariz bir şekilde görülmüştür. Hâlbuki ortada halledilmesi ve izah edilmesi gereken bir “özür diledim, dilemedimö anlaşmazlığı vardır. Biden 2 Ekim 2014 günü, Harvard Üniversitesi'nde yaptığı bir konuşmasında, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu bölgedeki bazı ülkelerin IŞİD'e yardım ettiğini, Erdoğan'ın Suriye'ye çok fazla insan geçişine izin verme konusunda kendilerine hak verdiğini açıklamıştır" diye konuştu.

"İNKAR EDİLMEDİK GERÇEK, ÇARK EDİLMEDİK SÖZ KALMAMIŞTIR"

Bahçeli, "Erdoğanla Biden arasında geçen diyalogların sızdırılması veya deşifre edilmesi gündemi epey meşgul etmiştir. Erdoğan'ın sözlerinin yalan olduğunu hiçbir ABD'li yetkili, bilhassa Biden ileri sürmemiştir. Erdoğan için bir ara tarih olan Biden; geçtiğimiz Cumartesi günü Beylerbeyi Sarayı'nda Erdoğan'la can ciğer kuzu sarması haline gelmiş ve bunlar sanki kırk yıllık dost gibi poz vermişlerdir. 'Deliğe süpürmeyin' yalvarmasından 'tarih olmuştur' fos ve ucuz diklenmesine kadar çiğnenmedik yemin, inkar edilmedik gerçek, çark edilmedik söz kalmamıştır. Erdoğan ne dediyse tersini yapmış, neyi vaat ettiyse bilahare unutmuştur. Çünkü 17-25'cilerin en temel özelliği yalan ve riyaya batmalarıdır. Biden yolculuğuna devam etmek için havalanırken, Erdoğan mahcubiyet duymayan yüz hatlarıyla saraylardaki köşe kapmacalarına arzu ve şevkle devam etmektedir" dedi.

İÇ GÜVENLİK PAKETİ

Bahçeli sözlerini şöyle tamamladı; "İçişleri Bakanlığınca hazırlanan, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun tasarısı TBMM'ne intikal etmiştir. Görüldüğü kadarıyla rütbesi olan, ancak aktif görevde bulunmayan tüm birinci sınıf emniyet müdürleri ile görevi ne olursa olsun tüm ikinci, üçüncü ve dördüncü sınıf emniyet müdürleri İçişleri Bakanı tarafından res'en emekliye sevk edilebilecektir. 17-25 Aralıktan sonra polislerimizin acımasızca, insafsızca baskı ve eziyete maruz kalması yetmezmiş gibi, şimdi de toplu emeklilik düzenlemesiyle tehdit edilmeleri insaflı, adil değildir. İçişleri Bakanlığı'nın tasarısı baştan savma olup, herhangi bir ihtiyacın ürünü olarak değerlendirilemeyecektir. Bu tasarı ile suç işlenmesinin önlenmesi, vatandaşlarımızın kendilerini güvende hissetmelerinin sağlanması, can ve mal emniyetinin temin edilmesi, suçun aydınlatılması ve suçluların yakalanması gibi asli görevleri olan kolluk güçlerinin arama ve gözaltına alma yetkileri yeniden düzenlenmektedir. Bugüne kadar asayişi sağlayamayan Hükümet'in bundan sonra asayişi hayata geçirmesi akıl ve mantık dışıdır. Jandarma teşkilatında, müşterek kararnamelerle atanan generaller hariç olmak üzere, daire başkanlarının, il ve ilçe jandarma komutanlarını atama yetkisinin İçişlerine Bakanı'na verilmesi çok sakıncalı ve mahsurlu bir yaklaşımdır. Bu çerçevede TSK'nın eli zayıflatılmaktadır. Ülke savunması riske atılmaktadır. AKP, polisi güçlendirirken, Türk Silahlı Kuvvetleri'ni ikinci plana itmektedir. Parti olarak, söz konusu tasarının üzerinde ayrıntısıyla durmakla birlikte gerekli demokratik müdahale ve eleştirimizi sonuna kadar yapacağımızdan hiç kimse şüphe duymamalıdır."