Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.

Bahçeli, "TBMM; milliyetçiliğin sembolü, demokrasinin simgesi, mertliğin karargâhı ve milliyetçi kahramanların yegâne güvencesi olarak emperyalistlerin oyununu bozmuştur. Gerçek istiklalimizin ana merkezi burasıdır. Hepsinden önemlisi TBMM, Türkiye Cumhuriyeti'nin müjdesidir. Bu müjde geçmişle eklemlenerek eskinin içinden yeni bir devleti doğurmuştur. Türk milleti yeniyi 94 yıl önce bulmuş, yenide 94 yıl önce mutabık kalmıştır. Artık bizim yeniye değil, yeninin üzerini gölgeleyenlerden, yeniyle ezelden beri ihtilaf içinde bulunanlardan kurtuluşa ihtiyacımız vardır. Dün kadim bir medeniyetten yeni bir doğruluş vardı, bugün ise olgunluk çağına gelmiş, rüştünü ispatlamış bir devletimiz bulunmaktadır. Sorun ise bunu göremeyen, yeni diye geçmişi silip atma vefasızlığına tevessül eden yeni bir Mondros'çu ve Sevr'çi akım ve aktörlerin varlığıdır" dedi.


"İNSANLIĞA ZAFER NASIL KAZANILIR, ÖĞRETMİŞ BİR MİLLETİZ"

Bahçeli, "Başbakan Erdoğan bilmelidir ki, ne dünümüzden taviz veririz, ne bugünümüze yeni kavramının içine tuzaklanmış parçalanma ve yok oluş tezgahına aldanarak sırt döneriz. Ne Ötüken'i bırakırız, ne Ahlat'tan vazgeçeriz, ne Malazgirt'i unuturuz, ne Söğüt'ü kenara iteriz, ne de Ankara'ya yüz çeviririz. Biz insanlığa zafer nasıl kazanılır, hükümran nasıl olunur öğretmiş bir milletiz. Biz yeryüzüne adalet ve iyi yönetim getirmiş bir kudretiz" dedi.


"TÜRKİYE SELAMETLE, ÇOCUKLARIMIZ DA EMNİYET İÇİNDE GELECEĞE YÜRÜYECEKTİR"

Bahçeli, "23 Nisan münasebetiyle şu hatırlatmayı da yapmak istiyorum ki, yarınların sahibi sevgili çocuklarımızı mutlu etmek, vatanını ve milletini seven birer fert olarak yetiştirmek Gazi Meclis'in sırrına erenlerin en önemli vazifeleri arasındadır. Biz parti olarak bir başımıza kalsak da, yeni Türkiye gazeli okuyan ve harabeye dönmüş bir kafa yapısına sahip bedbahtlara fırsat vermeyeceğiz. Milletimize, devletimize, tarihimize, ecdadımıza, milli emanetlere ve TBMM'ne sonuna kadar sahip çıkacağız. Her asırda karşımıza dikilen hıyanet teşebbüslerinin bir yenisini alt edecek, mağlubiyetin en kesiniyle tanıştıracak irademiz var olduğu sürece Türkiye selametle, çocuklarımız da emniyet içinde geleceğe yürüyecektir" diye konuştu.


"TÜRK MİLLETİ KARAR VERECEKTİR"

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili olarak Bahçeli, şunları söyledi ; "Şu günlerde gündemi rekor düzeyde meşgul eden, tüm gelişmelerin istikametini çizen, herkesin fikir ileri sürdüğü hiç şüphesiz ki Cumhurbaşkanı Seçimi'dir. Anlaşılan önümüzdeki yaz mevsimi gerek iklim şartlarından gerekse de siyasi olaylardan dolayı oldukça sıcak ve yoğun geçecektir. Teessüfle takip ediyoruz ki, Türkiye'de sanki Cumhurbaşkanı değil AKP'ye genel başkan seçilecektir. Zannedersiniz ki, önümüzdeki 10 Ağustos'ta AKP'nin kurultayı toplanacak, delegeler ismi önceden belli olan zatı seçecektir. Şu işe bakınız ki, Cumhurbaşkanı Seçimi'ne 110 gün kala sandıklar kurulmuş, oylar sayılmış, karar verilmiş, netice belli olmuştur. Yani 110 gün sonra bir formalite yerine getirilecek, yasal bir zorunluluğun icabı istenmese de yapılacaktır. Demokratik kültürün, demokratik kuralların, demokratik teamüllerin, demokratik usullerin hilafına ne varsa Türkiye'de dolaşıma girmiştir. Yine görüyoruz ki AKP, Cumhurbaşkanlığını tekeline almış, üzerine kapaklanmış, mızmızlanarak neredeyse kimseye yar etmem demeye getirmiştir. Önce şunu ifade etmek zorundayım ki, demokrasilerde hiçbir seçimin sonucu baştan belli değildir. Sandıktan kimin çıkıp çıkmayacağını, kimin seçilip seçilmeyeceğini kestirmek, kesin yargıya varmak bir defa demokrasinin ruhuna aykırıdır. Cumhurbaşkanı'na AKP'nin karanlık odaları değil, Türk milleti karar verecektir. 12'nci Cumhurbaşkanı'nın kim olduğuna dair son sözü; AKP'nin Başkanlık Divanı, MYK'sı, milletvekilleri veya bir başka organı değil, aziz milletimiz söyleyecektir. Siyasi kâhinlik, siyasi dalkavukluk ve saray soytarılığı yapanların milli iradeye saygısız davrandıklarını bilmeleri lazımdır. Cumhurbaşkanlığını çantada keklik gören ahmakların mahcubiyetten insan içine çıkamayacakları günler de inşallah yakındır."


"BAŞBAKAN CUMHURBAŞKANLIĞI HAVASINA ÇOKTAN GİRMİŞTİR"

Bahçeli, "Başbakan kişiliğinin alametleri arasında fazlaca yer eden Brütüslüğü dört ayaklı koltuk uğruna kadim arkadaşına da reva görmüştür. Sayın Abdullah Gül Cumhurbaşkanlığı için 'kimse cebimde demesin' diyerek ikazda bulunsa da, Başbakan Cumhurbaşkanlığı havasına çoktan girmiştir. Başbakan kararını vermiştir vermesine ama, AKP'nin başına kimin geleceğini, üç dönem kuralının ne olacağını, dahası Başbakanlığa hangi ismin layık olduğunu henüz netleştirememiştir. Başbakanlık için farklı farklı isimler geçmektedir. Medyaya yansıdığı kadarıyla bu konuda parti içinde bir uyum ve görüş birliği henüz sağlanamamıştır. Kuşku yok ki, bunların hepsi, yapılan polemiklerin alayı şimdilik varsayımdan ibarettir. Az evvel de vurguladığım gibi, Cumhurbaşkanı'nı aziz Türk milleti seçecektir. AKP'nin ne olacağını, iktidar ibresinin hangi partiyi göstereceğini yine aynı şekilde milletimiz tayin edecektir. Bunun dışındaki her söz ve mülahaza havanda su dövmek, boşa kürek çekmektir. Başbakan çok erken davranmakta, planladığı yurt dışı seyahatleriyle Cumhurbaşkanlığına namzet olduğunun işaretlerini peşinen vermeye hazırlanmaktadır. Sayın Gül'ün geçtiğimiz hafta Kütahya'dan yaptığı; 'bugünkü şartlar çerçevesinde gelecekle ilgili siyaset planım olmadığını paylaşmak isterim' sözleri ise bir yönüyle gönlünden Cumhurbaşkanlığı geçtiğini, siyasete dönme konusunda iştahlı olmadığını göstermektedir. Fakat Başbakan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına sımsıkı sarılması ve “bu defa ben olacağım, kimseye yedirmemö imalı göndermeleri Sayın Gül'ün durumunu sancılı bir duruma sokmuştur. Başbakan Erdoğan karşısındaki bütün engelleri, muhtemel yol kazalarını bertaraf etme telaşındadır. Ancak Başbakan boş yere hayal kurmakta, kendisini boşu boşuna meşgul etmektedir. Zira 12'nci Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmayacaktır" dedi.


"SADECE VE SADECE BİR YETKİSİNİ ADAM GİBİ KULLANACAKTIR..."

Demokrasiyi rafa kaldırmış, çoğulculuğu yanlış yorumlamış, Meclis grubunu el kaldır-indir parantezine almış bir Başbakan'ın Cumhurbaşkanı olması halinde yasamayla ilgili yetki ve görevleri ifa etmesine hangi mantıkla inanılacaktır? Kuvvetler ayrımı bağlamındaki yürütmede sınıfta kalmış bir Başbakan, farz edelim Cumhurbaşkanı oldu, o zaman bu alandaki yetki ve görevlerini layıkıyla yapması nasıl iddia edilecektir? Başbakan Erdoğan Cumhurbaşkanı olursa, ki bize göre imkânsızdır, sadece ve sadece bir yetkisini adam gibi kullanacaktır: Bu da; sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebi ile belirli kişilerin cezalarını hafifletmek veya kaldırmaktır. Burada gizli amaç PKK ve KCK'lıları teker teker serbest bırakmak ve hatta işi İmralı canisine kadar götürmektir.


"RÜŞVETE ELİNİ KAPTIRMIŞ BİRİSİ ÇANKAYA'NIN YOLLARINI ÇIKAMAZ"

"Cumhurbaşkanı olacak kişi önce Türk milletini zihnen ve ahlaken kabullenecektir" diyen Bahçeli şunları söyledi; "Cumhurbaşkanı olacak kişi temsil etmekle mükellef olduğu Türkiye Cumhuriyeti'ne saygı duymalı ve riayet etmelidir. Çankaya köşkünde milletin birliği konusunda herhangi bir muammalı fikri olmayan, geçmişinde akçeli işlere bulaşmamış tertemiz bir kişi bulunmalıdır. Türk milleti topyekûn bakınca 'işte benim Cumhurbaşkanım' diyebilecek birisini bu yüksek göreve seçecektir. Rüşvete elini kaptırmış birisi Çankaya'nın yollarını çıkamaz. Fitne ve fesattan örümceklenmiş yüreklerle Çankaya yokuşu aşılamaz. Mustafa Kemal'e ayyaş diyen, katliamcı yaftası vurma teşebbüsünde bulunan birisinden Gazi'nin emanetine liyakat istense de görülemez. Cumhuriyet'e şaşı bakarak Yeni Türkiye aylaklığına çivilenen bir aymazdan, eski diyerek değersizleştirdiği 29 Ekim 1923'ün 12'nci temsilciliğine talipkar olması bir anlam ifade etmez. Ezcümle, Recep Tayyip Erdoğan'dan eşbaşkan olur ve olmuştur, belediye başkanı olur ve olmuştur, maalesef ki Başbakan da olur ve olmuştur; ne var ki Cumhurbaşkanı olmaz, olmamalıdır. Türk milleti kendisini ancak Başbakanlığa kadar taşımış, ancak bu kadarına rıza göstermiştir. Bundan sonrası kendisi adına karanlıktır. Bundan sonra gideceği ve oturacağı tek yer ise Yüce Divan'daki sanık sandalyesidir. Gün gelecek, bugünlerde saygı duymadıklarının, kararlarını milli bulmadıklarının vereceği hükme boyun eğecektir. Şunu da söylemeden geçmek istemiyorum ki, Milliyetçi Hareket Partisi günü ve saati geldiğinde Cumhurbaşkanlığı'na yakışacak, bu makamın ağırlığını taşıyacak Türk milletinin güzide bir evladını mutlaka milletimize takdim edecektir. Ve 12'nci Cumhurbaşkanlığına pırıl pırıl bir isim, vatan ve millet konularında en küçük şaibesi olmayan, herkesin “aradığım buyduö diyebileceği değerli bir arkadaşımız aday olacaktır" dedi.


"YOL HARİTASINI ÇOKTAN BELİRLEMİŞTİR"

Başbakan Erdoğan tüm hesaplarını Başkan olmaya göre yaptığını belirten Bahçeli, " Geçtiğimiz günlerdeki bir konuşmasında Türk milletinin başkanını seçeceğini söyleyerek dilinin altındaki bildik baklayı çıkarmıştır. Bunun için muhtemel bir anayasa değişikliğiyle emeline ulaşmayı hedefine koymuştur. Başbakan kafasında Cumhurbaşkanlığına giden yol haritasını çoktan belirlemiştir. Bu kapsamda Sayın Abdullah Gül devre dışı bırakılmış, tufaya gelerek kardeş kazığı yemiş ve meşgule alınmıştır. Başbakan Erdoğan kendisine mani olacak her ihtimali ortadan kaldırmak için kavga ve iftira seferine koyulmuştur. Aklınca, Anayasa engeline takılmamak amacıyla, en geç bu yılın Haziran ayının ilk haftasına kadar seçim sistemini değiştirerek önümüzdeki Genel Seçimlerde AKP'yi avantajlı bir duruma getirmeyi planlamaktadır. Daha sonra partiyi emanetçi ve emin olacağı birisine teslim etmeyi, arkasından da BDP-PKK desteğiyle Çankaya'ya çıkmayı ümit etmektedir. Başbakan'ın hal ve tavırları bu yöndedir" dedi.


"İRANLI AVANTACININ VE RÜŞVET SİMSARININ PİSLİKLERİ DE BİR BİR DÖKÜLMÜŞTÜR"

Bahçeli, "Malumunuz 17 ve 25 Aralık 2013'de yakın zamanın en büyük Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu yapılmıştır. Bu çerçevede İranlı avantacının ve rüşvet simsarının pislikleri de bir bir dökülmüştür. Bakanları rüşvet kümesine alan bu kişidir. Başbakan ve hükümetini kafesleyen ve şu ibretlik duruma bakınız ki kendisini hayırsever olarak kabullendiren bu sözde işadamıdır. Hanedan mensuplarını menfaat karşılığında haram Dolar ve Euroya boğan, bakan çocuklarını kara para esiri yapan bu kaçakçıdır. Şu günlerde yandaş medya mezkur hortumcuyu şişirme ve parlatma görevini üzerine almıştır. İsmi Sabah olan gece gibi karanlık bir medya organı sabıkalı rüşvetçiyle mülakat yapmış, görüşlerini kamuoyuna hiç utanmadan, hiç mahcubiyet duymadan aktarmıştır. Kimlerin namına çalıştığı belli olan ve yandaş sirkine dönen bir televizyon kanalı da Türk bayraklı bir ortamda ekranlarını söz konusu kara paracıya açmıştır. Meğer bu İranlı anaforcu iyi bir yere dükkan açmış ve tam bir gayretle Türkiye'ye ne hizmetler yapmıştır da biz kadrini kıymetini bilememişiz" dedi.


"İRANLI ŞARLATAN KISIKLI'DA BAŞBAKAN NEZARETİNDE BİR PROVA YAPMIŞ, SELFİE POZU VERMİŞLER MİDİR?"

Bahçeli, "Cari açığın yüzde 15'ni tek başına kapattığını, ülkemize döviz kazandırdığını, hiçbir yanlış ve alengirli işinin olmadığını söyleyen bu kişi aynı zamanda 17 Aralığı darbe olarak yaftalamıştır. Merak ediyoruz, İranlı şarlatan gazete ve ekrana çıkmadan önce Kısıklı'da Başbakan nezaretinde bir prova yapmış, sonra da birlikte selfie pozu vermişler midir? Ya da önüne koyulan metni mahdumlardan kurulu kankaları yardımıyla sabah akşam ezberlemiş midir? Bize göre cari açığın yüzde 15'ni tek başına kapatan birisini Başbakan ya dışarından Ekonomi Bakanı olarak atamalı, ya da Hazine Müsteşarlığı'na, değilse bile Merkez Bankası'nın başına getirmelidir. Bunlar kesmiyorsa doğrudan doğruya maliyeyi bu rüşvet ustasına bağlamalı, hatta AKP'ye eşbaşkan olmasına yüreklice karar vermelidir. Veya AKP'nin önüne anıtını dikmeli, paralara resmini koymalı, pullara ismini yazdırmalıdır. Nasılsa Başbakan çuvallamış, yolsuzluğun turnikesine ve yolgeçen hanına dönmüştür. Nasılsa her şeyin ayarı bozulmuş, hukukun tadı tuzu kaçmıştır" diye konuştu.


"BU İRANLI'NIN MİLLETİMİZİN HUZURUNA ÇIKARILMASI TAM ANLAMIYLA FELAKETTİR"

"AKP'nin kara düzenine tamı tamına uyan bu olacaktır" diyen sözlerini şöyle tamamladı; "Bahçeli, "Twitter'in buzlanmasından sonra yolsuzluğun ve rüşvetin küllenmesi adına her şeyi mubah görenler için İranlı madrabazın cilalanıp gün yüzüne çıkarılması son derece doğaldır. Ekonomik parametrelere göre konuşacak olursak baştan ayağa yanlış ve yalan bilgi veren bu İranlı'nın milletimizin huzuruna çıkarılması tam anlamıyla felakettir. 74 günde cezaevinden çıkartılan, Başbakan ve hükümetini 'yakarım sizi' diyerek tehdit ettiği anlaşılan bu fırıldak, neredeyse yunmuş Yusuf olmuştur. Bir gün Türkiye'de hâkimlerin olduğunu herkes görecektir. Bir gün adaletin kazanacağına herkes şahitlik edecektir. Bir gün 17-25 rakamlarını kabus gibi gören Başbakan ve şürekası yargı önüne Allah'ın izniyle çıkacaktır. Ve Başbakan tarihe Onyedi Yirmişbeş Recep Tayyip Erdoğan olarak geçecek, hafızalara bu sıfatla kazınacaktır."