Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) İş Sağlığı ve Güvenliği Eğitim Seminerlerinin 9'uncusu Bursa Kervansaray Otel'de yapıldı. Toplantıda konuşan Bakan Çelik, çalışma hayatıyla ilgili önemli adımlar attıklarını söyledi. Soma'da 301 madencinin yaşamını yitirdiği faciadan bir hafta önce İstanbul'da 4 bin kişinin katıldığı iş sağlığı güvenliği uluslararası konferansı yapıldığını hatırlatan Çelik, "Oradan bir hafta önce haykırdım. ‘Beyler kendinize gelin. Taksim evet 1 Mayıs evet tatil oldu. Ama işçinin güvenliği sağlığı örgütlenme ile ilgili sorunları var. Bunları daha çok dile getiren bir 1 Mayıs anlayışı ortaya getirin’ dedim. Ne zaman? Soma'dan 1 hafta önce ve 1 hafta sonra Soma olayları ile karşılaştık" dedi.

Bakan Çelik, işçi sağlığı ve iş güvenliğinin yıllarca ihmal edilen konular olduğunu belirterek, "Burada ne nutuk atarsak atalım. Çalışma güvenliği ortamı yoksa gerisi boş. Yürekler yanıyor, yuvalar yıkılıyor. Bu seminerlerin yayılması konusunda başarılar diliyorum" diye konuştu.

"VİCDANEN RAHATIM"

Mevzuatı hazırlamak, denetlemek konusunda Çalışma Bakanlığı olarak yükümlü olduklarını dile getiren Bakan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bana diyorlar 'vicdanen rahat mısın?' Evet rahatım. 2012 yılına kadar 60 hükümet geçmiş, bu ülkenin müstakil İş Sağlığı Güvenliği Yasası yok. Büyük bir mücadele. İte kaka ite kaka İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'nı 2012 yılının 6'ncı ayında yasalaştırdık. Yasa çıktı, mevzuatta problem yok. Büyük ekseriyette kimin ne yapacağı belli. Denetim yapılıyor mu? Yapılıyor. Türkiye'de 1 milyon 630 bin işyeri var. Bunların hepsine müfettiş atanmaz ki. Sizin göreviniz denetimde farkındalık oluşturmak. Asansör kazası olarak bakarsanız, denetim yapıyorsunuz, ayrıldıktan bir ay içinde bina 4 - 5 kat, 20 - 30 metre yükseliyor. Her kalıp çakışta, tahta çakışta her kolon yükselişte müfettiş orda olacak diye bir şey yok. Orda bulunması gerekenler var, işin sahibi var, teknik sorumlusu, fenni sorumlusu, yapı denetim, iş güvenliği uzmanları var. İş yerindeki sorumlulukları İş Sağlığı Yasası ile her işyerine bir işyeri sağlığı güvenliği uzmanı koyarak çözmeye çalıştık."

"İŞİN İLACI ÖRGÜTLÜ TOPLUMDUR"

Önemli sosyal güvenlik reformları da yaptıklarını söyleyen Bakan Çelik, "Sendika yasası çok daha güzel olsa diyorlar. Kolay mı gelin yapın bakalım. Gelin daha güzelini yapın nasıl yapacaksınız?" dedi.

Bakan Çelik, getirdikleri sendikalar mevzuatıyla bu kuruluşları sahte üyelerden temizlediklerini belirterek, "Son 1.5 yılda örgütlü toplum olma yolunda 200 bin kişi sendikalara üye oldu. Sendika yasası ile gerçekleşti. Son çıkan Torba Yasa ile bunu 2 milyona taşımak çok kısa zamanda gerçekleştirilecektir. 'Siz örgütlü toplumu mu tavsiye ediyorsunuz?' diyeceksiniz. Evet, işin ilacı örgütlü toplumdur. Örgütlü toplum yaşanan problemleri sıkıntıları teşhis eden toplumdur. Neşter vurduran toplumdur" diye konuştu.

"ASGARİ ÜCRETİ KALDIRSANIZ, 400 LİRA TEKLİF EDEN ÇIKAR"

Torba Yasa ile madende taşeron uygulamalarına önemli düzenlemeler getirdiklerini anlatan Çelik, "Artık kimin hizmet alımında olduğu, kimin asıl işçi olduğu ortaya çıkıyor" dedi. Bakan Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Haklarda eşitlik varsa, asıl- yedek önemli değil. Haklarda sıkıntı varsa, o zaman oraya dikkat kesilmemiz gerekiyor. Maliyet zorlaması var diyoruz. Alt işveren önce işçinin maaşını asgari tutarak, sonra sosyal sigortasını keserek, 1500 liraya çalıştırıyorsa 800- 900 lira gösterip, 600 lirayı yandan vererek, sigortayı kaçırarak bir kar elde etmeye çalışıyor. Asgari ücret bir geçim ücreti değil, biri cümlemi aldı keserek, 'Asgari ücretle geçinir misin?' diyor bana. Kardeşim mecbur kalırsan geçinirsin. Ama asgari ücretin amacı bir geçim ücreti değil. Bir korunma ücretidir. Bundan daha düşük bir ücret veremezsin ey patron demektir. Bizde asgari ücret geçim ücretine döndürüldü. Yanlış bu kabul edilebilir bir şey kesinlikle değil. Asgari ücreti kaldırdığınız zaman samimi söylüyorum 400 lira ücret teklif eden çıkacaktır. İşte bunun için işçiye korumaya dönük sosyal devletin önlemidir."

Madenlerde çalışma için 'Diriyken mezara girmek gibi' değerlendirmesi yapan Bakan Çelik, burada ücreti 1800 lira az mı fazla mı olur tartışması yaşandığını söyledi. Bunun işçinin lehine bir düzenleme olduğunu ifade eden Çelik, "Anlaşma yapmışsa hükümet, devlet onu düzenler. Daha patronun cebinden bir lira çıkmadan 'Ben işçiyi kapıya koyuyorum' demenin neresi ahlaklı Allah aşkına. Bunun ahlaklı tarafı var mı? Dur bakalım bekle. Onun için değerlendirmeleri bilgiye dayalı yapmamız gerekiyor" dedi.

"KURALLARA UYMAK İŞÇİNİN GÖREVİ"

İş güvenliği kurallarına uymanın işçinin de görevi olduğunu hatırlatan Bakan Çelik, bu konuda şunları söyledi:

"Benim bir huyum var. İşçi ile konuşurken, işçileri tenkit etmek. Patronlarla dün akşam beraberdik onlara da söylemem gerekenleri söyledim. Sen baretini takmayacaksın. Eldivenini giymeyeceksin. Var olan ekipman kullanmayacaksın. 'Böyle alışmadım, böyle daha rahat çalışıyorum' diye bir lüksün yok. Kurallara uymak işçinin görevidir. Öyle işveren var ki her türlü ekipmanı çıkarıyor, hazırlıyor. İşçi ise bunları kullanmakta imtina ediyorsa kendimizi de sorgulamamız gerekiyor."

"10 KİŞİ ÖLDÜKTEN SONRA MI YOĞUNLUK KAZANDI?"

Soma'da 301 kişinin İstanbul'da 10 kişinin öldüğü kazaların gazetelerde manşet olduğunu hatırlatan Bakan Çelik, teşhirin önemli olduğunu, kimin ne sorumluluğu varsa ortaya çıkması gerektiğini anlattı. Bakan Çelik, İstanbul'daki asansör kazasından sonra işverenlerle yaptığı görüşmeyi anlatırken şöyle dedi:

"Yaptığım görüşmede 'Bizim kule vinçlerin bakımını yaptıracağız amma 2 ay sıra var' dediler. Çok ibretlik. 2 ay sonraya gün veriyor deniyor. 10 kişi öldükten sonra mı yoğunluk kazandı? Keşke kaza olmadan herkes vincine, asansörüne baktırsaydı da bu olaylardan sonra işimizin düzelmesi bizi üzüyor. Akıl, mantık var. İşin sahibisin işyerinin işçisisin üzerimize düşeni acı olay yaşanmadan araç gereç bakımlarımızı, ekipman kullanışımızı değerlendirelim diyorum."

"CANLA MAL KAZANILIR"

İşverenlerin kurullara uyması gerektiğini kaydeden Bakan Çelik, "Sen mührü sökeceksin. Durdurma cezasını dikkate almayacaksın. Bunun karşılığı artık hapis cezası olacak. Hem de paraya çevrilmeyen hapis cezası olacak. Bunu açıkça söylüyorum. Canla mal kazanılır. Can olmadı mı malın faydası var mı? Asıl olan insanın sağlıklı ortamda çalışmasıdır. Eğer biz bunu gerçekleştiremezsek, maalesef hayat gittikten sonra para olmuş bir anlamı yok" dedi.

Sendika yetkililerinin 'Ücret sendikacılığı dönemini geride bıraktık' dediklerini hatırlatan Çelik, "Çok doğru. Toplu sözleşme masalarında mesele sadece ücret meseleleri olmamalı. Onun dışında sorunlar olmalı. Her işin başı vicdanlı hareket etmekten geçiyor. Eğer vicdanlar pas tutmuşsa onu silmek çok zor. Vicdanların paslarını gidermeye dönük herkes kendini check etmelidir. Bütün işverenlere sesleniyorum" diye konuştu.

Programda konuşan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay ise yaşanan kazalarda işverenin eksikliği varsa hapis cezası ile bunların ıslah edilmesi gerektiğini söyledi. Atalay, inşaatlarda dairelerin 2 trilyondan satılırken, işçilerin yaşam koşullarının kötülüğüne de işaret etti.

Açılış konuşmalarının ardından, toplantı işçi sağlığı ve güvenliği eğitimi çalışmalarıyla devam etti.