Ali Budak- ‘Evet, Ayhan Oğan iktidar kanadının en samimi itirafını yaptı’ diyen CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, ‘Gelen tepkiler üzerine geri adım atması yanıltmamalı. AKP ve genel başkanı Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyetimizi yıkıp yeni bir devlet kurmaya çalışıyor. 15 Temmuz darbe girişimi ile gerekçelendirilen OHAL tam da bu yeni devleti kurmanın anayasal aracı olarak belirlendi. Parlamentonun yasama gücü etkisizleştirildi. Kanun hükmünde kararnameler ile OHAL kapsamı dışında düzenlemeler yapılırken Anayasa Mahkemesi kendi içtihatlarına ve hatta Anayasaya aykırı olarak meclis iradesini gasp eden bu hukuksuzluğu görmezden geldi. Kendi varlığını anlamsızlaştırmış oldu. Yasama yürütmeye tabi kılınırken yargı bağımsızlığını tamamen kaybetti. Tüm bunlar yaşanırken iktidar ısrarla demokrasi mücadelesi verdiğini beyan ediyordu. Topluma açıkça yalan söyleniyordu. Ayhan Oğan gerçeği iktidar kanadından açıkça söyleyen ilk kişi oldu. Özellikle son bir yılda Atatürk Cumhuriyetinin tüm kurumlarıyla yok edilerek dini esaslara dayalı, totaliter bir devlet oluşturuluyor. Toplum da zorla bu kalıba sıkıştırılmak isteniyor. 200 yıllık aydınlanma geleneğimiz ve Atatürk Cumhuriyeti’ne bağlı yurttaşlar, demokrasiden yana olan kesimler buna izin verecek mi? Bu ülke gerçek bir demokrasi olmadan var olabilir mi? Adalet yürüyüşü geleceğin hangi yönde şekilleneceğine ilişkin ilk kıvılcımdı. Yaşayarak ve elbette mücadele ederek göreceğiz!’ diye konuştu.
 

Devletin kurumsal fethi tamamlandı


16 Nisan referandumu ile fiilen sona erdirilen demokratik rejimin kurumsal çerçeveye oturtulduğunu söyleyen Bakan, sözlerini şöyle sürdürdü: Meclis iradesi neredeyse tamamen etkisizleştirilerek devletin yasama, yürütme ve yargıyı belirleme gücü halk tarafından seçilen tek bir adama, Cumhurbaşkanı’na devredildi. Böylece devletin kurumsal fethi tamamlanmış oluyordu. İktidarın ağzından ise demokrasimizin güçlendiği, kalkınmanın hızlanacağı yalanları dökülmeye devam ediyor. İktidar bunları söylerken, KHK’larla FETÖ ile alakası olmayan binlerce muhalif kamu çalışanı ve akademisyen ihraç edilip, sigorta sicillerine ihraç kaydı yazılarak açlığa, sivil ölüme mahkûm edildi. İhraç edilen iki eğitimci, işlerini geri alabilmek için başladıkları açlık grevi eyleminin kamuoyunu etkilemeye başlaması üzerine hukuksuzca tutuklandı. Cumhuriyet gazetesi yazarları, sözcü gazetesi çalışanları hiçbir hukuki dayanağı olmayan yargılama süreçlerinde aylarca tutuklulukla cezalandırılabilirken, CHP’li abim Enis Berberoğlu delilsiz, dayanaksız yargılamayla 25 yıla mahkum ediliyor, hemen arkasından tutuklanabiliyordu. Ama iktidarın açıklamalarına göre demokrasi güçleniyordu.
 

‘İktidar, toplumun fethinden vazgeçmedi’


‘Devletin fethi tamamlanırken, toplumun fethinde sıkıntılar yaşanıyor’ diyen Bakan, ‘Halkın en az yüzde 50’si gidişatı görüyor, tepki göstermek istiyordu. Enis Berberoğl’unun tutuklanması üzerine başlayan adalet yürüyüşü bu tepkinin milyonlarca insanın Maltepe’de bir araya gelerek haklı adalet isyanıyla somutlaştı. Ülkemizde cumhuriyetten ve demokrasiden yana olan insanların yeniden umutları yeşerdi. İktidar 15 Temmuz’un yıldönümünde toplumun adalet talebine yoğun propaganda ve kitlesel gösterilerle karşılık verdi. Ve elbette toplumun fethinden vazgeçilmedi. Tek adamlığın kurumsallaşabilmesi için toplumun da sorgulayıcı yönünün törpülenmesi, bunun için de dinselleştirilmesi gerekiyordu. Müfredattan evrim teorisinin çıkartılması, cihadın derslerde anlatılacak olması, Ensar’la Milli Eğitim Bakanlığı’nın imzaladığı protokol, İstanbul’da İslam üniversitesi kurma planları, müftülere nikâh kıyma yetkisinin verilmesi toplumun dinselleştirilmesinin somut uygulamaları olarak beliriyor’ dedi.