Ali Budak- 15 Haziran'da adalet isteğiyle yola çıkan CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun yürüyüşü dün sona erdi. 25 gün süren yürüyüşe toplumun ciddi destek verdiğini söyleyen CHP İzmir Milletvekili Avukat Murat Bakan, 'Yürüyüşümüzün amacı adaletti. Adalet sorunu giderilmediği ve adalet arayışı devam ettiği sürece mücadelemizi sürdüreceğiz. Bu sadece yürüyüş olmayabilir. Anayasal sınırlar içerisinde, şiddet içermeyen bütün eylemler tartışılır. CHP gerekirse bir siyasal mücadele hattı oluşturur. Köy köy ve ev ev çalışıp topluma adalet sorununu anlatırız. Bu bir mücadele ve bitmeyecek. Çünkü sadece yürümek için yürümedik' dedi.
Yürüyüşün son 3 gününü takip ettiğim Adalet Yürüyüşü'nde insanların adalet sorununu dert edinip, 'yolları yürüyerek aşındırmaya' geldiklerini gördüm. Kitlenin sadece adalet isteğini görmek uzun zamandır Türkiye'de görmediğim bir durumdu. 10 yaşından 80 yaşına kadar her yaştan insanın türlü düşüncesini ve ideolojisini bir yana bırakarak, sadece adalet diye haykırarak yürümesini izlemek yeni başladığım meslek hayatımda eşsiz bir deneyim oldu. Yürüyüş esnasında karşılaştığım sade vatandaş ve siyasilerle süreci konuşma fırsatım da oldu. Yürüyüşün 24'üncü gününde ise CHP İzmir Milletvekili Avukat Murat Bakan ile yürüyüşte randevulaştık. Murat Bakan ile yürüyüşü ve sonrasını konuştuk.


*Yürüyüş fikri Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamasıyla ortaya çıktı. Son 2 günü düşündüğümde ise çok ciddi bir destek olduğunu görüyoruz. Sizce toplumda adalet sorunu mu baş gösterdi?

Bu yürüyüş toplumun bütün kesimlerinin adalet talebiyle başladı. Baktığımızda Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasından sonra başladı ama tüm Türkiye tarafından da destek gördü. Toplumun her kesiminde inanılmaz bir adalet talebi olduğu ortaya çıktı. Son dönemde tamamen siyasallaşan yargıçların verdiği kararlara baktığımızda ciddi sorunlar olduğunu görüyoruz. 15 Temmuz sonrası iktidar tarafından yargıya darbe yapıldı. Yargıdaki kararlara, atamalara her şeye karar veriliyor. Yargıdaki bu sorunların dışa vurumu da bu yürüyüşte ortaya çıktı. Bu yürüyüş adaletsizliğe isyandır. Elinde bastonuyla yürüyen yaşlılarımızdan lise öğrencisi genç arkadaşlarımıza kadar toplumun her kesiminin temsil edildiği bir süreçten bahsediyoruz. Yürüyüşte sadece CHP yok. Muhalif MHP'liler, HDP'liler ve AKP'liler bile var. Toplumun yüzde 76'sı tarafından desteklenen bir yürüyüşteyiz. Toplumun yüzde 76'sı terörist olamayacağına göre AKP'lilerin bu açıklamaları haklı adalet talebini görmezden gelmekten başka bir şey değildir. Türkiye'de yapılan anketlerde, adalet inancının olmadığı sorusunun cevabı yüzde 76 çıkıyor. Bu kadar üst düzeyde toplumsal kanaat oluştuğunu görüyoruz. Bu adaletsizliğe karşı yapılan yürüyüşe de terör suçlaması yapılamaz.

*Toplum, referandum da yaşanan mühürsüz oy krizinden sonra CHP'ye hiçbir şey yapmadığı yönünde eleştiriler getirilmişti. Özellikle CHP'li vekillerin de yaşanan süreçle ilgili bir şeyle yapılması yönünde açıklamaları olmuştu. O süreçte ciddi bir hayır tepkisi oluşmuş ve CHP'den de beklentiler oluşmuştu. CHP'nin o süreçte böyle bir eylem planlamaması eleştiriler getirilmiş, süreç Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasından sonra başlamıştı. Eleştiriler konusunda neler söyleyeceksiniz?


Referandum birkaç aşamadan dolayı adil değildi. OHAL'de yapılan referandum aslında güvenlik açısından değerlendirdiğimizde olağandışı koşullarda yapıldı. OHAL'de referandum yapılması hatadır. İkincisi ise AKP'nin referandum kampanyası devletin ve kamunun bütün kaynakları kullanılarak yürütüldü. Bunun yanında Cumhurbaşkanı'nın tarafsız olması gerekirken aktif olarak katıldığı bir kampanyaya dönüştü. Referandum eşit şartlarda yürütülen bir mücadele ortamında gerçekleşmedi. Gaztelerin kapatıldığı, basın yayın organlarının büyük çoğunluğunun yandaş olduğu bir süreçte referandum kampanyasına karşı 'hayır' çalışması yürüttük. Bu süreçte sadece iktidarla değil aynı zamanda parti devlet haline gelmiş bir iktidarla mücadele ettik. Bu şartlarda bile yüzde 50'nin üzerinde hayır çıktı. Referandum sonucu hayırdı. O süreçte de toplum daha çok keskinleşti ve gerginleşti. Hukuki müracaatların da yapılması gerekiyordu. Bu yürüyüşün zamanının ne kadar doğru olduğunu da şu anda görüyoruz. Çünkü sadece adalet talebiyle başlayan yürüyüş, herhangi bir siyasi ideoloji savunmadan yüz binlerin desteğini aldı. Bu yürüyüşte birkaç bin insan her gün yürürken sürekli değişen binlerce insan oldu. Bu da yürüyüşün toplum tarafından çok fazla destek aldığını gösteriyor. Ankara'dan itibaren geçilen yerlerde çok sayıda insanla da etkileşime girildi. Adalet Yürüyüşü genel başkanın da 'bıçak kemiğe dayandı' söylemi gibi tam zamanında yapıldı. Adalet ihtiyacının ekmek, su, hava gibi bir ihtiyaç olduğu toplum tarafından da görüldü. Bence zamanlaması doğru.

*Kılıçdaroğlu'nun 'adalet' söylemiyle başlattığı bu yürüyüş dünya literatürüne de bir siyasi liderin en uzun yürüyüşü olarak girdi. Toplumdan da ciddi destek gördü. 9 Temmuz'dan sonra ülkenin ihtiyaç duyduğu adalete ulaşmaz ise ne yapmayı düşünüyorsunuz? Mücadele sürecini 'sokak haktır' düşüncesiyle mi sürdüreceksiniz?

9 Temmuz'dan sonrasını düşünmek, şu an için doğru değil. 9 Temmuz yürüyüşün mitingle son bulacağı gündür. Şu an için buna odaklanmak gerekiyor. Yürüyüşümüzün amacı adaletti. Adalet sorunu giderilmediği ve adalet arayışı devam ettiği sürece mücadelemiz sürecek. Bu sadece yürüyüş olmayabilir. Anayasal sınırlar içerisinde şiddet içermeyen bütün eylemler tartışılır. CHP gerekirse bir siyasal mücadele hattı oluşturulur. Köy köy ve ev ev çalışıp topluma adalet sorununu da anlatırız. Bu bir mücadele ve bitmeyecek. Sadece yürümek amacıyla yürümüyoruz. Dolayısıyla 9 Temmuz'dan sonra da bu adalet mücadelesi sürecek.

*Adalet arama sürecinde özellikle KHK ile İzmir'de kapatılan vakıf üniversiteleri oldu. Üniversitelerin öğrencilerine ne olacağı da birkaç ay soru işareti taşımıştı. Bu süreçle en yakından ilgilenen CHP vekillerinden oldunuz. Kapatılmanın üzerinden bir yıl geçmesine rağmen, yerlerine kurulan İzmir Cumhuriyet ve Bakırçay üniversitelerinde hala önemli bir gelişme yaşanmadı. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?


Bu konuda çok sayıda kanun teklifi hazırladım. Öncelikle vakıf üniversitelerinin devlet üniversitesi olmasını sağladık ve İzmir'e 2 üniversite kazandırdık. Ancak süreç bizim murat ettiğimiz gibi sonuçlanmadı. İktidarın amacının sorun çözmek olmadığını gördük. İktidarın bir ağaç için koca bir ormanı yakmayı göze alabileceğini gördük. Olaylara yaklaşımlarının ne olduğunu görmüş olduk. Sistemin yürüyebilmesi gerekiyordu. 2 üniversitenin şu anki gidişatı da fiyaskodur. Çünkü ne o akademisyenler ne öğrencileri ne de idari personeli okullarına dönebildi. İktidar bu okulları sadece kendi yandaşlarını yerleştirebileceği kurumlar olarak gördü. Şu an atanan rektör Bedriye Tunçsiper eşine dostuna, kendine ve iktidara yakın olanlara uygun kadro ilanlarıyla kadrolar açıyor. Adaletsizlik her yerde olduğu gibi orada da var.

*Yayınlanan bir KHK ile 720 hakim ve savcının yeri değiştirildi. Bu değişiklikler neye göre yapılıyor? Bir hukukçu olarak neler söyleyeceksiniz? Bunun dışında Soma'da yaşanan maden faciasına bakan hakim ve savcı da alındı.

Bu yapılan köklü bir değişikliktir. Adil davranabilecek, tarafsız yargıçlar sürüldü, kendilerine yakın buldukları siyasallaşmış yargıçları istedikleri yerlere getirdiler. Karar verirken cumhurbaşkanının ağzından çıkacak söze bakan, işaret ettiğini tutuklayan ve salıveren hakimlere kadro yaratıldı. Bu KHK ile yargıya darbe yapıldı. Beklediğimiz bir şeydi ve yapıldı. 24 gündür genel başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun da bu yürüyüşü yapma nedeni de tam olarak buydu. Milletin gözünün içine baka baka bunları yapıyorlar. Bugün ayarını bozdukları terazi, yarın onlara da lazım olacak. Çünkü adalet herkese lazım. Daha önce FETÖ'cüler bunu yaptı. Şimdi aynısı onlara iktidar tarafından yapılıyor. Bugün o istedikleri idam cezası olsaydı, suçsuz yere çoğu insan idam edilmiş olacaktı. Ama o kararı veren hakim ve savcılar da şu an yurtdışında kaçak olarak yaşıyor. Dolayısıyla iktidarın adaletin bir gün kendilerine de lazım olacağını düşünerek hareket etmesi gerekiyor.

*Parti olarak referandum sonrası yüzde 50'nin üzerinde bir hayır kesimi olduğunu dile getirdiniz. Bu kesimin hala var olduğunu düşünüyor musunuz? Adalet isteğiyle, sokak haktır diyen vatandaşlarla ortak noktanızın adalet ihtiyacı olduğunu söyleyebilir miyiz?

Referandum da yüzde 50'nin üzerinde bir kesim hayır dedi. Bu sadece CHP'li vatandaşlar değil. MHP'li muhaliflerden HDP'ye, Saadet Partisi ve diğer partililerden ciddi bir hayır çıktı. Adaleti, hukuku, yargının bağımsızlığını ve demokrasiyi savunan ve evrensel değerler etrafında birleşen Türkiye'de yüzde 50'nin üzerinde bir kitle var. Bu yürüyüşü de o kitle destekliyor. Referandumdan önce yüzde 60'ın üzerinde evet diyen bir kitle vardı. Ancak sonuçlara baktığımızda yüzde 50'yi alamadıklarını gördük. Bu erime mücadelemizi sürdürdükçe devam edecek. Çünkü Türkiye'deki adalet sorunu devam ediyor ve bu son derece haklı adalet talebini de toplum görüyor. Yol üzerinde taksicilerden arazileri işgal edilenlere kadar herkes adalet talep ediyor. Bu talebin de toplumsal desteği her geçen gün yükselmesini sürdürüyor.