CHP'li Özgür Özel, seçim bölgesi Manisa'da baronun seçimli genel kuruluna katıldı. Özel, gündemdeki gelişmelerle ilgili şunları söyledi:

“Yaklaşık son 7 seçimli genel kurulun birisi hariç hepsine gelmişimdir. Akademik odalar, kendi üyelerinin hak ve menfaatlerini korumak kadar kamu menfaatlerini de korurlar. Tabip için eczacı için hasta sağlığını öncelemek, sağlık hakkını savunmak olduğu gibi iş baroya geldiğinde de adaleti ve hukukun üstünlüğü savunmak, herkes için adaleti savunmak anlamına gelir. Soma davası benim açısından son derece önemli. Buradan teşekkür ve takdir etmek gerekir ki Manisa Barosu Soma'ya verdiği sözü tuttu. İlk günden son güne kadar mağdur ailelerin yanında durdu, onların davada temsil edilmesi noktasında ailelere karşılıksız destek verdi hatta bazı mahkeme masraflarının baro bütçesinden sağlanmasına kadar da bir özveri gösterdi. Bu açıdan da Manisa Barosu'nu ve tüm baro mensuplarını kutluyorum.

SORUNLARIN TEMELİNDE KUVVETLER AYRILIĞININ OLMAMASI VAR

Bugünlerde yaşadığımız somut sorunların temelinde kuvvetler ayrılığının olmaması var. Arşimet bundan 2 bin 200 yıl önce hamamdan çıkıp, ‘Buldum, buldum' diye bağırırken aslında var olan bir kuralı buldu, suyun kaldırma kuvvetini keşfetti. O günden bugüne kadar insanoğlu tarafından yapılan bütün yüzen cisimler, gemiler Arşimet'in keşfettiği ve var olan suyun kaldırma kuvveti kuralına uygun şekilde inşa edildi. Gemiler, suyun kaldırma kuvveti gözetilerek yapılırsa yüzüyor, o kurala direnmeye çalışırsa batıyor.

DEMOKRASİ GEMİSİNİ YÜZDÜREMEZSİNİZ

Bundan 280 yıl önce John Locke yasama ile yürütmeyi, 250 yıl kadar önce de Montesquieu yargıyı da katarak üç ayrı kuvvet olduğunu ve bu kuvvetlerin birbirini denetlediği takdirde adaletin sağlanacağını ve devletlerin iyi yönetileceğini, güçleneceğini söylediler. O günden bugüne bu kurala uygun davranan bütün ülkeler gelişiyor ve güçleniyor. Bu gerçeğe direnen ülkeler de güç kaybediyor ve perişan oluyorlar. Bugün siz Arşimet'in bulduğu kurala direnirseniz nasıl gemiyi yüzdüremezsiniz, Türkiye'de kuvvetler ayrılığı prensibini ayaklar altına alırsanız, demokrasi ve adalet gemisini yüzdüremezsiniz, bu gemi batar.

KİMİN DIŞARI ÇIKACAĞINA DÜNYA LİDERLERİ KARAR VERİYOR

Bugün bu durumla karşı karşıyayız. Somut olarak hatırlamak gerekirse yüksek yargı başkanlarının cübbelerinde olmayan düğmelerini iliklemeye çalışarak yürütmenin başını karşılamaları, onun çay toplama partilerine iştirak etmeleri ve bunun ödülünü de kendi kızlarının o kadar hakim, savcı adayı varken iki günlüğüne Elazığ'dan saraya atanmasıyla almaları en somut örneklerindedir. Adli yıl açılışlarının, hakim-savcı kuralarının da yürütme organın sarayında yapılıyor olması, somut örnekler arasındadır. Sizde kuvvetler ayrılığı yoksa birileri sizden kimselerden isteyemeyeceği şeyleri ister. Çıkar Trump der ki, ‘Benim rahibi ver.' Sen, ‘Sende de bizim bir papaz var. Ver papazı, al papazı' dersen, kuvvetler ayrılığının olmadığını, mahkemelerin bağımlı olduğunu söylemiş olursun. Son 15 günde istediğin kadar, ‘Bizde mahkemeler bağımsızdır' de, bu iç politikaya yönelik bir algı operasyonundan öteye gitmez. Sana da kimse inanmaz. Tüm dünya da Türkiye de biliyor ki, Türkiye'de kimin içeri gireceğine Recep Tayyip Erdoğan, kimin dışarı çıkacağına dünya liderleri karar veriyor. Deniz Yücel'i Angela Merkel'in, Büyükada tutuklularını Schröder'in dışarı çıkardığı gibi, Brunson'ı da Trump dışarı çıkardı. Bunu görmek lazım. Hukukun Üstünlüğü Endeksi diye bir endeks var. Türkiye, o endekste 113 ülke arasında 101'inci sırada. Ben bizden sonraki ülkeleri değil, bizden önceki 50 ülkenin haritalardaki yerini bilmiyorum. Bu ülkeler bile bizden daha iyi noktada.” (SÖZCÜ)