Erdoğan, New York’ta Türkiye- ABD İş Konseyi (TAİK)  ve Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi tarafından düzenlenen 9. Türkiye Yatırım Konferansı’nda konuştu.

Dünyada ticaret savaşlarının yaşandığı kritik bir dönemden geçildiğini belirten Erdoğan, "İran, Suriye, Kuzey Kore, Ortadoğu gibi siyasi krizlerin, ticaret savaşlarının, Brexit müzakerelerindeki aksaklıklar tarzı pek çok gelişmenin aynı anda yaşandığı kritik bir dönemden geçiyoruz. Küresel düzenin parametrelerinin sarsılmasına neden olan bu süreç, uluslararası ilişkileri etkilediği kadar iş dünyasını da yakından ilgilendiriyor. Firmalar, gerek mevcut ticari faaliyetlerinde, gerek yatırımlarında, gerekse gelecek tahminlerinde ciddi belirsizliklerle karşılaşıyor. Böyle bir dönemde yaptığımız toplantımızın, hem birbirimizi daha iyi anlamamıza, hem de Türkiye ekonomisi hakkında daha doğru bir resmin çizilmesine vesile olacağına inanıyorum" diye konuştu.

"Stratejik ortaklığımız, bu çalkantılı dönemin de üstesinden gelecektir"

ABD ile ilişkilerde özellikle FETÖ ve PYD-YPG terör örgütleriyle ilişkiler bağlamında kapatılması gereken ciddi bir mesafe bulunduğunu belirten Erdoğan, "Son birkaç yıldır FETÖ, Suriye, terörle mücadele, Kudüs, yaptırımlar ve ekonomi alanında mevcut yönetim ile yaşadığımız fikir ayrılıklarının Türk-Amerikan ilişkilerini test ettiği bir gerçektir. Kimi hususlarda belli bir anlayış birliğine varsak da, bilhassa FETÖ ve PYD-YPG terör örgütüyle ilişkiler bağlamında, ilişkilerimizde kapatmamız gereken ciddi bir mesafe bulunuyor. Mevcut yönetimdeki kimi çevreler, görüş ayrılıklarımızı tehdit, baskı ve şantaj diliyle çözebileceklerini zannediyor. Ancak bu olumsuz tavır, hem müttefiklerle ilişkilerde, hem de Amerika’nın dünyadaki konumunda ciddi bir erozyona yol açıyor. Biz bu anlayışın sonsuza kadar devam ettirilemeyeceğini düşünüyoruz. Demokrasinin, küresel istikrarın, uluslararası hukukun ve serbest ticaretin altını boşaltan bu tavır, zaten sürdürülebilir de değildir. Bugüne kadar pek çok badireyi atlatan stratejik ortaklığımız, bu çalkantılı dönemin de üstesinden gelecektir. Amerika Birleşik Devletleri ile yakın dostluğumuzun, yönetimlerin tarzından bağımsız olarak, bu süreci de fırsata çevireceğine yürekten inanıyorum" dedi.

"Uluslararası ticaret rejiminin geleceği tehlike altına girmiştir"

Türkiye’nin ABD’ye 8.7 milyar dolarlık ihracat, ABD’den de 12 milyar dolarlık ithalat yaptığını anımsatan Erdoğan, "Bu rakamlarla Amerika Birleşik Devletleri, ihracatımızda beşinci sırada, ithalatımızda ise dördüncü sırada yer alıyor. Görüldüğü gibi, ülkelerimiz arasındaki ticaret dengesi Amerika'nın lehine, Türkiye'nin aleyhinedir. Bu tabloya rağmen, Amerikan yönetimi Türkiye menşeli bazı ürünlerine karşı korumacı adımlar atmış, ek gümrük vergileri getirmiştir. Trump yönetiminin, genel olarak siyasi hedeflerine ticari konuları araç olarak kullanarak ulaşmak istemesi, ekonomik iş birliğimizin ilerlemesinin önündeki engellerden birisidir. Ülkemiz için iki kat artırılan demir-çelik vergileri, yaptırımlar, soruşturmalar ve tabii ki kur hareketleri, mevcut yönetimin ülkemizi hedef alan adımlarından bazılarıdır. Tüm bunlara rağmen, Amerika ile olan siyasi ve ticari ilişkilerimizin geleceğine umutla bakıyoruz. Korumacı politikalarla hiçbir yere varılamaz. Tarih bize şunu açık ve net bir şekilde göstermiştir. Savaşın, bilhassa ticaret savaşlarının kazananı yoktur. Tek taraflı alınan her karar mukabili ile karşılık bulur. Bu tavır, hem ticari hem siyasi alanda kaybet-kaybet denkleminin oluşmasını sağlayacaktır. Ancak biz hep kazan-kazan ilkesinden yanayız. Geldiğimiz noktada, uzun yıllar süren diplomatik müzakerelerle elde edilen uluslararası ticaret rejiminin geleceği tehlike altına girmiştir. Özellikle de dünyanın en büyük üç ekonomisi olan ABD, Avrupa Birliği ve Çin arasındaki ticaret savaşı, sadece bu ekonomilerle sınırlı kalmayacak, herkesi etkileyecektir. Nitekim bunun menfi yansımaları, Afrika ve gelişmekte olan ülkeler başta olmak üzere birçok bölgede hissedilmeye başlanmıştır" diye konuştu.

"Dünya Ticaret Örgütü Türkiye’nin tezlerinin hemen hemen hepsini kabul etti"

Türkiye'nin uzun yıllardır ticaret açığı veren bir ülke olduğunu, buna karşın tek taraflı kararlar alıp korumacılığa başvurmadığını vurgulanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Açığımızı yeni pazarlar bularak, ekonomimizin etkinliğini ve verimliliğini artırarak çözmenin çabası içinde olduk. Ticari meselelerimizi tehdit diline itibar etmeden, diyalog ve kazan-kazan anlayışı ile çözmeye çalışıyoruz. Ortada bir haksızlık varsa, bunun Dünya Ticaret Örgütü kuralları çerçevesinde çözülmesi esas olmalıdır. Bu anlayışla biz de ülkemize karşı uygulanan kısıtlamalara karşı haklarımızı Dünya Ticaret Örgütü nezdinde arıyoruz. Haksız rekabetin önlenmesi için başlattığımız hukuki süreçte ilk ara karar da Türkiye lehine çıktı. Dünya Ticaret Örgütü Türkiye’nin tezlerinin hemen hemen hepsini kabul etti" dedi.

"Şeffaf bir yatırım ortamının tesisine de büyük önem verdik"

Kendilerinin bugüne kadar Türkiye'de yatırım yapan uluslararası şirketlerin menşeine, ülkesine, konumuna bakmadıklarını belirten Erdoğan, "Hepsini de kendi şirketimiz olarak gördük. Uluslararası yatırımları, yasal düzenlemeler yanında, kurumsal olarak da destekledik. Yatırım potansiyelimize inanan, geleceğimize güvenen, Türkiye’deki yatırım fırsatlarından yararlanmak isteyen herkese kapılarımızı sonuna kadar açtık, açmayı sürdüreceğiz. Geçtiğimiz günlerde kabul ettiğim Türkiye'deki Amerikan firmalarının üst düzey yöneticilerine söylediğim bir hususu burada tekrarlamak istiyorum. Türkiye, serbest piyasa ekonomisinin kurallarından taviz vermeden, yatırım ortamını güçlendirmeye devam edecektir. Ülkemizin daha fazla doğrudan yatırım çekmesi için, uluslararası yatırımcıların ülkemizde güvenle ve daha çok yatırım yapmaları için gerekli yasal düzenlemeleri yapmayı sürdüreceğiz. Aynı şekilde, öngörülebilirliğin artması ve şeffaf bir yatırım ortamının tesisine de büyük önem verdik, vermeye devam ediyoruz. Türkiye'nin son 16 yılda sergilediği başarı, bu irademizin en açık ispatıdır" diye konuştu.

"Tek bir bankamız dahi devlet yardımına ihtiyaç duymadı"

Bazı çevrelerin son dönemlerde döviz kurunda yaşanan dalgalanmayı fırsat bilerek Türk ekonomisi üzerinde sorular ve şüpheler yaratma girişiminde olduğunu belirten Erdoğan, "Hemen her gün karamsar tablolar çizen bu kesimler hakikati resmetmek yerine, Türkiye ile birikmiş hesaplarını görmenin derdindeler. OysaTürkiye, hem 2009’daki Amerika küresel finans krizini, hem de Avrupa kaynaklı kamu borç krizini başarılı şekilde atlatmış bir ülkedir. 2009 yılında gerek Amerika’da gerekse Avrupa Birliği’nde birçok banka devlet tarafından kurtarılmak zorunda kalırken, bizim tek bir bankamız dahi devlet yardımına ihtiyaç duymadı. Son 16 yılda brüt kamu borç stokunun milli gelire oranını yüzde 72’den yüzde 28’e düşürdük. Bütçe açığının milli gelire oranını yüzde 11.4’den yüzde 1.5'e indirdik. Her yıl ortalama bir milyon yeni iş imkanı sağlayarak dünyanın en çok istihdam oluşturan ekonomilerinden biri olduk. 2002 yılında 36 milyar dolar olan ihracatımızı 163 milyar doların üzerine çıkarttık. Dış ödemeler dengesi açısından önemli bir gelir kaynağı olan turizmde önemli gelişmeler kaydettik. Dış ticaretimizi kur baskısından kurtaracak tedbirleri almaya şimdiden başladık. Yoğun ticaretimizin olduğu ülkelerden başlayarak, birçok devletle milli para birimlerimiz üzerinden ticaret yapma imkanlarını görüşüyoruz. Bankacılık sektörümüzü özel sektörümüzün ihtiyaç duyduğu kredi imkanlarını sağlamaları yönünde cesaretlendirmeyi sürdüreceğiz. Yenilenebilir enerji ve yerli kömür kaynaklarının elektrik üretimindeki payını artırarak, petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerimizi hızlandırarak, enerjide dışa bağımlığımızı azaltacağız" dedi.

"FETÖ şu anda 27 eyalette faaliyet gösteriyor"

Türkiye’nin ekonomisini büyütürken, demokrasiye yönelik birçok saldırıyı da püskürtmeyi başardığını söyleyen Erdoğan, "Sokak olaylarından vesayete, terör eylemlerinden darbe teşebbüsüne kadar dünyada birçok ülkeyi adeta felç edecek nice saldırının üstesinden başarıyla geldik. İşte 15 Temmuz FETÖ terör saldırısı. Kime? Devlete. Devletimize bir darbe girişiminde bulunuldu. 251 şehidimiz var 2 bin 193 yaralımız, gazimiz var. FETÖ elebaşı şu anda ABD'nin Pensilvanya eyaletinde yaşıyor. FETÖ şu anda 27 eyalette faaliyet gösteriyor. 27 eyalette okulları var. Charter Okulları vasıtayla ABD’nin bunlara ödediği para yaklaşık 850 milyon dolar civarında ve bu adam yargılanmıyor. Hala adeta koruma altında. Biz stratejik ortak değil miyiz? Stratejik ortak olarak böyle bir teröristi niçin koruma altında tutuyorsunuz? Kara para aklama bunlarda. Hiçbir özelliği olmayan kaçak yollarla gelen öğretmenlerle burada eğitim veriyor. 850 milyon doları aşan para bunlara ödeniyor ve bunlar vasatıyla. Bunlar terörist" dedi.

"Ticaret savaşlarının da kazananı olmayacaktır"

Erdoğan dünyanın görmezden geldiği Suriye ve Iraklı mültecilere de Türkiye’nin sahip çıktığını belirtti ve konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Eğitimden sağlığa varıncaya kadar, giyiminden kuşamına varıncaya kadar bu insanlara biz bakıyoruz. Avrupa Birliği 3 milyar avro destek vereceğini söyledi. Peki verdi mi? 1,7 milyar avro verdi. BM Mülteciler Komiserliği verdi mi? 520 milyon dolar. Bizim harcadığımız 32 miyar dolar. Fazlası var azı yok. Verseler de vermeseler de biz bu varil bombalarından kaçan, ölümlerden kaçanları koruyacağız. Benim içim yanıyor, 81 milyonun şu anda Cumhurbaşkanı olarak, İslam işbirliği Teşkilatının Başkanı olarak. Şurada Kuzey Suriye’ye ne yazık ki Amerika’dan gelen silah, bomba, mühimmat ne kadar biliyor musunuz? 18 bini aşkın tır buraya geldi. 3 bin civarında kargo uçağıyla buraya silah mühimmat geliyor. Nereye geliyor? PYD-YPG. Bir de Suriye’de 22 üs var. Peki bunlar kim için, kime karşı kullanılıyor? Buradaki terör koridorunun ötesinde kim var? Türkiye var. Rusya burada değil, İran burada değil. Bunları söylediğimiz zaman bize farklı muamele ediyorlar. Ama söylemek zorundayız. Eğer söylemezsek, evet haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır. Dünyanın farklı köşelerinde ihtiyaç sahiplerine yardım hususunda gayrisafi milli hâsılaya oranla Türkiye, gariplerin, kimsesizlerin yardımına koşan bir numaralı ülke Türkiye’dir. İdlib krizinde olduğu gibi on binlerce sivilin hayatına mal olacak yeni insani trajedilerin önüne geçmek için yoğun bir küresel barış diplomasisini Rusya ile birlikte yürüttük ve şu an itibariyle de iyi durumdayız. İki gün öncesi itibariyle 50-60 bin İdlibli evlerine döndü. Tüm İdliblilerin de evlerine dönmesini temenni ediyorum. Önümüzdeki dönemde de bu insani duruşumuzu devam ettireceğiz. Komşularımız başta olmak üzere, bölgemize barış ve istikrarın hakim olması için tüm gücümüzle mücadele etmeyi sürdüreceğiz. Savaş ve çatışmanın kazananı yoktur. Ticaret savaşlarının da kazananı olmayacaktır. Barış ve iş birliğinin kazananı ise tüm dünya olacaktır."