İşte Erdoğan’ın konuşmasında satır başları:

Sanatçılarımızla Hatay’a gittik. Ama bu durum birilerini rahatsız etti. Oraya giden sanatçılarımıza olmadık ifadelerle hakaret etmeye kalktılar. Gerek biz gerekse sanatçılarımız hak ettikleri cevabı kendilerine verdik. Buna rağmen hala nasıl olur da bu ülkenin bir sanatçısı, askerine giden sanatçıya kem söz söyleyebilir? Bununla kalmadık, aynı şekilde şahsıma olan hakaretler yine tavan yaptı. Tabi bütün bunlar karşısında maalesef zaman zaman bunlara gereken cevabı siz vermeyin, biz verelim diyen arkadaşlarımız var. Tamam da sözün şiddeti önem arz ediyor. Bulunduğumuz makam bu hakaretleri kabul eden makam değildir. Gerektiğinde cevabı vermesi gereken makamdır.

“HAYIRDIR YA? GÜNAYDIN. NE OLDU?”

Şimdi duydum ki Hatay’a gidiyormuş. Hayırdır ya? Günaydın. Ne oldu? O zaman yapman gereken bir şey var. Postalın eksikse sana postal da gönderelim. Olur ya parka filan eksikse onu da gönderelim. Şunu bir defa bilmen lazım. Bu ülkede biz askerimizle doğduk, askerimizle yürüyoruz. Mehmetçiğimizle doğduk, Mehmetçiğimizle yürüyoruz. Ve “Afrin’de ne işiniz var? Afrin’in merkezine kadar sakın girmeyin ha” diyen kimdi ya, siz değil miydiniz?

“BAY KEMAL’A RAĞMEN ZEYTİN DALI OPERASYONUNU YAPTIK”

Biz Bay Kemal’a rağmen Zeytin Dalı operasyonunu yaptık. Etkisiz hale getirilen terörist sayısı 4071. Herhalde gözyaşı dökmeyi de unutmazsın. Onlarla zaten kol kola gezdin, yürüdün. Ve şimdi bir de gözyaşı dökmeyi ihmal etme. Bitmedi, bunların dışında Kuzey Irak’ta etkisiz hale getirilen terörist sayısı 337. Bu da bitmedi, yurt içinde etkisiz hale getirilenlerin sayısı 165.

“ONLARIN DERDİ BU ÜLKEYİ BÖLMEKTİ PARÇALAMAKTI”

Tek terörist bu ülkede kalmayıncaya kadar bu mücadelemizi devam ettireceğiz. Aksi takdirde şehitlerimize bunun hesabını veremeyiz. Biz bu noktada özellikle şehitlerimizi yalnız koyamayız. Onların ailelerini yalnız koyamayız. Biz şehitlerimizle beraberiz. Çünkü biz bir şeye inandık. “Allah yolunda öldürülenlere ölüler demeyiniz, onlar diridirler siz anlamazsınız.” Ama şu anda Bay Kemal ve işbirliği yapan koalisyon ortakları onların böyle bir derdi yok. Onlar bundan anlamazlar. Onların derdi bu ülkeyi bölmekti parçalamaktı.

“KARAKTER BAŞKA BİR MESELEDİR”

Bay Kemal sen Hakkâri’de miting yaptığın zaman bir tane Türk bayrağı var mıydı onu söyle. Ve orada o zaman işte bu malum partinin destekleriyle gittin miting yaptın. Yapamazsın, sende o güç yok. Sende o güç olsaydı, biz seni oradan tanırdık, bilirdik. Biz 15 Temmuz hareketinden sonra kendisine Yenikapı mitingi için davet gönderdiğimde, bize önce ‘hayır’ dedi. Baskılar aldı, baskılar sonucunda son akşam, Cuma akşamı geleceğine dair haber geldi. Bunları bilmemiz lazım. Bunları milletime anlatayım ki bu adamın ne olduğunu artık herkes anlasın. Cibilliyetini anlasın. Karakter başka bir meseledir. Bu davada özellikle devletine darbe yapacak, bu darbeye karşı tavır alma ayrı bir meseledir. Onun öyle bir meselesi yok. Adalet Yürüyüşü yapıyor değil mi? Yanında kimler var? Terör örgütüyle iç içe olanlarla kol kola yürüyüş yapıyor. İşte bunun hesabını sorma zamanı geliyor. Ve sandık önümüze geldiği zaman bunun hesabını sormaya var mıyız? Fakat bu sözle lafla olmuyor, çalışarak olacak. Çalmadık kapı bırakmamaya var mıyız?

Salı günü tarihi bir hadiseye şahitlik ettik. Sloganlarla bazı şeyleri arada kaybetmeyelim. Bunları iyi bilelim, anlatalım. Nedir bu? Türkiye’de bir ilk. Ve bu ilki kim yapıyor? AK Parti iktidarı yapıyor. O da Mersin Akkuyu’da Türkiye’nin 60 yıllık rüyası olan ilk nükleer güç santralinin temelini Rusya Devlet Başkanı Putin ile birlikte canlı bağlantıyla attık. Ve 4 etabı olan bu güç santralinin yatırım bedeli yaklaşık olarak 22 milyar doları bulacak. Ve Akkuyu Nükleer Güç Santrali, tüm reaktörleriyle devreye girdiğinde Türkiye’nin elektrik tüketiminin yüzde 10’unu tek başına karşılayacak. İlk ünitesini 2023 yılında devreye almayı hedeflediğimiz bu santralle, Türkiye dünyadaki az sayıdaki nükleer güç santraline sahip ülkeler arasına girecek. Ondan sonra inşallah, bunun ikinci üçüncü projemiz arka arkaya bunları takip edecek. Ve gençlerimiz şu anda Rusya’da eğitim alıyor. Yine ilk etapta 3 bin 500 istihdam, daha sonra inşaat süresince 10 bin kişinin istihdam edileceği bir süreç.

Aynı gün Rusya ile üst düzey işbirliği konseyi toplantımızın 7’incisini gerçekleştirdik. Rusya ile biliyorsunuz enerjiden savunma sanayiine turizmden tarıma kadar çok geniş bir alanda ilişkilerimiz var. Bölgesel meseleleri de ayrıntılı bir şekilde görüştük. Ticaret hacmimiz şu anda Rusya ile 22 milyar doları buldu. Ama bizim hedefimiz 100 milyar dolar.

"KİMDEN GELİRSE GELSİN BEDELİNİ ÖDEYECEKLER"

Bir gerçeği söylemem lazım. Doğu Guta ve Duma bu katliamı yapanları lanetliyorum. Kimden gelirse gelsin, bu katliamı yapanlar bunun hesabını, bunun bedelini kesinlikle ağır ödeyeceklerdir. Bununla ilgili görüşmelerimizi, çalışmalarımızı da sürdürüyoruz. Dün sayın Putin ile telefon görüşmem oldu, görüşmeler bugün yarın devam edecek.

Dün proje bazlı teşvik sistemini tanıttık. 19 firmamıza ait 23 projeye ilişkin teşvik belgelerini sahiplerine teslim ettik. Yatırım bedeli 135 milyar lira. Doğrudan istihdamı 34 bin kişi, dolaylı istihdamı 134 bin kişi olan bu projelerle ihracatımızı 6 milyar doların üzerinde artırıyor, ithalatımızı da 12 milyar düzeyinde azalttırıyoruz. Böylece geçtiğimiz yıl 47 milyar doları bulduğu için eleştiriye uğradığımız cari açığımızda 19 milyar dolarlık bir iyileştirmenin temelini atmış oluyoruz.

“KOSOVA’DAN 6’SINI ALDIK, ŞİMDİ GABON’DAN 3’ÜNÜ ALDIK”

İşte en son Gabon 3 tane önemli FETÖ’cüyü hamdolsun onlar da ülkemize teslim etti. Gideceğiz, nereye kaçarlarsa kaçsınlar. Onlar kaçsınlar biz kovalayacağız. İşte Kosova’dan 6’sını aldık, şimdi Gabon’dan 3’ünü aldık. MİT kovalıyor. Şimdi bakalım yenisi nereden çıkacak?

Her defasında ana muhalefetin başındaki zatı kaale almayayım, zırvalarına cevap vermeyeyim diyorum ama bazı konularda bizi harekete geçirmeye mecbur bırakıyor. Bu zat, geçtiğimiz günlerde Roman vatandaşlarımızla bir araya gelmiş, iyi de etmişi ihtiyacı var çok önemli. Grup kürsüsünde kendin çal, kendin oyna misali zırvalayacağına hiç değilse gerçek hayatın içine girmiş. Tabi niyet bozuk olunca, her nasılsa bu zat en makul işi bile skandal hale getirmeyi başarıyor. Geçmişte Suriyeli kardeşlerimiz için kullandığı nefret dilini, bu defa roman kardeşlerimizi tahrik etmek üzere yeniden devreye almış.

Bu zat 2014’te Suriyeliler için ‘çocuklar dilenci, kadınların ne olduğunu bir araştırın’ demişti. “Vatana ihanet etmek, 1,5 milyon Suriyeliyi topraklarımıza sokmaktır” demiştir. 2016’da bu defa “Suriyelilerin yer altı dünyasının önemli aktörleri olacağı” kehanetinde bulunmuştu. Hatta hızını alamayıp, demokrasi bakımından Suriye ile Türkiye’yi karşılaştırmıştı. Bu yıl ise Suriyeli sayısına ve bunlar için harcanan paraya kafayı taktı. Halbuki ilgili kurumlara sorsa tam sayıyı alabilir. Şehit olan ÖSO mensubunu bu adam yok saymıştı. İşte Afrin’deki ÖSO’nun komuta kademesinde ziyaretime geldiler. Konuştuk ve arkadaşlarımın takdimlerini aldım. Takdimlerden sonra kendilerine birer hediyem vardı. Ve enteresan, komutanlardan bir tanesi, rütbe albay. Dediler ki, bu komutan bu cephedeki en fedakarlarda bir tanesi. Hayırdır dedim… “Ameliyatla karnını aldılar” dedi. Nasıl bir şey dedim ya, açın bakayım bir göreyim. Ve açtılar. Hakikaten tamamıyla bu kısım, operasyondan geçmiş. Tabi sadece o değil, omuzdan kalçadan her taraftan mermiler almış. Fakat sevgili kardeşlerim, durmamış. Daha sonra tekrar cepheye gitmiş ve şu anda yine cephede.

Şimdi sürekli sloganla konuşmamızın hassasiyetlerini de bozmayalım. Ve bu kardeşlerimizin bakıyorum kolunda Türk bayrağı var. Öbür tarafa da Suriye’yi koymuş. Ey Kemal sende bunlardaki cesaret, bunlardaki ruh, bunlardaki iman var mı ya? Sen ancak olsa olsa adamlarını Esed’e gönderirsin, en sonunda da sen onun yanına gidersin. Biz nasihat ettik olmadı, olmayınca ilişkilerimizi kestik.

“SURİYELİLERE VERİLEN AYDA 200-250 LİRAYA DAHİ TAHAMMÜL EDEMEMİŞTİR”

Daha da ileri gidip Suriyeliler için harcanan 31 milyar dolara göz dikecek kadar aç gözlü olduğunu da göstermişti. Harcanan paranın ne anlama geldiğini bilmeden, çiftçiden hastanede tedavi gören vatandaşlara kadar akla hayale gelmeyecek kesimleri üzerimize salmaya çalışması da bir garabetti. Suriyelilere verilen ayda 200-250 liraya dahi tahammül edememiştir. İşsizliğin sebebi oldukları hezeyanını saymıyorum.

“BENİM DOĞUP BÜYÜDÜĞÜM MAHALLE ROMAN KARDEŞLERİMLEDİR”

Şimdi de roman vatandaşlarımız ile Suriyeli sığınmacıları kıyaslayarak tamamı yalan iddialarla karakterini bir kez daha ortaya koymuştur. Onun ahlaka sığmayacak ifadelerini elbette burada tekrarlamayacağız. Yarın bunu izleyecek. Külliyemizi ziyaret edecek roman kardeşlerimizle birlikte bu şahsa hakkettiği cevabı vereceğimize inanıyorum. Bak bakalım AK Parti roman kardeşleriyle nasıl bütünleşiyor. Ha şunu da söyleyeyim. Açık net, gizlememe gerek yok. Benim doğup büyüdüğüm mahalle roman kardeşlerimledir. Orada doğdum, orada büyüdüm. İlk okulda sınıf arkadaşlarım, beraber aynı camiye gittiğim arkadaşlarım var. Roman, Kasımpaşa’da. Bay Kemal, biz böyle yetiştik, bizde ayrımcılık yok. “İnananlar kardeştir” bitti. Vatandaşımız sıfatıyla tüm haklardan istifade eden roman kardeşlerimiz de, Suriyeli mazlumları karşı karşıya getirmekten medet uman bir siyasetin bu ülkede bir yeri olmadığını bu zata milletimizle birlikte göstereceğiz.

Ve Türk milletinin nevi şahsını oluşturan o çeşitlilik bize mahsustur. Lafa gelince sosyal demokrat olduğunu söyleyen, fakat her tarafından buram buram faşizm akan bu partinin ve başındaki zatın devri inşallah yakında kapanacaktır. Hiç endişe etmeyin.

“20 TANE POLİS, ORADA BİR TANE TÜRKÜ HALLEDEMİYOR”

Almanya’da Yusufumuza yaptıklarını gördünüz değil mi? 20 Alman polis üzerine çöreklendiler. Ama o, o haliyle bile mesajını gönderiyordu. Gerek şahsıma, gerekse Türkiye’ye mesajını gönderiyordu. Ve diğer orada Türk işçisi oradan çekim yapıyor. “Çek gardaş çek” diyordu. Ve “bunu da Türkiye’ye gönder” diyordu. Kendisiyle görüştüğümüzde de “Başkanım siz zaten yanımızdasınız, buraları hiç endişe etmeyin. Sonunda biz kazanacağız” diyordu. Mesele bu inanmak. İşte 20 tane polis, orada bir tane Türkü halledemiyor. Almanya’da Türk, Fransa’da Cezayirli, Amerika’da Müslüman düşmanlığı yapılmasından hiçbir farkı yok. Biz mazlumun yanında yer almayı kendisine şiar etmiş bir milletin mensubu olmaktan gurur duyuyoruz.

“İŞTE İSRAİL’DE O KIZIMIZI GÖRDÜNÜZ DEĞİL Mİ?”

Gözümüzün nuru çocuklarımız bizim geleceğimizdir. En güzel hizmetlerle çocuklarımıza aydınlık bir gelecek hazırlamanın gayreti içindeyiz. Çocuklarımızın risklerden korunması, fiziksel, ruhsal açıdan sağlıklı gelişimlerinin sağlanması bizim için çok önemli. Hele hele çocuklarımızın istismara uğramasına asla tahammül edemeyiz. İşte İsrail’de o kızımızı gördünüz değil mi? 8 aya mahkum ettikleri kızımızı. Ona yaptıkları sözlü tacizde duruşu gördünüz değil mi? İşte mesele o. O yavrumuz odada bir başka bayan polis yok. O erkek, o tabi görünüşte erkek onu da söyleyeyim size. Onların karşısında nasıl asil duruyor, asaletle davranıyor ve duruşundan onlara asla taviz vermiyor. Evellalah kadınımız da erkeğimiz de işte bu duruşunu taviz vermeksizin sürdürecektir.

“ÇOCUK İSTİSMARININ ÖNLENMESİ İÇİN HER TÜRLÜ TEDBİRİ ALMAKTA KARARLIYIZ”

Bir insanlık suçu olarak gördüğümüz çocuk istismarının önlenmesi için her türlü tedbiri almakta kararlıyız. Hem suçu önleyecek tedbirlerin alınması hem de suçun gerçekleşmesinin ardından cezaların verilmesi ve rehabilitasyon programlarının uygulanması şarttır. İşte bu amaçla ilgili bakanlarımızdan oluşturduğumuz komisyon vasıtasıyla yoğun bir çalışma ortaya koyduk. Ortaya acil eylem planı ortaya çıktı. Koruyucu ve önleyici tedbirlere ilişkin kapsamlı hususlar yer alıyor.

Bu tasarıda çocuklara nitelikli istismar suçunun üst ceza sınırı 20 yıldan 40 yıla kadar çıkartılıyor. Suçun nitelikli olması halinde ceza müebbete veya ağırlaştırılmış müebbete kadar da yükseltilebilecek. Ağırlaştırılmış müebbet cezası alan kişi 50 yıl. Müebbet hapis cezası alan kişi 40 yıldan önce cezaevinden çıkamayacak. Sıkıysa bundan sonra da bundan sonra bu yola tevessül etsinler. Bundan sonra ömürleri bunların cezaevinde geçer ve orada çürürler. İstismar suçu işleyenler için kimyasal kastrasyon tedbiri ayrıca uygulanabilecek. Yayın kısıtlaması veya yayın yasağı konulabilecek.

Cinsel suçlar, uyuşturucu imal ve ticaret, müstehcenlik, fuhuş gibi suçlardan mahkum olanların çocukların yoğun olduğu yerlerde çalışmaları yasaklanabilecek. Büyük ilçelerde bir yıl içinde mutlaka çocuk izlem merkezleri kurulacak. Bu amaçla hane ziyaretleri gerçekleştirilecek. Çocuklara yönelik risk haritaları oluşturulacak. Ailelere öğretmenlere ve çocuklara verilecek eğitimlerle bu konuda bilinçlendirme faaliyetleri yürütülecek.

Tabi bununla ilgili onunla başkonsolosluğumuz sürecin içerisinde takibini yapıyor. Bizi üzen şey şudur. Alman makamları, polisleri terör örgütlerine bu kadar yumuşak davranırken, terör örgütünün karşısındaki bir samimi Türk vatandaşına bu zulmü niye yapar? Onlar terör örgütü yandaşları olarak gösterilerini rahatça yapabiliyor ama öbür tarafta ona karşı çıkan bir Türk vatandaşı rahatça engellenebiliyor. Dünyanın bir başka tarafına gittik aynı şeyler. Amerika’da Hollanda’da Belçika’da aynı şeyle karşılaştık. Birbirinden farkı yok bunların. Terör örgütü yandaşları, PKK yanlısı veya FETÖ’cü olduklarını açıkça söylüyorlar. İtiraz ettiğimizde de güya STK olan, saçma sapan derneklerin ismini verip olayı meşrulaştırmaya çalışıyorlar.

Bizim dağda aradığımız terör örgütü mensuplarının Avrupa ülkelerinin caddelerinde karşımıza çıkmasından artık bıktık, usandık. Geçmişte Özdemir Sabancı’nın katillerinin ülkesinde gezmesine izin verenler, şimdi tüm ülkeleri teröristlere ve terör sevicilere tahsis etmiş durumdalar. Avrupa’da demokrasi sadece Türkiye’ye karşı olanların hakkıdır. Özgürlükler, sadece Türkiye’ye hakaret edenleri içindir. Ülkemize yönelik her türlü düşmanlığı gösterme hakkına sahipsiniz.

Ama Avrupa ülkeleri şunu iyi bilsinler ki, kendi sonlarını kendi elleriyle hazırlıyorlar. Bugün Türkiye’nin başına musallat olduğu için el üstünde tuttukları terör örgütleri elinde sonunda nefretlerini ve namlularını onlara çevirecekler. Bunu da iyi bilsinler. Buradan Avrupa’daki vatandaşlarıma sesleniyorum. Ana vatanınız bakidir, siz yeni vatanınıza sıkı sahip çıkın. Eğitimden iş kurmaya kadar tüm imkanlarını sonuna kadar değerlendirin. Ana dilinizden, inancınızdan, dayanışmanızdan asla taviz vermeyin. Ama yaşadığınız ülkenin dilini ve sosyal ortamını da mutlaka en iyi şekilde öğrenin. En önemlisi, siyasette mutlaka etkin olun. PKK’lılara bırakmayın, DHKPC’lilere bırakmayın. Siz etkin olun, girin o alanlara. Bölücü örgüt yandaşlarının en büyük avantajı sayıları az da olsa belli yerlerde kümelenerek siyaset mekanizmasında söz sahibi olmalarıdır.

İşte yaptığımız seçimlerde sadece bize gelen oy yüzde 60. Bu ne demektir? Demek ki orada da bir güç var. Ticarete önem verin. Para, hemen her yerde olduğu gibi Avrupa’da da en büyük güçtür.