Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nca düzenlenen, kentsel dönüşümde gelinen noktanın ve şehirlere kimlik kazandırılması konularının ele alınacağı 3 aylık Şehircilik Şurası, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda başladı. Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'nde düzenlenen Şehircilik Şurası'nın açılış programına Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ile Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki'nin yanı sıra belediye başkanları da katıldı.

Şehircilik Şurası'nın açılışında hitap eden Başbakan Yıldırım, dünyada şehirlerin birbiriyle yarışır hale geldiğini belirterek, "Türkiye, 15 yıldır büyümeye devam ediyor. Bundan sonra da devam edecek. Ülkemiz üzerinde çeşitli hesap yapanların, hesapları kursaklarında kalacak. Bunu herkes bilmelidir. Türkiye'nin yarını, bugününden daha güzel olacak. Bu büyüme sürecinde şehirlerimiz de büyüyor ve gelişiyor. Şehirlerimiz büyüyüp, geliştikçe yeni ihtiyaçlarımız da ortaya çıkıyor. Şehirler konusunda üzerimize düşen çok önemli bir sorumluluk olduğunu biliyoruz. Biliyoruz ki dünyada artık sadece ülkeler değil, şehirler de birbiriyle yarışır hale geldi. Biz inşa ettiğimiz şehirlerle daima gurur duyan bir milletiz" diye konuştu.

BAŞBAKAN YILDIRIM: 39 İLİMİZDE 200 BÖLGEYİ YENİDEN İNŞA ETMEK İÇİN AYIRDIK

Güneydoğu'da terörden zarar gören yerleşim yerlerinin, 1 yıl içerisinde eskisinden daha güzel olacağını vurgulayan Yıldırım, "Şehirlerimizi afet ve deprem riskinden kurtaracak, daha güvenli şekilde yeniden imar edeceğiz. Bugün 39 ilimizde 200 bölgeyi yeniden inşa etmek için ayırdık ve faaliyetlerine başladık. Alçak bölücü terör örgütünün çukur siyasetiyle yakıp yıktığı Güneydoğu'daki yerleşim yerlerimizde 35 bin konutun yapımına başladık. Hızla yapımı devam ediyor. 1 yıl içerisinde eskisinden daha güzel, bütün ihtiyaçları düşünülmüş bu konutları yapıp, Güneydoğu'da vatandaşlarımızın hizmetine vereceğiz. Sur'u eskiden çok daha güzel şekilde aslına uygun olarak bir cazibe merkezi haline getiriyoruz" dedi.

"YEŞİL ALANLARI DAHA ÇOK ARTIRACAĞIZ"

Şehircilikte dikey mimari yerine yatay mimarinin daha çok teşvik edileceğini söyleyen Başbakan Yıldırım, şöyle konuştu: "Ülke genelinde, yerel şartları ve ihtiyaçları gözeterek, kentsel ve kırsal alanların imarına ilişkin usül ve esasların titizlikle uygulanmasını temin edeceğiz. Yerel yönetimlere yol göstererek, stratejik planların titizlikle uygulanmasının takipçisi olacağız. Güvenli yapı malzemeleriyle nitelikli ve enerji verimliliği yüksek marka şehirler vizyonumuzu yurdun her köşesine yaygınlaştıracağız. Yeşil alanları daha çok artıracağız. Tarihi dokuyu koruyan, doğal kaynakları kirletmeyen, tarım alanlarını yok etmeyen şehirleşme anlayışına çok daha fazla önem vereceğiz. Şehircilikte dikey mimari yerine daha insani daha sosyal olan yatay mimariyi daha çok tercih ve teşvik edeceğiz"

"KENTSEL DÖNÜŞÜM, MECBURİ DEĞİL; GÖNÜLLÜ DÖNÜŞÜME TABİ TUTULACAK"

Kentsel dönüşümle ilgili de açıklamalarda bulunan Başbakan Yıldırım, "Kentsel dönüşüm, mecburi dönüşüm değil; gönüllü bir dönüşüme tabi tutulacak. Vatandaşlara daha iyisini göstereceğiz. Elinde bulunanın çok daha iyisini yeşil alanıyla okuluyla camisiyle parklarıyla alışveriş merkeziyle her ihtiyacıyla bir yaşam alanına dönüşmüş yeni yeni, güzel mahalleler ve bu mahallelerden oluşan marka şehirleri yapmak için bu şurada ortaya konacak fikirleri de en ince detaylarına kadar değerlendirmiş olacağız" dedi.

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: KARAKTERİ OLMAYAN ŞEHİRLEŞME ASLA MODELİMİZ OLAMAZ

Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezi'ndeki Şehircilik Şurası'nın açılış töreninde hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şehirlerin toplumdaki farklılıkları gözeten bir yapıya sahip olduğuna değindi. Erdoğan, "Ülkemizde, 1950'de nüfusumuzun sadece yüzde 25'i şehirlerde yaşarken, bugün bu oran yüzde 90'ı aşmıştır. Tüm çarpıklıklarına, zorluklarına, sıkıntılarına rağmen insanlar şehirlerde yaşamayı tercih etmektedirler. Bir şeyin düzenli, nizami olması; doğru ve güzel olduğu anlamına gelmiyor. Şehirlerimiz toplumumuzdaki farklılıkları gözeten bir yapıya sahiptir. Özellikle Batı ülkelerinde tek tipçi bir mimari anlayış hakimdir. Hepsi birbirine benzeyen sokaklarda aynı tip binalardan yüzlerce görürsünüz. Aralarındaki farkı anlayabilmeniz çok zordur. Düzenli ama karakteri olmayan şehirleşme, bizim modelimiz asla olamaz" diye konuştu.

"YATAY MİMARİDEN YANAYIM"

Şehircilikte dikey mimariden değil, yatay mimariden yana olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Maalesef 1940'lardan itibaren çarpık yapılaşmanın diğer adıyla gecekondulaşmanın yanında aynı kötü, kişiliksiz, çirkin projenin yüzlerce, binlerce uygulaması olan apartmanlar, siteler ortaya çıkmıştır. İmkanların kısıtlı olduğu, insanların sadece başlarını sokacak bir ev haliyle yöneldiği bir yapılaşma tarzı artık son bulmalıdır, diye düşünüyorum. Bu şurada bunun üzerine ısrarla durulmalıdır. Ben dikey mimariden yana değilim. Ben yatay mimariden yanayım. İnsan, topraktan uzak değil; toprağa yakın olarak yaşamalıdır. Böyle düşünüyorum. Bugünün Türkiye'si, böyle bir çirkinliği, böyle bir nobranlığı asla hak etmiyor. Dikey mimarinin altında yatan gerçek, az topraktan çok büyük para kazanmak" dedi.

"BU FACİALARA BAKANLIK, BELEDİYELER OLARAK İZİN VERMEMELİYİZ"

Binaların, şehirlerin tarihine ve kültürüne göre inşa edilmesi gerektiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "TOKİ binaları başta olmak üzere artık ülkemizde tarihimize, kültürümüze, bölgelerimizin karakteristik yapılarına, hayat tarzına uygun binalar inşa etme dönemi gelmiştir, geçiyor. Sadece beton, demir, tuğla yığınlarından oluşan o çirkin yapılar, bırakın şehirlerimizi; kıyılarımızı, yaylalarımızı da dahi işgal etmeye başlamıştır. Karadeniz'in o güzel yaylalarında, Ege'nin, Akdeniz'in kıyı bölgelerinde gördüğüm çirkinliklerden çok derin üzüntü duyuyorum. Bu facialara bakanlık, belediyeler olarak iş birliği halinde izin vermemeliyiz. Hep birlikte buna karşı set oluşturmalıyız. Sadece kar, rant, kazanç odaklı bir anlayışla şehir inşası gerçekleştiremeyiz" açıklamasında bulundu.

"DÜNYANIN 30 ŞEHRİNİN ORTAK ÖZELLİĞİ TERÖR TEHDİDİ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: "İnsanlara huzur değil, gerginlik veren bir şehir sorunlu bir şehirdir. Amerika'da Manhattan'ı düşünün. O dev binaların arasına girdiğiniz zaman orada ruhsuzluğun olduğunu görürsünüz. Orada insan, 'Ben bir şehirde medeni olarak yaşıyorum' diyemez. Öyle bir hal var. Beton yığını görürsünüz, yeşili görmek mümkün değil. Bugün dünyanın en büyük 30 şehrinin ortak özelliği hepsinin terör tehdidi altında bulunuyor olmasıdır. Şehirleşmenin getirdiği siyasi, ekonomik, sosyal sorunları, güvenlik sıkıntılarını aşmanın çözümü üzerinde hep birlikte kafa yormalıyız"

"YENİDEN YAPILMASI GEREKEN 6 MİLYONUN ÜZERİNDE KONUT TESPİT EDİLDİ"

Türkiye'de yeniden yapılması gereken 6 milyonun üzerinde konut olduğunu açıklayan Erdoğan, "Binaların ve alt yapının inşasındaki özensizlikler, ihmaller, yanlışlar sebebiyle ülkemizde süratle yakılıp, yeniden yapılması gereken 6 milyonun üzerinde konut, iş yeri tespit edilmiştir. Doğal afetin ne zaman geleceği belli olmaz. Dolayısıyla bizim elimizi çabuk tutup, süratle bu dönüşümü gerçekleştirmemiz gerekiyor. Şu ana kadar 49 ilimizde, 187 yer, riskli alan ilan edilerek, yaklaşık 400 bin konut ve iş yerinin yenilenme süreci başlatıldı. 3 milyonun üzerinde vatandaşımızı ilgilendiren kentsel dönüşüm çalışmaları için bugüne kadar 2.5 milyar lira kaynak kullanıldı" dedi.

MÜTEAHHİTLERE TEPKİ: KAZANMAK İSTİYORUM, DERKEN ŞEHRE İHANET EDİYORSUN

Bazı müteahhitlerin acımasızca yolsuzluk yaptığını savunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: "Kot, denilen bir olay var. Bununla ne yazık ki müteahhitler acımasız bir şekilde yolsuzluk yapıyor. Kot olayında kesinlikle kotu denizden verme diye bir anlayışı bizim getirmemiz lazım. Meyilli bir arazide beyefendi inşaatı en yüksek noktadan alıyor. Bu işi kökünden kazımamız lazım. Her taraftan bakıldığında ortaya bir güzellik çıkması lazım. Bu konularda belediyelerimizin hassas davranması lazım. Bodrum, güneş görmeyen yerdir. Toprağın altındadır. Kalkıp, etrafını açmak suretiyle bodrumu zemine dönüştüren anlayış da bana göre, ihanet içerisindedir. Kazanmak istiyorum, derken şehre ihanet ediyorsun. Geç o işleri. İnsanın şehirler üzerinden hakkı olduğu gibi şehrin de insanlar üzerinde hakkı vardır. Eğer medeni olacaksak böyle olacağız. Aksi takdirde olamayız. İşte İstanbul Boğazı'nın hali ortada. Boğazı felç ettiler. İstanbul felç. Neden? Bu yüzden. Bakıyorsun o güzelim boğazda 5, 6, 7 kat binalar. Niye? Kararlı bir duruş sergilenmediği için bunlar oluyor. Bununla ilgili çok ciddi bir Boğaz Yasası'nın yeniden çıkartılması lazım. Bunu sıfırlayalım, demiyorum. İnşaatların boğazda yapılmasından da yanayım. Bu çirkin yapılaşmaların yıkılıp, onların yerine inşaat yapılsın ama bunun bir anayasası olsun adeta. Anayasasını kurduğumuz zaman bu mesele biter"