Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlenen "41. Muhtarlar Toplantısı"nda yaptığı konuşmada, ülkeye diz çöktürmek için başlatılan bir saldırının ülkeyi şaha kaldıran bir direnişe vesile olduğunu belirtti.

Böyle bir milletin evladı olmaktan iftihar duyduğunu dile getiren Erdoğan, terörle mücadele ederken ve 15 Temmuz'da hayatını kaybeden şehitlere Allah'tan rahmet, gazilere sıhhat ve afiyet diledi.


"Gazileri darbedenler en ideal cezayı alacak"

Ankara'da iki gazi ve ailelerine yapılan saldırıyla ilgili üzüntülerini ifade eden Erdoğan, "Şehit yakınlarımız ve gazilerimiz, 80 milyon vatandaşımızın tamamının namusuna emanet edilmiş yadigarlardır. Ülkesinin ve milletinin özgürlüğü, geleceği, korunması için gözünü kırpmadan ölümün üzerine giden, kimi şehit, kimi gazi olarak bu mücadeleden çıkan insanları başımızın üzerinde taşısak yeridir. Gazisine saldıran, şehit yakınına terbiyesizlik eden bu şehir magandaları, bu teröristler, bu zihniyetin bu ülkede nasıl barınabildiğini, ellerimizi başımızın arasına alıp düşünmemiz, sorgulamamız lazım." diye konuştu.

Tek tük de olsa benzer hadiselerin daha önce yaşandığını bildiğini, bir yerlerde eksik, hatta yanlışlığın olduğunu vurgulayan Erdoğan, "Gaziliğin, şehitliğin ne demek olduğunu, ezanın, bayrağın, vatanın, milletin, devletin ne anlama geldiğini ana sınıfı çağından başlayarak tüm çocuklarımıza en güzel şekilde öğretmeliyiz. Aksi takdirde bu tür vandallıkların, bu tür cehaletlerin, bu tür ayıpların önüne geçemeyiz. Bu, hukuk meselesinden ziyade bir kültür meselesidir." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Ankara'daki olayın failleri hakkında gereken işlemlerin yapıldığını, yapılacağını, bu kişilerin hak ettikleri cezayı da en ideal şekilde alacaklarını dile getirdi.

Çocuklara, gençlere, tüm topluma bu bilinç aşılanmadığı takdirde benzer ayıpların önüne geçilemeyeceğini anlatan Erdoğan, her fırsatta şehit yakınları ve gazilerle beraber olan bir Cumhurbaşkanı olarak bir daha benzer hadiselerin tekerrür etmemesi için elinden geleni yapacağının altını çizdi.


"FETÖ'nün bir illegal örgüt olduğunu ilan etmiştim"

İnsanların terör örgütleri için sadece bir sarf malzemesi, terör örgütlerinin de kendilerini kullanan güçler için birer sarf malzemesi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Raf ömürlerini tamamlayınca hemen çöpe atılırlar. FETÖ'nün durumu da aynıdır. Onun da kimin sarf malzemesi olduğunu ben açıklamayacağım. Benim milletim zaten aklıselimiyle onların kimin sarf malzemesi olduğunu bilir. Bu örgüt 40 yıl boyunca eğitim, hizmet, himmet diyerek devşirdiği insan kaynağını kendi amaçları, daha doğrusu kendisine verilen görevler için birer araç, birer malzeme olarak görmüş ve kullanmıştır. Darbe girişiminden çok önce bu yapı için, hep söyledim bunu, tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet teşhisinde bulunmuştuk. FETÖ'nün bir illegal örgüt olduğunu ilan etmiştim. Hatta 2010'dan itibaren meydanlarda hep söyledim. Kimse bahane uydurmasın. Çocuklarınızı bunların okullarından alın, bunların bankasında, bankalarında paralarınız varsa paralarınızı alın. Sanki biz bunları dememişiz gibi arabasını, evini satıp o bankaya yatıran, elinde, yastığının altında ne var ne yok oraya götürüp yatıranlar vardı. Şimdi gelip 'E bilmiyorduk...' Bunca zaman bunları söyledik meydanlarda, haykırdık."

Erdoğan, her fırsatta örgütün karanlık ve kalleş yüzünü anlattığını, bunların devlet içinde yuvalanan paralel bir çete olduğunu da dile getirdiğini söyledi.


"Biz, kimin ne olduğunu gayet iyi biliriz"

Bununla da kalmadıklarını, hangi sebeple olursa olsun bu örgüte sempati besleyen, yapılarında yer alan, destek veren herkesi derhal ilişkileri kesmeleri yönünde ikaz ettiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Biz bu ikazla hem insani hem ahlaki görevimiz yerine getirmiştik. Bu çağrımıza uyarak örgütle irtibat ve iltisakını kesenler bugün hayatlarını sıkıntısız bir şekilde sürdürüyorlar ancak ikazımıza ve yaşanan onca hadiseye rağmen FETÖ ihanet çetesi ile hareket edenler, elbette bunun hesabını vermek durumundadır. Bazıları ısrarla bu meseleyi bizim şahsi hesaplaşmamız gibi gösteriyor. Peki soruyorum. Şayet 15 Temmuz başarılı olsaydı ve Türkiye 81 vilayeti ve 80 milyon vatandaşı ile FETÖ'nün eline geçseydi halimiz nice olurdu. Çanakkale'de, Sevr'de, Kurtuluş Savaşı'nda başaramadıklarını 15 Temmuz'da başarmış olmayacaklar mıydı? O gece sevincinden çığlık çığlığa birbirlerini arayanları biz biliyoruz. Ama biz bunları şimdilik televizyonlarda, şurada burada paylaşmıyoruz. Ama uluslararası toplantılarda biz bunları birileriyle özel paylaşıyoruz. Kimse kimseyi aldatmasın. Biz, kimin ne olduğunu gayet iyi biliriz. Bundan dolayıdır ki Türkiye'de de bundan sonra çeşitli ülkelerin bazı insanlarının burada rahatlıkla cirit atmalarına biz de fırsat vermeyeceğiz. Ne gerekiyorsa onu da yapacağız.

Gerçekler bu kadar açıkça ortadayken biz nasıl ülkemizin ve milletimizin bekasını tehdit eden böyle bir saldırı karşısında sessiz kalabilirdik, tepkisiz durabilirdik. Kimse kusura bakmasın. Tüm ikazlara rağmen ısrarla bir örgütün yanında yer alan, ona destek veren bunun bedelini ödemeye göze alıyor demektir. Aynı durum PKK, DHKP-C, DEAŞ ve diğer terör örgütleri için de geçerlidir. Biz bu ülkeyi, bu milleti 1 dolara satan, çukur eylemleriyle bölmeye çalışan şerefsizlerin emir aldıkları yerlere boyun eğmedik, eğmeyeceğiz."