Halime Özçelik/Aykut Polatlı-Müslüm Doğan, Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanlığından ayrılarak Halkların Demokratik Partisi (HDP) 2. Bölge 1. sıradan İzmir milletvekili adayı oldu. Müslüm Doğan ile Alevilerin sorunlarını ve taleplerini, neden HDP'den aday olduğunu, HDP'nin politikalarını konuştuk. Müslüm Doğan, Alevilerin temel taleplerinin inanç ve kültürleri üzerindeki asimilasyon politikalarının sona erdirilmesi ve eşit yurttaşlık olduğunu anlattı, 'HDP, AKP ile koalisyon kurar mı diye hiç kimsenin kuşkusu olmasın. HDP, AKP ile koalisyon kurmayacak. Tavrımız nettir' dedi.

*Aleviler bu seçimlerin gözde kimlik grubu oldu. Alevi örgütleri ise HDP'yi desteklediklerini açıkladılar. Siz de Pir Sultan Abdal Derneği Genel Başkanı idiniz. Siz neden HDP'den aday oldunuz? Alevi dernekleri neden HDP'ye yönelik destek mesajları verdiler?

Alevi toplumu ve örgütlülükleri olarak Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Projesi'nde de yer alıyoruz. Pir Sultan Abdal Derneği, Hacı Bektaşi Veli Anadolu Kültür Vakfı, Alevi Kültür Dernekleri, Hubyar Sultan Derneği HDK'nin bileşenleriyiz. HDK de HDP'nin bir atölyesidir. Orada Alevilerin sorunları ve çözümleri ile ilgili bir program hazırlandı. Aleviler ilk kez kendi sorunlarını bu kadar ciddiye alan bir parti ve siyaset kurumuyla karşılaştılar.
İkinci neden ise HDP, toplumun bütün kesimleriyle birlikte demokratik bir cumhuriyetin oluşturulması projesidir. Bu proje içerisinde de sorunlarımızı gündeme getirme, bu projeleri ortaya koyabilmekten kaynaklıdır destek. Toplumun tüm kesimlerinin yer aldığı bir projede, Alevilerin dışarda olması zaten mümkün değildi.

*Partiler seçim bildirgelerini sundular. Aleviler nasıl karşıladı?


Aleviler, HDP'nin programını çok olumlu karşıladılar. İlk kez kendi sorunlarının dile getirilmesi, bir siyaset kurumu tarafından bir seçim bildirgesine dönüştürülmesi çok anlamlı bulundu. Alevi örgütlülüğünün ulaştığı düzey itibariyle, 93 başlangıç kabul edilebilir, 93'ten itibaren ilk kez sorunlarının ve çözüm önerilerinin bir siyaset belgesinde yer alması çok önemli bir şey.

Diğer partilerin hiçbirisinde Alevilere ilişkin bir şey yok. CHP'nin yayınladığı ise 11 maddelik küçük bir kitapçık, onu da geri çektiler. Orada sadece Diyanet İşleri Başkanlığı'nın bütçesinin inançlar anlamında eşit dağılımına atıf var. Bunun dışında Alevilerin sorunlarının hiçbiri dile getirilmedi.

*Aslında HDP, yıllardır dile getirilen demokratik bir talebi seçim bildirgesine koymuş. Diyanet'i kaldıracağız, diyor.

Bu Alevilerin temel taleplerinden birisi. Çünkü Diyanet İşleri Başkanlığı sadece Alevileri asimile eden bir kurum değil, diğer inançlar için de bir asimilasyon kurumu.  Alevilerin kırmızı çizgisidir. Çok büyük de bir bütçesi var maalesef; yaratılan bir devlet inancının ve dininin karşılığında harcanan bir bütçe var. Sağlık Bakanlığı Bütçesi'nin 6 katı büyüklüğünde, 20 bakanlığın bütçesinden fazla bir bütçe. Diyanet'in yaptığı iş de belli değil. Kime hizmet ettiği de belli değil. Bir devlet dini yaratılmış. İslamın özgün hali bir tarafa bırakılmış. Diğer inançları asimilasyonda kullanılan bir kurum.

*Aleviler, CHP'nin doğal tabanı olarak görülür. Alevi derneklerinin, örgütlerinin HDP'yi desteklemesi tabana da yansır mı?

Tabanda da önemli bir gelişme var. Şöyle bir şey: 90 yıllık eskimiş bir yapının eski devlet aygıtları hâlâ savunuluyor. Diyanet İşleri Başkanlığı bir tür aygıttır, devleti devlet yapan eski bir devlet anlayışının ürünüdür. Bu aygıt sürekli olarak savunulduğu için taban da bunu görebiliyor artık. Yani niye bunda diretiliyor? Bu cumhuriyetin kurumu olmaktan çıkmış, cumhuriyet demokratik olmaktan çıkmış. 1924'ten önce 21 ve 20 ruhları yok olmuş. Halkların ortak bir projesi olarak konan cumhuriyet rejimi, maalesef hemen 1923'lerden itibaren hızla egemen ulus ve egemen mezhep anlayışına dönmüş, tekçi bir sisteme dönmüş. Aleviler bunu sorgulamaya başladılar. Özellikle bu son seçim sürecinde, Aleviler içinde ciddi bir kırılma yaşanacak. Bizim hedefimiz de aslında bu bilinçlenmeye katkı sunmak, geleceğin toplumunu anlatmak. Eşit yurttaşlık temelinde, yeni bir toplum sözleşmesine ihtiyaç olduğunu Aleviler de artık kavramış durumda. Eskinin yapılarını, eskinin kurumlarını Aleviler kafalarından çıkartmaya başladı. Bu son derece önemli bir gelişmedir. Aleviler, HDP sürecinde, HDP'nin çok yeni bir parti olmasına rağmen, yönetim kademelerinde de ciddi görevler almaya başladılar. Atölyelerinde de üretmeye başladılar. Çok önemli bir gelişme bu Aleviler için.


*HDP, 15 maddelik Alevi Bektaşi seçim bildirgesi açıkladı. O bildirgede 'Kamusal ve özel istihdam alanlarında Alevilere kota tanınacak, istihdamda fırsat eşitliği sağlanacak' deniyordu.


HDP, bu ülkede yaşayan tüm siyasal bileşenlerin hem etnik hem inanç hem de siyasi duruş anlamında bir sürü vektörün bir araya gelip oluşturduğu büyük bir vektör. Bu vektörlerden birisi de Alevilerdir, Alevi inancı ve öğretisi konusunda çalışan örgütlü yapılardır. Alevileri siyasete katılma ve ülkeyi yönetme anlamında bir bileşen olarak düşünün. Biz öyle bakıyoruz. Kota bizde kadında vardır yalnızca, o da yüzde 50'dir. Aleviler için yok. Şöyle bir şey o bahsettiğiniz. Biliyorsunuz, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 137 bin civarında bir kadrosu var. Bunun içerisinde bir Alevi çaycı bile yok. Bu ülkedeki 81 tane ilin hiçbirinde Alevi vali, kaymakam ve kaymakam yardımcısı yok. Hâkimlik sınavlarında Aleviler özellikle eleniyor. Orada söylenmek istenen o. Bu yapı içerisinde Alevilerin de var olması çabasıdır bu. Kota anlamında değil.


Aleviler, asimilasyonun sona ermesini ve eşit yurttaşlık istiyor


*Alevi toplumunun talepleri neler? Dertleri neler? Siz neyi taşıyacaksınız Meclis'e giderseniz?


Aleviler en başta gerçek anlamda bir demokrasinin inşaasını istiyorlar. Laik ve demokratik bir sistem, eğitim istiyorlar. İnancın özgün halinin ileri bir kuşağa aktarılması gibi bir çabaları da var. Kapitalist modernitenin ortaya koyduğu koşullar nedeniyle, inancımızın ve kültürümüzün ileri bir kuşağa aktarılması konusunda çok ciddi sorunlar yaşıyoruz. Alevi inancı ve öğretisi, sözlü gelenekten gelir, yazılı kaynakları yoktur. Bizde, zahir ile batıninin buluştuğu bir tür manyetik kuzey vardır. Manyetik kuzey de aslında hep eşit yurttaşlığı ve bir tür komünal yaşamı hedefler. Bizim manyetik kuzeyimiz hep orasıdır, oraya bakarız. Eşitlikçi, özgürlükçü bir yaşamı özleme, inancımız ve öğretimiz budur.

Aleviler, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın kesinlikle kaldırılmasını istiyorlar. Din derslerinin seçmeli hale gelmesini istiyorlar. Zorunlu din derslerinin kaldırılmasını istiyorlar. Cemevlerinin hukuki bir statüye kavuşmasını istiyorlar. Tekke ve Zaviyeler Kanunu'na bağlı olarak kapatılan 843 tane Alevi dergâhının teslim edilmesini istiyorlar. Hacı Bektaşi Türbesi'nin müze kapsamından çıkartılıp inanç merkezi olarak Alevilere teslim edilmesini istiyorlar. Sivas'ta 33 tane insanımızın katledildiği otelin bir utanç müzesine dönüştürülmesini istiyorlar. İnanç ve öğreti üzerindeki asimilasyon araçlarına son vermesini istiyorlar. Çünkü devlet her gün yeni bir asimilasyon aracını devreye sokuyor. Bizle görüşmeler yapıyor, çalıştaylar yapıyor. Son görüşmeye ben de katıldım. İlk defa Pir Sultan Abdal Derneği bu düzeyde bir çalıştaya katıldı ve ben çok büyük eleştiriler aldım. Oraya gittiğimde Sayın Başbakan'a bundan sonraki çalışmalarda herhangi bir adım atılmazsa hiçbir şekilde katılmayacağımızı, nezaket kuralları gereği buraya geldiğimizi ve sorunlarımızı son kez anlattığımızı ifade ettik.

Hiçbir sonuç çıkmıyor; mesela okullarda mescit açılması, Aleviler tarafından  kabul edilebilir bir şey değil. Çocuklarımız ötekileştiriliyor. Zorunlu din derslerine girmediği zaman, bunun seçmeli hale gelmesi durumunda bile Alevi çocuklarını ötekileştirecek. Din derslerini almak isteyen insanlar, bunları kendi mahallelerinde, kendi inanç merkezlerinden alabilirler. Bir dinler tarihi, insanlık tarihi anlamında yararlı olabilir. Ben inanıyorum da ona. Dinler tarihi dersi verilsin ama özgün haliyle verilsin. Hiçbir inancın tekelinde olmadan veya devletin müdahalesi olmadan verilsin. Kısacası eşit yurttaşlık temelinde yaşamayı, bir devlet dini yaratılmamasını, bir asimilasyon aracı olarak Alevilere dayatılmamasını istiyoruz.

*AKP de Alevilerden umutlu. Alevilerden oy alacaklarını iddia ediyorlar. Aleviler için yaptıkları nedir AKP'nin?


13 yıllık iktidarlarında sadece 2008'de yaptıkları çalıştayda, Alevilerin bir özne olarak kabul edilmesi, yaptıkları tek doğru şeydir. Bunun dışında yaptıkları her şey boştur. Hiçbir zaman Alevilerden oy alamayacaktır AKP rejimi. AKP rejiminin siyasal İslam'ın devlet olma çabasındaki en önemli siyaset kurumu olduğunu Aleviler biliyor. Siyasal İslam, devlet olmuştur. Hükümet olmaktan çıkıp devlet olmuştur. Bunu en iyi anlayan da Alevilerdir. Bu nedenle AKP'nin yapacağı hiçbir şeyin Aleviler yararına olacağını düşünmüyoruz. Ben 25 yıldır Alevi örgütleri içinde mücadele eden bir insanım. AKP'nin bırakın Alevilere, bu topluma vereceği bir şey olduğuna zerre inanmıyorum. Aleviler içinde kentte olsun, kırsal kesimde olsun 'AKP şunu da yaptı, böyle olumlu yönü de var' diyeni duymadım.

Türkiye, Dersim katliamı ile yüzleşmek zorundadır


*Dersim katliamı toplumun vicdan muhasebesi yapacağı temel olaylardan biri. 78. yılında, geçtiğimiz günlerde, toplu mezarda 12 insanın kemiklerine ulaşıldı ve sessizlikle karşılandı. Kemiklerin bulunması, bu konuda yapılan ve yapılmayan açıklamalar nasıl bir ruh hali yarattı?

Dersim katliamı tüm çirkinlikleriyle ortaya çıkartılmalı. Dersim'in de öncesi var biliyorsunuz. Bizim Batı Dersim olarak nitelediğimiz Koçgiri var. Öyle acı şeyler yaşandı ki 1920'den beri Dersim coğrafyasında! Koçgiri bölgesinde küçük ve büyükbaş sürüleri de yok ediyorlar, yanlarına alıp gidiyorlar ve o insanlar 10 yıl belini doğrultamıyorlar. Dersim böyle bir sürecin başlangıcı.

Aleviler Cumhuriyet rejimi, Ulusal Kurtuluş Savaşı için emperyalist kuşatmaya karşı birlikte mücadele ederken, hesap yapmadan, kafalarının arkasında hiçbir şey olmadan mücadeleye katıldılar. Hep birlikte ortak bir vatan yaratıyoruz, ortak vatan içersinde özgür bir cumhuriyet kuruyoruz diye düşündüler. Ama katliamlar, tek ulus ve tek inanç sisteminin getirdiği bir üründü ve Dersim bunun sonucunda gelişen bir şeydir. Dersim katliamının sonuçları çok ağırdır. Halkımızla tekrar buluşmanın gerçekleşmesi için çok ciddi bir muhasebeye ihtiyaç var. Bir kere tehcirin ve katliamın resmi devlet tarafından kabul edilmesi lazım. Çok cesaretli bir hükümetin devlet mekanizması ile hesaplaşması lazım. Şimdi Başbakan zaman zaman Dersim katliamı diyor ama eski İttihat ve Terakki rejiminin son versiyonudur AKP rejimi. O da bu planları yapmak üzeredir. O planlamaları yapan bir hükümet, Dersim ile yüzleşebilir mi? Onun sonuçlarına katlanabilir mi?

Bir şey söyleyeyim, bu uluslararası düzeyde de gelişecektir. Uluslararası hukuk anlamında bunlar tartışmaya açılacaktır. Türkiye hızlıca yüzleşmek zorundadır bu konularla. Sivas ile de yüzleşilemedi. Sivas'ın gerçek failleri ortaya çıkarılamadı. Sivas katillerinin hepsi birer ülkede. Burada devlet dairesinde çalışan, bu katliama katılan insanlar var. Bu devletin başka bir yüzüdür. Bizim istemediğimiz bir yüzüdür. Bu yüzden Dersim çok farklı ruhsal bir formasyona yol açtı. Dersimlileri dağıttılar bu ülkenin her yerine. Dersim'in kayıp kızları var. Bakın o kızlar kimlerin ellerinde? Benim için en acı olay bir Mustafa Suphi'nin karısıdır, beni çok incitir ve acıtır; bir de Dersim'in kayıp kızları saçlarımı diken diken eder. O kızlar neler yaşadılar, nelerle karşılaştılar, çok üzülüyorum.

*Dersimli Kemal'in sessizliğini nasıl değerlendiriyorsunuz?


Onun sessizliği bir Dersimli olarak, bir CHP'li olarak, hadi CHP'liyi anlarım da, bir Dersimli olarak kabul edilebilir bir durum değildir. Ben de Dersim kökenliyim. Bu bir aydın tavrı değildir. Bir siyaset adamı olarak doğru bir tavır değildir. Siz yeni bir umut ortaya koyacağınızı söylüyorsunuz, yeni bir yaşamdan bahsediyorsunuz ve yüzleşmekten kaçıyorsunuz. Dersim için hiçbir projeniz yok. Dersim için ne yapacağınız konusunda tek bir cümleniz yok. Bu acı bir durumdur. Bunun muhasebesinin seçmenler tarafından yapılması lazım.


Biz cumhuriyetin demokratikleşmesini istiyoruz

*8 Haziran sonrasını siz nasıl görüyorsunuz? Nasıl bir Türkiye ile karşılaşabiliriz?


Partimizin barajı aşacağına inanıyorum. Her türlü baskıya rağmen biz barajı aşacağız ve siyaset kurumunu, devleti çok zorlayacağız. Devletin, cumhuriyetin demokratikleşmesi için uğraşacağız. O parlamentoyu çalışır hale getireceğiz. Yaşanabilir ülke yaratmak için hem genelde hem yerelde uğraşacağız. Yerel özerklik talebimiz çok farklı tanıtılıyor. Bizim yerel özerklikten anladığımız İzmir valisinin İzmirliler tarafından seçilmesi, Tire kaymakamının Tireliler tarafından seçilmesi. Yerel enerji üretiminin ülke enerji üretiminden çok, yerel enerji ihtiyacıyla birlikte yerelde karşılanması...

Mesela biz tüm termik santral projelerini iptal edeceğiz. Yenilenebilir enerjiler dışında hepsini iptal edeceğiz. Devlet İhale Kanunu'nu toplumun denetimine sunacağız.  4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmesi'ni ve ihaleleri toplumun önüne koyacağız ve şeffaf yapacağız.

8 Haziran'dan sonra ülkede çok şey değişecek. AKP eski AKP'liliğini yapamayacak. Eski geri yapıları savunan partiler de kendine çeki düzen verecek. Biliyorsunuz kadın kotası konusunda diğer partiler bizim arkamızdan geliyorlar. Bizim önümüze koyduğumuz hedefleri kopya etmeye başladılar. Biz bundan sevinç duyuyoruz. Keşke kopya edip de bunu defterlerine yazabilseler.

*Doğrusu HDP'nin barajı geçme ihtimali bile partiler üzerinde demokratikleştirici bir etkide bulundu.

Evet, çok etkisi oldu. Tabii gelişen bir yapı, insanlar tarafından kabul edilmek zorundadır. Eğer geleceğe yönelik ciddi bulunursanız kabul edilirsiniz. Her şeye rağmen AKP geleceği istemiyor. 2023 hedefleri onların diktatörlük hedefinin tescilidir ve cumhuriyetin de son bulmasıdır. Cumhuriyet projesinin 2023 yılında son bulması projesidir bu. Biz cumhuriyetin demokratikleşmesini istiyoruz, hâlâ çok önemli değerleri var, bu ülkenin yarattığı. Demokratik güçlerin, sınıf mücadelesinin, diğer mücadele alanlarının kazanımları söz konusu. Bu kazanımlar yerle bir edildi. 2023 bunların tescil tarihi olacak sözüm ona. Hiçbir zaman bunu yerine getiremeyecekler. Eğer barajı geçemezsek gerçekten büyük bir karanlıkla karşı karşıya kalacağız ülke olarak. Ama karanlığa karşı da elbette mücadelemiz devam edecek.

Bizim açımızdan ise HDP barajı geçemezse bu işin ve her şeyin sonu demek değildir. Mücadele alanları geniştir, mücadelemize devam edeceğiz. Bu arada kendimizi gözden geçiririz. Biz nerede hata yaptık ve projelerimizi neden anlatamadık diye döner bakarız. Biz yine halkla buluşmanın yollarını ararız. Tüm demokratik mücadele alanlarını zorlayacağız. Gerçek demokrasinin inşaası için yeni araçlara yöneleceğiz.

*HDP seçim sürecinde birçok saldırıyla karşılaştı. En son bombalama oldu. Taban bunu nasıl karşılıyor?


Bu saldırıların olabileceği konusunda tabanımız duyarlı, eğitimli. Yani AKP rejimine ve devlete karşı, bizim barajı geçmememiz için ellerinden geleni yapan her türlü yapıya karşı duyarlılık gelişti, bir sağduyu var. Bu sağduyu bizim demokrasi mücadelemizden kaynaklanıyor. Tabanımızın bu demokrasi mücadelemizi kabullenmesi ile ilişkilidir. Bu tür saldırılar yoğunlaşacaktır, belki daha büyük saldırılar olacaktır. Ama bu demokrasi mücadelesi konusundaki kararlılığımızı daha da artıracaktır. Kitle tabanımız dışında diğer dost kesimlerin de bize yaklaşımı önemli. Türkiye sol sosyalist hareketlerinin ve diğer toplumsal hareketlerin içerisindeki tüm yapıların destekleri oldukça önemli.

*Son olarak söylemek istedikleriniz?

Tersini açıklamamıza rağmen toplantılarımızda hâlâ 'AKP'yle koalisyon mu yapacaksınız?' sorusuyla karşılaşıyoruz. Alevilerde AKP'ye karşı çok dikkatli bir bakış var. Onun ismini duyduklarında bile kendilerine karşı bir saldırı olabileceği sonucunu çıkarıyorlar. O bakımdan gönüllerini verdikleri HDP'ye karşı bir tedirginlikleri var açıkçası. 'Ben oy vereceğim ama onlar AKP ile anlaşırlarsa kendimizi ihanete uğramış hissedeceğiz' diye düşünüyorlar.

Halkımızın, Alevilerin içi rahat olsun. Partimiz AKP ile koalisyon yapmayacaktır. Bizim HDP içindeki varlığımız da bir protokoldür. HDP'nin programı, geçerli program oluncaya kadar AKP ile koalisyon yapmayız. Halkların içi rahat olsun, zerre kadar kuşkuları olmasın.

Yine Selahattin Demirtaş'ın 'Bu ülke hükümetsiz kalmaz' sözü çarpıtılıyor. Bakınız HDP dışındaki iki parti hemen bir araya geliyor. Ermeni Soykırımı meselesinde ve Diyanet'in kaldırılması meselesinde, CHP ile MHP birleşiverdiler hemen. HDP'nin ortak olmasına, koalisyonda olmasına gerek yok ki. Hükümet hakikaten kurulur. Bu konuda çok rahatız ama sanırım yeterince anlatamıyoruz. Tavrımızı bir kez daha ifade etmiş olalım.