CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Merkez'de CHP Kadın Kolları Genel Başkanlığı'nın devir teslim töreni öncesi açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu, Bahçelievler cinayeti tutuklularının serbest bırakılması ile ilgili olarak  "Reform diye yaptıkları buysa kamu vicdanı kan ağlıyor" dedi.

İşte Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları: 

Uçağımız düşürüldü bizi çağırdılar bilgi verdiler 

Derin kuşkular oluşmaya başladı

Bir Amerikan Gazetesi’ni çok sert bir şekilde eleştirdik

Korkum o gazetenin yazdıklarının ortaya çıkmasıdır

Türkiye Cumhuriyeti'nde hiçbir Başbakan muhalefete doğruyu söylememezlik etmemiştir

Bizim elimizde fazla bilgi olmayabilir. Ama araştırın sorun dedik çağrı yaptık tık yok

Üçüncü çağrıyı Sayın Başbakan’a yapıyorum

İktidar Suriye hakkında o kadar büyük laflar ediyor ki miller sanıyor savaş çıkacak

Savaş istemiyoruz

Baskıcı zihniyetten en çok zarar görecek olan kadınlardır

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Şu  anda Türkiye, Ortadoğu'da yalnızları oynayan devlettir. İtibarı sıfırlanan devlettir. Buna üzülüyoruz. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bu hale mi düşecektik?”  dedi.

Kılıçdaroğlu, parti genel merkezinde düzenlenen Kadın Kolları Genel  Başkanlığı Devir Teslim Töreni öncesinde gazetecilerin gündemdeki konulara ilişkin sorularını yanıtladı.

Kemal Kılıçdaroğlu, 3. Yargı Paketi kapsamında Bahçelievler davası  hükümlülerinin tahliye olduğu ve kamuoyunda buna ilişkin bir tepkinin oluştuğu ifade edilerek, değerlendirmesinin sorulması üzerine, “Öyle bir cinayeti ve o  cinayetin toplumda yarattığı derin yaraları unutmak mümkün değil. Reform diye yaptıkları bu ise kamu vicdanı kan ağlıyor. Söyleyecek fazla bir şey yok” dedi.

Bir gazetecinin, “bazı milletvekillerinin hala tutuklu olduğunu, ancak bu hükümlülerin serbest bırakıldığını” ifade etmesi üzerine de Kılıçdaroğlu,  şunları söyledi:

“İki olayı bir arada değerlendirmek doğru değil. Birisinde katiller var,  yargı kararıyla kesinleşmiş katiller. Diğerleri tutuklu. Siz, katillerle  tutukluları aynı kefeye nasıl koyabilirsiniz. İkisinin arasında dağlar kadar fark  var. Birisinde kamu vicdanı kanıyor dedim. Serbest bırakmışsınız. Yedi genç  hunharca katledilmiş. Buna kim gerekçe bulabilir serbest bırakılmaları için. Siz  reform adı altında kendinize göre bir şeyler yapıyorsunuz, istediğinizi serbest  bırakıyorsunuz, istediğinizi de hapse atıyorsunuz. Bunun adı da adalet oluyor.  Siz buna inanır mısınız? Böyle bir adalet kavramı var mı dünyada? Tümüyle adalet  kavramının içini boşalttık. Kamu vicdanının rahatsız olmasının temel nedeni de bu  zaten. Adalet dediğiniz kavramın içi tümüyle boşaltılmış durumda.”

Artık adalet denildiğinde Ak Parti'nin adaletinin anlaşıldığını, kendilerine göre bir adalet, hukuk, yargıç, Yargıtay, Danıştay yarattıklarını  iddia eden Kılıçdaroğlu,yargıçların verdiği kararın toplum vicdanında kabul  görmesi gerektiğini ifade etti. Kılıçdaroğlu, bunun evrensel bir ilke olduğunu,  ancak Ak Parti iktidarının bu evrensel ilkeyi yerle bir ettiğini söyledi.
       
“Başbakanın ucuz siyaset yaptığını halk anlamıyor mu?”
        
“Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bugün, sizin Samsun'daki sel felaketine  ilişkin eleştirilerinize cevap verdi. 'TOKİ konutlarında sadece AK Partililer oturmuyor. Kılıçdaroğlu, ucuz siyaset yapıyor' dedi. Değerlendirmeniz ne olacak?” sorusuna Kılıçdaroğlu, şu yanıtı verdi:

“Acaba Sayın Başbakan orada ölen yurttaşlarımızla ilgili bir şey söyledi mi? Ben ölen yurttaşların hesabını sorduğum zaman bunu ucuz siyaset olarak değerlendiren bir Başbakanın ucuz siyaset, sığ siyaset yaptığını halk anlamıyor mu?”

“Bodrum katında ölen insanların hesabını kim verecek?” diye soran Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

“TOKİ'den sorumlu olan Bakan bile 'biz sorumluyuz' dedi. Sayın Başbakan onun sesini bile öyle anlaşılıyor ki duymamış. Bu ülkede insanın değeri yok mu?  Onlar insan değiller mi? Biz geçen yasama döneminde bodrum katlarında insanların, ailelerin oturmamasıyla ilgili kanun teklifi bile verdik. Şimdi yeni uyanmışlar, 'bodrum katlarında oturmasınlar' diye. Niçin? Dere yatağında yaparsanız sel gelince önce o insanlar boğulacak. Bunu gördüler. Bütün Samsunlular gördü. Sel  sonrası atıklara baksınlar. Çöp merkezinin üstünde, çöplerin toplandığı bir alan  üzerine TOKİ konutu yapacaksınız, sonra kalkacaksınız bunu eleştirenlere de  'Efendim bunlar ucuz siyaset yapıyorlar' diye CHP'ye eleştiri getireceksiniz. Bu  kabul edilebilir bir şey değil. Dünyanını neresine giderseniz gidin, kabul edilmez.”
       
TBMM'de cemevi talebi
        
Kılıçdaroğlu, partisinin milletvekillerinden Hüseyin Aygün'ün TBMM'de  cemevi açılmasına ilişkin talebi ve bu talebin Meclis Başkanlığı'nca Diyanet  İşleri Başkanlığı'na sorulması ve reddedilmesine ilişkin soruları da yanıtladı.

“Bunlar Türkiye'nin gündemini birinci derecede işgal edecek tartışmalar  değildir. Bu tartışmalardan siyasetin özenle kaçınması lazım” diyen  Kılıçdaroğlu, dinin Allah'la kul arasındaki bir manevi ilişki olduğunu, bu  ilişkiye Diyanet İşleri Başkanlığı, milletvekilleri, başbakan, anamuhalefet  partisi lideri olarak kendisi ya da TBMM Başkanının girmeye hakkı ve yetkisinin  olmadığını söyledi.

Kılıçdaroğlu, kimsenin elinde adaleti tartacak, inancı ölçecek bir tartı  olmadığının da altını çizdi.

Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in “Yargı üzerinde  mahalle baskısı oluşturuluyor” şeklinde eleştirileri olduğunun ifade edilmesi  üzerine de Kılıçdaroğlu, “Onun muhatabı herhalde AKP'nin milletvekilleridir.  Onların isimlerini versin, saysın” dedi.
       
Kıdem tazminatına yönelik düzenleme
        
Kılıçdaroğlu, kıdem tazminatına yönelik yeni düzenleme konusunda CHP'nin tavrının ne olacağını sorusunu yanıtlarken de kendilerinin önce Türk-İş'i,  sendikaları bekleyeceklerini ifade etti.

Kılıçdaroğlu, “Sendikaların bu konuda almış oldukları kararlar var.  Türk-İş'in genel kurulunda oy birliğiyle alının kararlar var. O kararlara biz  saygı duyuyoruz. O kararların arkasında Türk-İş durduğu sürece biz de duracağız. Türk-İş durmasa da biz duracağız. Çünkü işçilerin haklarının ellerinden  alınmasını uygun görmüyoruz. Sosyal devlet ilkesine aykırıdır bu” diye konuştu.
       
"Fazıl Say üzerinde de ciddi bir baskı var”
        
Piyanist-besteci Fazıl Say'ın kendisine yönelik sözlerine bir yanıtı olup  olmadığının da sorulduğu Kılıçdaroğlu, “Herhangi bir yanıtım olmayacak. Ben  sanatçılar üzerindeki baskıyı eleştirdim. Tabii isim verme ihtiyacı var. Sizin  sanatçılar üzerindeki baskıyı söylemeniz, kanıtlamanız gerekiyor. Sayın Fazıl Say  üzerinde de ciddi baskılar var. Bu bilinen bir gerçek” dedi.
        
“Stratejik alanlarda boğuldular”

        
Kılıçdaroğlu, Suriye'deki gelişmeler ve Türkiye'nin tutumuna ilişkin soruya da şu cevabı verdi:

“Suriye konusunda BM Güvenlik Konseyi'nde başlayarak ilişkilerin tutarlı  bir bazda gelişmesi için biz geçen yıl AKP hükümetine bir çağrı yaptık. Dedik ki:  Rusya, Çin, Suriye iki taraf da hem Esad hem karşıtları, İran biraraya gelsin,  Türkiye bir uluslararası konferans düzenlesin. Bu sorun nasıl aşılabilir, bu  konuda çözüm üretsin dedik. Bizim bu önerimiz AKP hükümeti tarafından reddedildi. Sonra bizim bu önerimizin benzerini Rusya yaptı. Çağrıda bulundu, tarafları topladı. Bizim yaptığımız çağrının gereğini Rusya yaptığı için gerçekten üzülüyoruz. Hem Türkiye kendi bulunduğu coğrafyada iddialı bir devlet olacak,  sorunlara sağlıklı çözüm üreten bir devlet görüntüsü verecek fakat yaptığı  eylemlerle bu görüntüye tümüyle ters düşecek... Suriye içindeki muhaliflere açıkça  destek vermesi Türkiye'nin, üstelik kendisinin sırtını sıvazlayan batının egemen  güçlerinin taşeronluğunu yaparken, onlardan daha aktif öne çıkacak, çıkmaya özen  gösterecek, sonra da gelip duvara çarpacak.

Şu anda Türkiye, Ortadoğu'da yalnızları oynayan devlettir. İtibarı  sıfırlanan devlettir. Buna üzülüyoruz. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti bu hale mi düşecektik? Stratejik Derinlik diye kitap yazdılar, stratejik alanlarda boğuldular. 'Sıfır sorun' dediler komşularla, geldikleri nokta sıfır politika. Böyle bir dış politikayı Türkiye hak etmiyor.”

Kılıçdaroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Suriye konusunda “CHP'nin gayri milli bir politika izlediği” yönündeki eleştirisini nasıl  değerlendirdiğinin sorulması üzerine de şunları söyledi:

“Türkiye'nin uluslararası alanda çıkarlarını savunan bir parti varsa o partinin adı, CHP'dir. Bizim izlediğimiz politikayı gayri milli olarak  adlandıranlar batının egemen güçlerinin taşeronluğunu yapanlardır. Taşeronluktan  gayri milliliğe terfi etti onlar. Onu çok iyi biliyoruz. Benim yaptığım çağrıyı  eğer cesurlarsa ve yürekleri varsa kamuoyuna onlar da o çağrıyı yapsınlar. Yani  ABD'nin, Rusya'nın ve İngiltere'nin ellerindeki bilgileri kamuoyuyla  paylaşmalarını isteme çağrılarını Sayın Başbakan yapsın, Sayın Davutoğlu yapsın.  Bunu yaparsa gerçekten milli bir politika izlediğini ben anlayacağım.”
       
KPSS'yle ilgili iddialar


Bir başka gazetecinin, “Başbakan, tutuklu milletvekilleriyle ilgili de  'milletvekili yapmak için cezaevlerinin içine mi kaldınız?' diyerek CHP'yi  eleştirdi” şeklindeki sözleri üzerine Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın hukuk  bilgisinin yetersiz olduğunu bildiğini söyledi.

Onların milletvekili olmasının önünde hiçbir engel olmadığını belirten  Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

“Engel varsa çıkıp söylesinler. Kim engel? YSK, savcılıklar,  milletvekilleri seçilmelerinde önlerinde hiçbir engel olmadığını karara  bağladı... Bu kadar basit bir hukuk gerçeğini çarpıtıp, kamuoyuna farklı bir  dille seslendirmek bir ülkenin başbakanına yakışmıyor. Bir insan hukuk bilgisine  sahip olmayabilir, bilmeyebilir, ama kendi geçmişini bir tahlil etmesi lazım  Sayın Başbakanın. Milletvekili seçilemiyordu. Önündeki engelleri kaldıran parti  CHP'dir. Bunu bilsin. Biz bu gerçeği her seferinde onun yüzüne vurmak zorunda  değiliz. Ama hapiste tutuklu milletvekilleri var, mahkum değil. Bu kadar basit  gerçeği çarpıtarak, kamuoyunu yanıltacağını sanıyorsa aldanıyor.”

Başbakan Erdoğan'ın KPSS'deki iddialar konusunda da CHP'yi eleştirerek,  “Terör örgütünün eylemini sahiplendi CHP” dediğinin ifade edilmesi üzerine de  Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Kimmiş o terör örgütü? Sorular çalınmışsa, çalanın kimliğine bakılmaz.  Soru çalınıp birilerine servis edildiyse, 'Efendim bunu KCK'lılar çaldı. Ses  çıkarmayalım. Ya da başkaları çaldı ses çıkarmayalım'... Böyle bir anlayış  olabilir mi? Sorunun çalınmaması lazım. Bir mantık bütünlüğü olması lazım  insanlar cümleleri kurarken. Sayın Başbakanın kurduğu cümlenin mantık bütünlüğü  yok. 'Soruları KCK'lılar çaldı. CHP bunu eleştiriyor. O zaman CHP KCK'lılara  sahip çıkıyor'... Olur mu böyle şey?”