Cumhurbaşkanı Adayı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, Samanyolu Haber Tv'de Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu'nun gündeme dair sorularını cevapladı.

"ZALİM İLE MAĞDUR ARASINDA TARAFSIZ KALAMAZSINIZ"

Türkiye'nin Filistin konusunda tarafsız kalmaması gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı adayı İhsanoğlu, “Türkiye bir dönem barış müzakerelerine katkı sağlayan bir ülkeydi, bence şimdi barış durdu. Çünkü İsrail yerleşim merkezlerine devam ediyor ve yerleşim alanlarını genişletiyor. Oradaki insanlar kaderlerine terk edilmişler. Barış süreci durduruldu, Filistin hükümetinin hakimiyetindeki toprakların yüzde 78'i İsrail'e gitti, yüzde 22'si Filistin'e kaldı. Böylece haksızlıklar devam ediliyor. Bugün aldığım son haberlere göre 175 kişi şehit olmuş, bu son 8 gün içinde İsrail'in Filistin'e yaptığı zulümler Cenevre antlaşmasına göre suç kabul edilebilir” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı olacak kişinin yetkilerin sınırları dışına çıkmaması gerektiğine değinen İhsanoğlu, devlette keyfiliğin olmadığını vurguluyarak yetkilerin anayasadan alınması gerektiğini kaydetti. İhsanoğlu, “Yetkiyi millet verecek, ondan sonrasına kimse karışamayacak, Bu anayasal bir hak değil, yani ben istediğim yetkiyi alacağım istediğim gibi davranacağım bu bana başka bir şeyi hatırlatıyor” dedi.

''EDEP YA HU''

İhsanoğlu,  İçişleri Bakanı Efkan Âlâ'nın geçtiğimiz günlerde bir sahur programında söylediği “Hz. Muhammed’in Mekke’nin fethi sırasında gurura kapıldı ve Allah tarafından uyarıldı” şeklindeki sözleri için ise “Haşa. Sadece edep ya hu denir buna. Bu ifade böyleyse, sümme haşa, sümme haşa” diye konuştu.

"YÜZLERCE, BİNLERCE MEMUR, HAKİM, POLİS BUNLARA YAPILANLAR REVAİ HAK MIDIR?"

Türkiye'nin son dönemde yaşadığı 17 Aralık süreci ile ilgili açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, binlerce polisin, hakimin ve savcının yerinin değiştirilmesinin endişe verici olduğunu dile getirdi.

İhsanoğlu, şunları söyledi:
"Bu tablo büyük endişe verici bir tablo. Hukuk kurallarının dışına çıkıldığı bir intiba var. Bu insanlar eğer suç işlemişlerse elbette usulüne uygun olarak disiplin cezaları vardır. Devlet memurlarının bağlı olduğu yönetmelikler kanunlar var. Ama bir şüphe ve iddia üzerine bir insanı alıp oradan oraya bir iki günde bir vilayetten başka bir vilayete verildiğini gördük. Ve bunlar hakkında hiçbir dava açılmış değil. Mahkemeye sunulmuş değil. Yargı kararı yok, iddia yok, suç yok, delil yok, hüküm yok. Bu da şunu ortaya koyuyor: Türkiye'nin adalet sistemini yeniden ıslah etme. Kanun hakimiyetini yeniden kurma. İnsanların kanunlar karşısında eşit sayılması lazım geldiğini ve hiç kimsenin bir imtiyaz sahibi olmama durumu. Bugün Fransa'da eski Cumhurbaşkanı bazı iddialar şüphelerden dolayı sorgulandı ve dava açıldı. Herşey şeffaf oldu. Bizde neden şeffaf olmuyor. Niye biz şeffaflıktan çekiniyoruz. Hukuk davaları siyasi argümanın yerinin olmaması lazım. Gördük öbür davaları Yargıtay bozdu, Anayasa Mahkemesi bozdu. İnsanlar içeride ömürlerini çürüttüler. Çıktılar, şimdi bu insanlara yapılan muamele revai hak mıdır? Bu yüzlerce, binlerce memur, hakim, polis bunlara yapılan nameler revai hak mıdır? Bu büyük bir zulümdür. Bu zulmün bir an evvel bitmesi lazım. Bu insanların suçları varsa mahkemeye verilsin.”

"TÜRKİYE ARTIK KARANLIK SAYFALARI GÖRMEK İSTEMİYOR"

Çözüm süreci için Güneydoğu'nun değişik illerine gideceğini söyleyen İhsanoğlu, Türkiye'nin artık kan görmek istemediğini savunarak, “Türkiye'nin bu sorunu çözmesi lazım. Türkiye artık bu karanlık sayfaları görmek istemiyor. Biz bu problemi çözme imkanına sahibiz. Oturarak, konuşarak tartışarak halletmeliyiz, kavga ile silah ile olmaz. Barış görüşmelerinin meclise gelmesi ve milli mutabakatla çözülmesi gerektiğine inanıyorum” şeklinde konuştu.

''DEMİRTAŞ CENTİLMEN BİRİ''

İhsanoğlu, Cumhurbaşkanı adaylarından Selahattin Demirtaş'ın centilmen biri olduğuna değinerek, kendisini makamında ziyaret ettiğini ve başarılar dilediğini belirtti.

Başbakan Erdoğan ile şartların uygun olması halinde canlı yayına çıkabileceğini ifade eden İhsanoğlu, Cumhurbaşkanlığı makanına çıkacak kişinin o makama layık olması gerektiğine dikkat çekerek, “Bu yüce makama seçilecek insanların o makama layık olmasalar millet onlara nasıl bakar? O makam Türk milletinin en yüksek makamı, o makama saygı babında bulunulması gerekir. Şimdi eğer cumhurbaşkanı oturduğu yerde anayasada olmayan yetkileri kullanmak isterse kendi gündemini kullanmak isterse sistem kilitlenir” şeklinde konuştu.

"ÜLKEMİZİN İNSANLARI KAÇIRILIYOR AÇIKLAMA YOK"

İhsanoğlu, açıklamalarını şöyle devam etti: "Çok üzücü bir şey, mesela Beyrut'taki pilotlarımız esir alındılar, bir tek uçan THY değil ki Avrupa'dan uçaklar gidiyor, Afrika'dan gidiyor, ama bizim TIR şoförleri tutuklanıyor. Bu herhalde bizim biraz itibarımızla ilgili bir promlem. Bizim politikalarımızla ilgili. Hükümetle ilgili bir açıklama bekledim ama bir ses çıkmadı, Ülkemizin insanları kaçırılıyor ve bir açıklama gelmedi. Bu soruyu ben de ona sordum. Ben seçileceğimden eminim. Çünkü bu miletin yeni bir sese yeni bir nefese yeni bir ruha ihtiyacı var. Bu millet kararını vermiştir. Ben o kararı biliyorum. Sevgi, saygı ve birlik tohumları ekiyorum."

''YURTDIŞINDAKİ OKULLAR MEDAR-I İFİTHARIMIZ''

İhsanoğlu, yurtdışındaki Türk okullarıyla ilgili şu ifadeleri kullandı:
"Ben bu okulları uzun yıllardan beri takip ediyorum. İlk açıldığı günlerden itibaren Orta Asya'da, Endonezya'da, Afrika'da ve değişik yerlerde bunu gördüm. Ve şunu gördüm. Orada bu okullar bunlar bir Türk olarak bizim medar-ı iftiharımızdır. Orada bayrağı, İstiklal Marşı'nı ve Türkçe'nin öğretildiğini görmek. Yetişkin çocukların iki yönü benim takdirime mucip oluyor. Çok iyi yetiştiriliyorlar. Eğitim seviyesi çok yüksek. Modern. Sudan'da bir okula götürdüler. Laboratuvarları mükemmel. Herşey var. İkincisi de o küçük çocuklardan bir muhabbet bir sevgi bir dostluk elçisi yetiştiriyorsunuz. Ve o kendi ülkesiyle Türkiye arasında bir bağ kuruyorsunuz. O çocuk üniversiteyi bitirdikten sonra kendi üllkesinde kariyerine başladıktan sonra artık o Türkiye'nin dostu olarak devam edecektir. O mekteple hocalarla olan Türkiye'ye yaptığı ziyaretlerde aldığı intibalarla hep Türkiye'nin yanında olacaktır. Bu Türkiye için büyük bir yatırımdır. İkincisi oradaki hükümet erkanı çocuklarını o okullara götürüyorlar. 3.'sü olarak 28 Şubat'ta bu mektepler aleyhinde bir kampanya yaratıldı. Ama o kampanyanın sonunda bu mekteplerde Türkiye'nin yüksek menfaatlerine milli çıkarlarıne politikalarına ters bir şey bulunmadı. Çok uğraşıldığı halde bulunmadı. Şimdi o günden bugüne acaba bu mektepler doğru yoldan kötü yola mı gittiler. Ben bilmiyorum. Varsa böyle birşey öğrenelim. Bu okullar benim gezdiğim gördüğüm okullarsa bunlar gerçekten hem o ülkelere hem Türkiye'ye çok büyük hizmetler ifa ediyorlar ve çok güzel bir gençlik yetiştiriyorlar. Ve bulundukları yerde takdir görüyorlar."