CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Parti Meclis Toplantısı'nda konuştu. Kılıçdaroğlu, "12 yılda AKP’nin geldiği nokta devlet partisine dönüşmüş olmasıdır. Devleti yöneten değil kendisi devlet olan bir parti konumuna gelmiştir. Bu gerçeğin herkes tarafından bilinmesi gerekiyor. Bizim siyasal mücadelemizin, sıradan bir partiyle olmadığını AKP devletine karşı mücadele ettiğimizi herkesin bilmesini isterim. Sadece içerde değil dışarda da sorun olmaya başlayan bir siyasal iktidar var. Çünkü biz batının bir parçasıyız, iki yüz yıllık mücadele bunun üzerine inşa edildi. Geldiğimiz nokta uygar dünyadan kopan ortadoğunun parçası olan ülke konumuna geldik. Sözlerime yolsuzluk ve rüşvet olaylarıyla başlamıştım. Sadece yolsuzluk yapanların rüşvet alanların aklandığı değil, namuslu insanların cezalandırıldığını görüyoruz. Haram parayla haça gideceksin, bakanların çocuklarının evinde milyon dolarlar olacak, onları aklayacaksın. Rüşvet almadı diye Teoman Memuru süreceksin" diye konuştu.


"HAKSIZLIĞA HUKUKSUZLUĞA ORTAK OLMA"


Kılıçdaroğlu, "Senin inancını kendi yolsuzluğuna malzeme eden bir siyasal iktidara izin verme. Haksızlığa hukuksuzluğa ortak olma. Senin inancın bizim başımızın üstündedir. Senin kimliğin bizim başımızın üstündedir. Sorun inançta ve kimlikte değil sorun senin inancını ve kimliğini kullanarak devleti soyanlardadır. Bunu bileceksin ve öğreneceksin. Nereye kadar biz bunu ifade edeceğiz? Herkesin ortak görevidir bu" dedi.


"DAVUTOĞLU TÜRKİYE'Yİ YÖNETMEKTEN ACİZ"

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü; "Bir başka önemli gerçek, Davutoğlu Türkiye’yi yönetmekten aciz. Başbakanlık koltuğu da boş, cumhurbaşkanlığı koltuğu da boştur. Birileri oturuyor orada biliyoruz ama anayasayla çerçevelenmiş görevlerini yapmıyor. Davutoğlu’nun görev alanını abisi belirlemiş, onun dışına çıkamıyor. Devleti yöneteceksen adam gibi yönet, yönetmeyeceksen o koltuğu boşalt. Vesayet altında başbakanlar görev yapmaz. Kimin koltuk değneği olacaksın sen? İçerde çuvalladınız, dışarda da çuvalladınız."


"BU ÜLKENİN CUMHURBAŞKANI BM'DE BOŞ SIRALARA KONUŞTU"

"Dış politikada tam bir çuvallama var" diyen Kılıçddaroğlu, şunları söyledi; " Yüksek tepede bulunan kişi uçağa binerken ayrı, inerken ayrı konuşuyor. Başbakan ayrı, dışişleri bakanı ayrı konuşuyor. Böyle bir yönetimle Türkiye ilk kez karşılaşıyor. Tam bir kaos yönetimi var, kimin ne yaptığı belli değil. Biz hükümeti samimi olarak uyarıyoruz. Yanlış yapıyorsunuz diyoruz. Söylediklerimizin tamamı ortaya çıktı. Dış politikada dilimizde tüy bitti, yanlış yapıyorsunuz, 'Türkiye’yi bataklığa sürüklüyorsunuz' dedik. 'Siz bilmezsiniz' dediler. Buyrun geldiğimiz noktaya bakın. Kim biliyormuş. Sizin aklınıza ihtiyacımız yok dediler, buyrun sizin aklınızla ortaya çıkan tabloya bakın. Bizim yaptığımız iyi niyetli eleştirilere verdikleri cevap var, muhalefet sussun. Böylece demokraside de yeni bir evreye geldik. Herkesin sustuğu sadece hükümetin konuştuğu bir anlayış içindeler. Buna demokrasi denmez. Şimdi o sözcüğü kullanmak istemiyorum ama yeri geldiği zaman da kullanacağız. Bu farklı bir rejim, anlayıştır. Hele hele bunu ünvanında profesör doktor yazan bir kişi tarafından kullanılması bizim kabul edeceğimiz bir olay değildir. Bu ülkenin cumhurbaşkanı BM’de boş sıralara konuştu. Ulusal kurtuluş savaşını veren, dünyada bütün mazlum ülkelerin önderi olan bir Türkiye’yi bu noktaya getirdiler. Oylama yapılıyor Türkiye’ye 60 oy çıkıyor. Bu diplomatik bir darbedir. Neden bize susun diyorlar, millet bunları öğrenmesin diye. Nasılsa havuz medyaları var. ama biz bunları anlatmak zorundayız."


"ŞİDDETLE YÖNETİLMEZ"

Kılıçdaroğlu, "Çözüm sürecinde de çuvalladılar. Bi iç isyan yaşadık 40’a yakın vatandaşımız öldü. Çıktı valisi kaymakamı, 'Efendim bu ölenler vatandaşlar birbirini öldürmüş.' Sormadan edemiyorum. Sen seyirci misin, bakan mısın? Seyirci bile buna tahammül edemez. Bakanlık koltuğunda oturacaksın, vatandaşların birbirlerini öldürmelerini dile getireceksin, benim sorumluluğum yok diyeceksin. Sen o koltukta niye oturuyorsun? Kendi yolsuzluğun olduğu zaman, polisi hakimi sürüyorsun. Vatandaş birbirini öldürdüğü zaman seyirci oluyorsun. Böyle bir devlet yönetimini asla kabul etmiyoruz. o bakan da o koltukta oturmamalı. 'Şiddete misliyle karşılık vereceğiz' ne demektir? Almanya’ya baksınlar, tarihine baksınlar. Şiddete misliyle karşılık verilen ülkeye, Führer dönemindeki Almanya’ya baksınlar. Çıktım şunu söyledim 'Devlet şiddetle yönetilmez, akılla yönetilir, irfanla, bilgiyle yönetilir. Şiddetle öfkeyle yönetilmez. Biz muhalefetiz sağ duyu çağrısı yapıyoruz. Onlar iktidarlar şiddet çağrısı yapıyorlar" dedi.


"KOŞA KOŞA İMRALI'YA GİTTİLER"

Kılıçdaroğlu, "Biz siyaseti kişisel çıkar amacı olarak kullanmadık. Ama bunlar ülkeyi kendi çıkarları için acımasızca kullanıyorlar. Olaylar büyüdü, önleyemediler. Alanlara asker çıktı, yine önleyemediler. Koşa koşa İmralı’ya gittiler, Öcalan’a gittiler. Yalvardılar yakardılar. Görüşmeler sağlandı olaylar bitti. Şu hükümetin geldiği noktayı nasıl içinize sindirirsiniz? Böyle bir devlet yönetimi olabilir mi? Ben buna itiraz etmeyeceğim de kim itiraz edecek? Bana sen sus diyor, önce sen sus. Aklını başına topla, devleti adam gibi yönet. Yönetmiyorsan o koltuğu bırak" diye konuştu.


"BASKIYI SANATÇIDAN BAŞLATTILAR"

Kılıçdaroğlu, "Baskıyı sanatçıdan başlattılar. Hepimizin gururu onur duyduğu Fazıl Say’a yasak getiriyorlar. Akıl var mantık var. Bana dünyanın hangi demokrasisinde sanatçıya yasak getirildi diye örnek veren bir adam çıkar mı acaba? Fazıl Say eline silah mı aldı, Molotof mu aldı, yüzünü kapattı mı? Aydınlık bir yüzü var, tek çaldığı piyano. O piyano çalıyor öbürleri başka şey çalıyor. Daha iki gün önce HAK-İŞ’in bir toplantısında belgeselci arkadaşımız Suat Eroğlu bir belgesel sunuyor. Hükümetten bir yetkili tahammül edemiyor. Çıkıyor o sanatçı da, sanatçı yüreğiyle kendisinin belgeselinin izlenilmesine tahammül edilmemesine doğru olmadığını söylüyor. Ve yumruk atılıyor bu adama. Hangi vicdandan söz ediyorsun? Gözünün önünde bir sanatçı şiddete maruz kalıyor. Nasıl buna tahammül ediyorsun?" dedi.


"GİDENLER KİRLENECEKTİR"

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı; "Önümüzde Cumhuriyet Bayramı var. Davetler geldi. Sizlere de gelmiştir. Bizi Ak Saray’da bekliyorlarmış. Şunu söyledim. Gitmeyin kirlenmeyin. Gidenler kirlenecektir. O bina alın teriyle ödediği vergilerle yapıldı. Kaçak bir bina. Bir ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı kaçak binada oturur mu? Gece kondu binada oturur mu? Bekliyorlar orada cumhuriyet kutlayacaklarmış. Hangi cumhuriyeti? Alın teri ve gözyaşıyla kurulan cumhuriyeti mi, yolsuzlukların başkenti yaptıkları orayı ak sarayı o cumhuriyeti mi? Hangi cumhuriyeti kutlayacaklar? Biz cumhuriyeti meydanlarda kutlayacağız, fener alaylarıyla kutlayacağız. Halkımızla kutlayacağız, coşkumuzu yaşayacağız. Onlarda oraya gidenler de kimliği ne olursa olsun. ister sanatçı ister iş adamı. Mahkeme kararıyla yapımı durdurulan, ama mahkeme kararı dinlenmeyen, kaçak bir yapıya gidip, erdoğan’ın dizinin dibine çöken insanları tarih affetmeyecektir. Bırakın kendi kendilerine kutlasınlar. Yolsuzluklarını kutlasınlar orada. 17 aralık hırsızlık haftası olarak kutlansın ve ak sarayda kutlansın. Otursunlar, dört bakanı çağırsınlar, rıza zarrab’ı çağırsınlar. Onlara yakışır. Otursunlar kutlasınlar. Bunu affetmeyeceğiz. Sanıyorlar ki, biz savcı çıktı, dosyayı kapattı unutacağız. Ne o savcıyı ne de dosyayı unutacağız. Neymiş dava açacakmış. sonAçmazsan namertsin sen. Kalkacaksın gideceksin hırsızların dizinin dibine çökeceksin. Sen savcı falan değilsin. Sen hırsızların avukatısın. Açık ve net söylüyorum. Biz bunu affetmeyeceğiz."