Kılıçdaroğlu konuşmasında şunları söyledi:

“Türkiye tarihinin en zor koşulları içinde ve bir beka sorunu ile karşı karşıya olduğu ifade ediliyor. Cumhuriyet tarihimizin en zor süreçlerinden birini yaşıyoruz. Bu kurultay Türkiye’yi yaşanan sorunlardan çekip çıkarma kurultayıdır. Bu kurultay, Cumhuriyeti demokrasi ile taçlandırma kurultayıdır. Bu kurultay Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Dolmabahçe’den bakıp ‘Geldikleri gibi gidecekler’ dedikleri kurultaydır. Bu kurultay huzur isteyenlerin kurultayıdır. Sivas Kongresi’nin ruhunu taşıyanların kurultayıdır. Adalet için cesaretle yola çıkanları kurultayıdır. Bu kurultay Kuvayı Milliyecilerin kurultayıdır. Firavun karşısında Musa olnaların kurultayıdır. Zulmün karşsıında dilsiz şeytan olmayanların kurultayıdır. Bu kurultay bereketli kurultayda yoksulluğu tarihe gömeceğiz diyenlerin kurultayıdır. Toplumun her kesimine umut taşımyaı öngörenlerin kurultayıdır. Bu kurultyay yurtta barış dünyada barış diyenlerin kurultayıdır. Ne ezen ne ezilen diyenlerin kurultayıdır.”

“Bu kurultay tanımında terör örgütü tarafından aldatılanlar yoktur. Bu kurultay salonunda terör örgütleri ile pazarlık kuranlar yoktur. Bu kurultay salıonunda terör örgütleri ile aynı menzile yürüyenler yoktur. Devletin haremini yani namusunu terör örgütüne teslim edenler yoktur. Bu kurultay salonunda terör örgütlerine “Ne istediniz de vermedik” diyenler yoktur. Vatan toprağını terör örgütlerine teslim edip Süleyman Şah Türbesi’ni kaçıranlar yoktur. Kendi vatanında vergi ödedememek için Man Adaları’nda şirket kuranlar yoktur. Bu kurultay salonunda namussuzlar kadar cesur olmaya ant içmiş namuslular vardır. Bu nedenle kurultayın adı ‘Adalet ve cesaret’tir. Adaleti ve cesareti bir arada götüreceğiz. Ülkemizin genel durumu şöyle. Bugün beş temel sorunla karşı karşıyayız. Karamsar bir tablo var. Bu tablo kaygıları derinleştiriyor. Oysa 2002’de iktidar olduklarında Türkiye’nin bir temel sorunu vardı. Bu bazen Kürt sorunu, bazen toplumsal barış, bazen Güneydoğu sorunu olarak dillendirildi. Demokrasi, ekonomi, eğitim ve dış politika sorunları eklendi. Sorunlar giderek derinleşmeketedir. Biz CHP solarak sadece sorunları dile getiren değil her sorunun üzerine kararlılıkla yürüyen bir partiyiz…”

Çözümlere de kısada değineceğim. Bazen ‘Kürt sorununu’ bazen ‘Güneydoğu’, bazen ‘toplumsal barış’ olarak dillendiriyoruz. 2002’de terör örgütünün beli kırılmıştı. Terör neredeyse sıfırlanmıştı. Sorun Türkiye’nin gündeminden büyük ölçüde çıkmıştı. Önce terör örgütü ile masaya oturdular. Toplantılar yaptılar. Şu tablo çıktı ortaya. Bugün toplumsal barışımızı tehdit eden terör daha geniş bir coğrafyada varlığını sürdürmeye çalıştı. Afrin’de askerlerimiz var. Yüreğimiz onlarla beraber. Şehitlerimiz, gazilerimiz var. Biz Afrin’de bu ülke için mücadele eden Mustafa Kemal’in Mehmetçiklerine buradan selam gönderiyoruz.

“SURİYE VE IRAK HÜKÜMETLERİYLE TEMASA GEÇİNİZ”

Afrin milli bir duruşu öngörüyor. Biz de milli duruşumuzu açık ve net dile getirdik. Ama birileri Afrin’i partisinin bir kararı gibi topluma sunuyor. Ordu Mustafa Kemal’in ordusudur. Mücadele Türkiye içindir. Türkiye’de, 2002’de rahmetli Ecevit döneminde terörün beli kırılırken 2018’de terör nasıl bu kadar geniş bir coğrafyaya kimlerin desteği ve yanlış politikalarla yayıldı bunu düşünmek zorundayız. Türkiye’yi bu noktaya kimler taşıdı hep beraber düşüneceğiz. Açık ve net bir çağırıyı yapmak istiyorum. Suriye hükümeti ile temasa geçiniz. Suriye’de toprak bütünlüğü sağlanacaksa, akan kan duracaksa Suriye devleti ile hükümeti ile derhal ilişki kurmak gerekiyor. Benzer ilişkiyi Irak merkez hükümeti ile kurmak gerekiyor.

‘KÜRT SORUNU’ KONUSUNDA

Sorunun çözüm adresi TBMM’dir. Sorun demokrasi ve özgürlük bağlamında çözülmek zorundadır. Kürt sorunu ile terör sorunu arasındaki hassas dengenin belirlenmesi gerekir. Terör örgütleri tarafından saldırıya uğrayan genel başkan olarak açık ve net söylüyorum; adına ne derseniz deyin bu sorunu çözecek olan parti sadece ve sadece CHP’dir. ‘İlk dört yıl içinde bu sorunu çözmezsem siyaseti bırakacağım’ diye sözüm var.

İkinci sorun dış politika. Yalnızlaşan bir Türkiye tablosu ile karşı karşıyayız. Egemen güçler tarafından savrulan ve savrulduğunu da ‘aldatıldık’ diye itiraf eden Türkiye tablosu ile karşı karşıyazı. Durup dururken neden Suriyen’in iç işlerine karışırız. Bugün hemen hemen her çevrede siyasi görüşten vatandaşımız diyor ki; ‘Türkiye’nin beka sorunu var’. 2002’de, 2003’te ‘Türkiye’nin beka sorunu var’ deniyor muydu? Bugün iktidarın getirdiği nokta bu sorunun tartışılmış olması. Bu ayıp bile ne kadar kötü yönetildiğini ortaya koymaktadır. Hem terör örgütü hem egemen güçler tarafında verilen talimatı yerine getiren ve yalnız kalan ve millete ‘Bizi kandırdılar’ diyenlerin Türkyie’nin yakasından düşmesi gerekiyor.

ERDOĞAN’A LOZAN TEPKİSİ

Dış politika milli olmak zorundadır. Türkiye bugün bir beka sorunu ile karşı karşıya. Türkiye’yi bu noktaya taşıyanlar utanmadan Lozan’ı tartışmaya açıyorlar. Lozan bu ülkenin tapu senedir. Sen Sevr’i mi özledin? Lozan’ı kanla gözyaşı ile acı ile aldık. Türkiye’nin sınırları cetvelle çizilmedi. Lozan verdiğimiz milli kurtuluş savaşının onur belgesidir. O onur belgesini kimseye tartıştırmayız.

Dış politikayı kesinlikle milli yapacağız. Egemen güçlerin talimatını kabul etmeyeceğiz. Bütün komşularımızla barış içinde yaşayacağız. Türkiye’nin Mısır ile Suriye, Irak ile, Libya ile, AB ile, Rusya ile, ABD ile ilişkilerini hangi parti inşa eder. Açık ve net düşünün göreceksiniz ki ilk akla gelecek parti CHP’dir. Çünkü CHP ‘Yurtta barış dünyada barış’ isteyen bir partidir. Yüzümüzü insan haklarının, evrensel değerlerin ve adalete önem veren milletler hanesine çevireceğiz.

EĞİTİM VAADİ

Üçüncü temel sorun eğitim. Bir ülkenin geleceği eğitime bağlı. Bir ülkenin eğitimini bozarsanız o ülke, geleceğini inşa edemez. Eğitim de milli olmak zorundadır. Bir partiye militan yetiştirmek amacıyla yapılmaz. Çocuklarımızın çağdaş uygarlığı yakalaması ve onu aşması için verilir. Bırakın eğitimde bir stratejiyi, her bakana göre değişen bir politika karşımıza çıktı. Bu hükümetin eğitim politikası yok. Bunu herkes biliyor. Kendi çocuklarını denek olarak kullanan tek ülke Türkiye’dir. Bugün her 100 aileden 80’i çocuğunun yurtdışında eğitim almasını istiyor. Bu da Türkiye’nin eğitimde iflas noktasına taşındığını gösteren en önemli verilerden biridir.


ÖĞRETMENLERE İKRAMİYE SÖZÜ

Bugün eğitim sisteminden ne aileler ne de öğrenciler memnun değil. Biz ne yapacağız? Bütün öğretmenleri toplumun en saygın kişileri haline getireceğiz. Bunun için ‘öğretmenler meslek kanunu’ çıkaracağız. Devlet memurları kanunundan ayrı tutacağız. Onlar aynı zamanda gelecek kaygısı taşımayacak. En düşük öğretmen aylığı açlık sınırının üstünde olacak. Şu anda Türk-İş’in belirlemesine göre açlık sınırı 5 bin 238 TL. Dolayısıyla en düşük öğretmen aylığı bunun üzerinde olacak. Her öğretmene 24 Kasım’da birer maaş ikramiye vereceğiz.

Taşımalı eğitime kesinlikle son vereceğiz. Nerede bir öğretmen öğrenci varsa orada onları yan yana getireceğiz. İş garantili eğitime önem vereceğiz. Okulundan mezun olduğu gün işi hazır olacak. İşsizler ordusu değil çalışanlar ordusu yaratacağız. Bizim kuşağımızda ailesinin görüşü ne olursa olsun geleceği olacaktır. Onlar güzel Türkiye’nin, onurlu Türkiye’nin askerleri olacaktır. Temel sorunlarımızdan biri de ekonomi. 2002’de temel bir sorun değildi. Bugün geldiğimiz nota son derece vahim bir nokta. Çiftçi traktörü için, kamyon şoförü kamyonu için dünyanın en pahalı mazotunu kullanmaktadır.


‘ŞOFÖRLERİ UNUTTULAR’

Şoför kardeşlerime sesleniyorum. Bunlar seni unuttu. Senin sorunlarını bütçe görüşmelerinde dile getiren parti CHP’dir. 15 yıldır Türkiye’yi üretimden kopardılar. 15 yıldır rant ekonomisi uygulanıyor. Çalışanlar vergi verirken rantiye sınıfına vergi ayrıcalığı getirildi. Bir masa, bir sandalye, elinde viski milyarları kazanıyorlar. Seni bu zilletten kurtaracak olan biziz kardeşim. Bugünkü iktidar, açık ve net söylüyorum, fazi lobisine hizmet eden iktidardır.

Yurtdışında bir grup tefeciye ödenen faizin miktarı 148 milyar dolardır. Peki içerde?.. İçerde de bir grup sermaye sahibine faizler ödediler: 689 milyar lira. ‘Faiz yüksek, faiz yüksek…’ İktidar değil misin? ‘Faizi düşürelim’ demekle faizler düşmez. Sen yakanı tefecilere kaptırmışsın. Sen tefecilere ve faiz lobisine hizmet eden bir anlayıştan geliyorsun. Biz ülkeyi üretim bandına alacağız. Herkesin işi herkesin aşı olacak. Herkes bunu çok iyi bilmeli. Faiz lobisine hizmet edersen ne olur? İşsizlik olur. Türkiye bugün ciddi bir işsizlik sorunu ile karşı karşıya. İşsizler kendi dertlerini anlatmak için kendilerini yakmak zorunda kalıyorlar.

TAŞERON SORUNU VURGUSU

Vicdan sahibi olan herkese sesleniyorum. Ankara’yı yönetenlerin vicdanı var mı? Bu açlık ve yoksulluk nedir diye biliyorlar mı? Kendi gelirlerini artırdılar, vatandaşı borç batağına soktular. CHP’ye zaman zaman haksız eleştiriler gelir. ‘CHP vatandaşın sorunu ile ilgilenmiyor, CHP entellerin partisi’ diyorlar. Onların yüzüne gözüne dursun. Senin haberin yokken taşeron sorununu kim gündeme getirdi? Onlarla 2013’ten itibaren bir olup onların derdini hangi parti dile getirdi. Asgari ücret kölelik düzeni idi. ‘Asgari ücret 1500 TL olacak’ dedik. Bizim bütün belediyeler bunu uyguladı. Türkiye Cumhuriyet Devleti para mı bulamayacak? Bu çarkı değiştireceğiz. Bu çarkı kıracağız, yeniden Türkiye’yi üretim bandına alacağız. ‘Ne ezen ne ezilen, insanca hakça bir düzen’ diyeceğiz.”


ORMAN KÖYLÜLERİNE SESLENDİ

Orman köylüsü… Bu Ankara’daki beyler hangi sorunları yaşadıklarını biliyor mu? Orman köylüsü en yoksul kesimdir. Bunların her birisini hükümet işveren olarak kabul ediyor. Orman köylüsünün sorununa sahip çıkan yine biziz. İnfaz koruma memurlarının derdini de dile getiren biziz. Kimin derdi varsa dergah buradadır. Kimin derdi varsa yanında duracağız. Derdi ile dertleşeceğiz ve sorununu çözeceğiz. Bizim belediyelerin verdiği hizmet bütün Türkiye’ye örnektir. Aydın’da iseniz eti daha ucuza alıyorsunuz. İzmir’de iseniz çocuğunuza her sabah süt veriliyor. Biz yerelde bütün halkımıza dostça hizmet ediyoruz. Eskişehir yeşil şehir, Bursa beton şehir oldu. Yerelden başlayarak gücümüzü iktidara taşıyacağız. Önümüzdeki seçimlerde, Balıkesir’i, Adana’yı, Mersin’i, Bursa’yı, Ankara’yı ve İstanbul’u alacağız. Bir tarih yazacağız. Bugün kimse kaygılanmasın. Adaleti ve cesareti savunacağız. İnsan biraz utanır. 15 yıldır yoksulluğu bitiremediler. Size sözüm söz, ilk bir yıl içinde yoksulluğu bu topraklarda tarihe gömeceğiz. Kimse ‘Benim gelirim yok’ demeyecek.


OHAL’İ KALDIRMA VAADİ…

OHAL’i kaldıracağız. Vatandaş yatırım yapacak. Rant ekonomisinden vazgeçip üretim ekonomisine döneceğiz. Dolayısıyla ekonomi poltiiaklarını tepeden tırnağa yeniden düzenleyeceğiz.
Üreten Türkyie anlayışı ile hareket edeceğiz. Ürtetim ekonomisinin gereği olarak asgari ücreti tamamen vergi dışına çıkaracağız. Sadece sanayide üretim değil tarımda üreteceğiz. Türkiye’yi saman ithal eden ülke ayıbından kurtacağız. Kültürde, sanatta üreteceğiz. Çiftçinin yüzde 1 olan kanuni hakkını vereceğiz.

5. temel sorunumuz demokrasi. 29 Ekim 1923’te kurduğumuz Cumhuriyeti tam demokrasi ile taçlandırmak kararındayız. Demokrasiyi kolay inşa etmedik. Gencecik fidan gibi çocuklarımızı darağacına gönderdik, başbakanları, bakanları darağacına gönderdik. Demokrasi için bedel ödenmemesi için, herkes düşüncesini özgürce ifade edebilsin diye, bu ülkede medya özgürlüğü sağlansın diye, yargı bağımsız olsun diye, hiçbir aileye zümreye ayrıcalık tanınmasın diye, kadın ikinci sınıf vatandaş kabul edilmesin diye, demokrasiyi savunuyoruz. Demokrasi milli iradeye yansısın diye çalışıyoruz. ‘Yüzde 10 seçim barajı kalksın’ diyoruz. Darbe hukukundan arınalım istiyoruz. Devlet içinde hiçbir kurum denetimsiz olmasın diye demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü savunuyoruz. Hesap soran değil, vatandaşına hizmet soran ve hesabını veren bir devlet olsun diye demokrasiyi savunuyoruz…

Demokrasi milli iradeye yansısın diye çalışıyoruz. ‘Yüzde 10 seçim barajı kalksın’ diyoruz. Darbe hukukundan arınalım istiyoruz. Devlet içinde hiçbir kurum denetimsiz olmasın diye demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü savunuyoruz. Hesap soran değil, vatandaşına hizmet soran ve hesabını veren bir devlet olsun diye demokrasiyi savunuyoruz.

ADALET YÜRÜYÜŞÜ HAKKINDA

15 Temmuz şehitlerine Allah’tan rahmet diliyoruz. Demokrasi düşmanlarına karşı hep birlikte mücadelemizi yaptık. Direnmesini bildik ve direndik. Demokrasiyi askıya alma, direnme hakkını getirmiştir. Ben 15 Temmuz darbe girişiminden önce ‘Demokrasiye karşı yapılan ihanetler karşısında direnme hakkını kullanacağım’ dediğimde üstüme gelmişlerdi. Tarih bizim yanımızda. Kim despot yönetim istiyorsa halkın direnme hakkı vardır ve direnme hakkı kutsaldır. Mustafa Kemal Atatürk, Bursa nutkunda ‘Türk genci devrimlerin ve Cumhuriyetin bekçisidir’ der. Bunların doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. ‘Bunları küçük düşürecek en küçük kıpırtı duyduğunda bu ülkenin ordusu ve polisi vardır demeyecektir. Elinde ne varsa onunla koruyacaktır’ diyor.

Direnme hakkını kullanıp 15 Temmuz’u savuşturanlar 20 Temmuz’da bir sivil darbe ile karşı karşıya kaldılar. 1 milyonu aşkın mağdur aile yaratıldı. FETÖ ile mücadele adı altında iktidara ne kadar muhalif varsa tüm kurumların üstüne baskı ile gidildi. Akademisyenler tutuklandı, gazeteciler tutuklandı. Milletvekilleri tutuklandı. Grev hakkı yasaklandı. Binlerce kişi kamudan atıldı. ‘Suçun bireyselliği’ gözardı edildi. Aile boyu suçlama getirildi, insanlar sivil ölüme terk edildi. Belediye başkanları ya görevden alındı ya da zorla istifa ettirildi. Anayasa uygulanamaz hale geldi. Güçler ayrılığı ilkesi sona erdirildi. Önce parti devletine, şimdi hanedan devletine dönüştürüldü. Bu düzeni yıkmak bizim boynumuzun borcudur. Bu düzeni yıkmak Kuvayı Milliyecilerin namus borcudur.

FETÖ’nün siyasi ayağını ortaya çıkarmamak için her türlü numarayı çektiler. Yedikleri içtikleri ayrı gitmiyordu bunların. Haksızlığa uğradığına inandığımız kişilerin hakkını savunmak bizim görevimizdir. Nuriye ve Semih’in haklarını savunmak bizim namus borcmuzudur. 15 Temmuz gecesi boğazı kesilerek ya da öldürülen askerlerin hukukunu savunmak namus borcumuzdur.

Yenikapı’da onların yüzlerine karşı çözüm önerilerimizi ifade ettik. Tek adam rejimini hedefleyen anayasa değişikliğini kabul etmedik. Referandum sürecinde olağanüstü bir mücadele verdik. Referandumu biz kazandık. 80 milyon kazandı. Ama YSK içine yerleştirilen çete, mühürsüz bir seçimi yasal bir seçim haline getirdi. O çeteden de hesap soracağız. Yürürlükteki anayasa değişikliği gayri meşrudur.Bir adalet yürüyüşü gerçekleştirdik. Yalnız olmadığımızı gördük. Yürüyemezsiniz dediler. Kızılcahamam’da durur. Bolu Dağı’nı çıkamaz dediler. Biz Köroğlu’yuz sen kim oluyorsun. Biz hakka hukuka ve adalet inanmış bir partiyiz.”

“Her milimini onurla yürüdük. Dünyaya meydan okuduk. ‘Adalet istiyoruz, hak istiyoruz, hukuk istiyoruz’ dedik. Maltepe’de görkemli bir miting yaptık. Bütün dünyada haber oldu. Maltepe’de önümüzde bir duvar vardı. Şimdi kurultayda söz veriyorum; bu duvarı yıkacağız. Onların duvarı bize vız gelir. Bizden korkuyorlar, korkmakta da haklılar. Çünkü bütün baskılara direniyoruz. Çünkü sözümüzü açıkça dile getiriyoruz. Onlara ve onların feriştahlarına meydan okuyoruz.

Ve sonuç. Bu kurultayda binler bir aradayız. Milyonlar TV’de bizi izliyor. Kurultaydan sonra hepiniz Anadolu’ya dağılacaksnız. Size çok büyük görevler düşüyor.

1- Bu ülkenin huzura ihtiyacı var, her yerde savunacaksınız.
2- Bu ülkenin adalete ihtiyacı var, her yerde savunacaksınız.
3- Demokrasiyi her yerde savunacaksınız.
4- Bu ülkenin darbe hukukundan ayrılmış toplumsal uzlaşmaya dayalı yeni bir anayasaya ihtiyacı var. Bunu her arkadaşım ezberleyecek. Her yerde her ortamda savunacağız.
5- Kimseyi ötekileştirmeden huzuru, adaleti ve demokrasiyi, yeni bir anayasa ihtiyacını her yerde seslendireceksiniz.
6- ‘Ben değil biz ne olacağız’ diyenlerle birlikte mazlumun ve mağdurun yanında olacağız. Aylardır hapiste yatan gazeteciler var…

Kim olursa olsun hakkı hukuku adaleti sonuna kadar savunacağız.

Bu 6 temel görevi yerine getirdiğimiz zaman göreceksiniz ki; tek adam rejimi yıkılacak, parlamenter demorkasi kurulacak ve Cumhurbaşkanı tarafsız olacak.

Şimdi duvarı yıkma zamanı. Şimdi bu çarkı değiştirme zamanı. Şimdi cebini dolduranlardan kurtulma zamanı. Türkiye’nin başına terör örgütlerini bela edenlerden kurtulma zamanı. Şimdi adalet, demokrasi zamanı, düşünme zamanı. Sokakta caddede selamlaşma zamanı. Onların ördükleri duvarları yıkma zamanı. Bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçe olma zamanı. Tek adam rejimine karşı çıkma zamanı. Şimdi bayrağı ve Türkiye’ye sahip çıkma zamanı. Kahraman orduya ve Mehmetçiğe karşı çıkma zamanı. Şimdi kucaklaşma beraber olma zamanı. Şimdi kadın erkek eşitliğini sağlama zamanı. Şimdi hak hukuk ve adalet zamanı.”