Jülide Yurteri Şehitoğlu- CHP Grup Başkanvekili Engin Altay ile Meclis'te konuştuk. 7 Haziran'da iktidar olacaklarını aktaran Altay, 24. dönemde Meclis'in yolsuzlukların, ahlaksızlıkların temizlendiği bir çamaşır makinesi gibi çalıştığını söyledi. Trafoya kedi değil fil de girse artık farketmeyeceğini, seçime çok iyi hazırlandıklarını ve 7 Haziran akşamı YSK'nın sonuçlarını değil kendi sonuçlarını açıklayacaklarını kaydetti. İzmir'in kendisi için bir tutku olduğunu da dile getiren Altay, "13 yıllık milletvekiliyim, bir evim yok. Bir ev alabilirsem İzmir'de emekliliğimi yaşamayı çok isterim" dedi.

-Meclis'te sizi hep sinirli izliyoruz. Sizi en çıldırtan olay neydi?


Beni Meclis'te en delirten iki an oldu. İkisi de hukuk ihlalleriyle ilgili. Birincisi sayın Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanı yemin töreninde Türkiye Büyük Millet Meclisi İç Tüzüğü'ne göre, iç tüzükten kaynaklı bir hakkımı gasp etti. Çıldırdım, hem anayasayı hem iç tüzüğü ihlal ettiği için de anayasa ve iç tüzüğü içinde barındıran kitapçığı kürsüye fırlattım. Niye fırlattım? Çünkü fırlattığım anayasa ve iç tüzük değildi, anayasa ve iç tüzük ayaklar altına alınmış çiğneniyordu. Alın üstünde tepinin diye fırlattım.

İç güvenlik yasasında Ayşenur Bahçekapılı'nın yine iç tüzüğün 63. maddesinden doğan Grup Başkan Vekili olarak usül tartışması talebimi reddetmesi, açmamak istemesi beni çıldırtan ikinci durumdur. Buradan anlaşılacağı üzere bu hakkımı gasp etmeye çalışınca da çok çok sinirlendim, oldukça da sert bir tepki gösterdim. Bunlar keşke olmasaydı. Ama ben haksızlığı kabul edemiyorum. Hak ve hukuk için buradayız. Milletvekili yemini ederken de hakka, hukuka, adalete bağlı kalacağımıza yemin ediyoruz. Her şeye karşı toleranslı olabilirim, ama ortada hakka ve hukuka yönelik bir tecavüz varsa orada sessiz kalamam. Bundan sonra da böyle olacak.


Siyasetin kirlendiği bir dönem yaşıyoruz

- Hükümetin iktidarda devam edebileceğini düşünüyor musunuz?

Ben AKP'nin iktidardaki ömrünü tamamladığını düşünüyorum. Türkiye' nin sorunları üç başlıkta özetlenir. Birincisi Türkiye' de demokrasimizde ciddi bir daralma, tıkanma var. İkincisi ekonomide bir kırılganlık süreci yaşıyoruz. Riskli ve tehlikeli bir ekonomik süreç yürüyor. Üçüncüsü de dış politikada bir itibarsızlaşma süreci yaşıyoruz. Bütün bu diğer konularda yolsuzluklar, Kürt sorunu hepsi bu üç ana başlığın içinde değerlendirilebilir. Yolsuzluk hem demokrasideki hem de ekonomideki kırılmayla ilgili değerlendirilebilir. Türkiye'de siyasetin kirlendiği bir dönem yaşıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi özellikle 24. Dönem'de bir çamaşır makinesi gibi çalıştı. Yolsuzlukların, ahlaksızlıkların, kirliliklerin aklandığı bir çamaşır makinesi gibi çalıştı. Bu keşke böyle olmasaydı. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu dönemde demokrasinin daralmasına, çıkarılan kanunlarla yataklık etti. Özellikle iç güvenlik paketi başta olmak üzere bütün bunlar temel hak ve özgürlüklerimizin gasp edilmesine yol açtı. Meclis yoluyla hak ve özgürlüklerin gasp edilmesi tasavur bile edilemez. Meclis, hak ve özgürlüklerin yegane teminatıdır.

7 Haziran demokrasiye dönüş bayramı olacak


Çözüm süreci adı altında yürütülen müzakerelerde Meclis'in baypas edilmesi asla kabul edilemez. Kürt sorunu diye bildiğimiz meselede elbette PKK terör örgütünü ayırıyoruz, bir terör sorunu da var Türkiye'nin. Ama bir Kürt sorunu da var. Kürt sorunu Kandil, Tayyip Erdoğan ve İmralı üçgenine ipotek edilmiş bir sorundur ve bu sorundan herkes kendince beslenmeye çalıştı. Ama olan vatan evlatlarına oldu, bunu kabul edemeyiz. Bütün bunlara baktığımızda AKP'nin Türkiye'yi getirdiği bu noktada iktidarını koruyabilmesi, sürdürebilmesi mümkün değil. Vatandaşların artık bunlar bu işin tadını kaçırdı algısı içinde olduğunu görüyoruz. Sokakta, kırsalda, köylerde bunu görüyoruz. Herşeye rağmen 7 Haziran'a kadar vatandaş sessizliğini koruyacak, o sandığa gittiğinde siz işin tadını kaçırdınız, şöyle bir kalkın muhalefete geçin diyecek. İç Güvenlik Yasası'nın yasalaşma sürecinde tam bir siyasi dolandırıcılık yapıldı. 132 madde olarak gelen paket, 67. maddede ortadan peynir kalıbını keser gibi kesildi. Kalan maddeler paketten, tasarıdan çıkartıldı ve bir yürütme, yürürlük maddesi ekleyerek tam bir dolandırıcılık anlayışı ile Meclis'ten geçti. Bu normal demokrasilerde olan bir uygulama değildir, Türkiye'de muhaberat devletine doğru gidiş var. 7 Haziran'da bu gidişe dur denmez ise Türkiye bugün AKP'nin şikayet ettiği Esat rejiminin daha ağır, daha katı ve daha baskıcı bir modelini Türkiye'de uygulamaya koyacak. Onun için 7 Haziran Türkiye'nin seçimi değil, aynı zamanda demokrasiye dönüş bayramıdır. Bu anlayış içerisinde polise ve jandarmaya verilen bu yetkileri, savcıların ve hakimlerin yetkilerinin kaymakam ve valilere devredilmesi demokrasilerde görülen bir durum değil.

Kadınların etek boyuyla uğraşan bir zihniyet var

- Kadın aday yoğunlaşmasını nasıl değerlendiriyorsunuz? Kadınlara öncelik de ayrımcılık değil mi?

Aslında ayrımcılık. Hem kadın erkek eşit diyoruz hem de kadınları el üstünde tutmak için her şeyi yapıyoruz. Türkiye'de kadınların toplumsal yaşama aktif katılımlarının önünde hep kanuni bir engel yoktu ama uygulamalı önlemler vardı. AKP'nin  çok üst düzey yöneticilerinin bu konudaki açıklamaları ortada. Kadınlar iş aradığı için işsizlik çözülemiyor gibi bir anlayış var, kadınların etek boyuyla uğraşan bir zihniyet var, kadınların nasıl doğuracağına, kaç tane doğuracağına, kiminle gezeceğine karışan bir iktidar olduğu sürece kadın ötekileştirilmiş, ikinci sınıf olmuş bir role bürünmüştür. Türkiye'nin bütün zor dönemlerinde kadınların katkısıyla başarı elde edilmiştir. Kurtuluş Savaşı bunun en belirgin örneğidir. Kadınların son 12 yılda konuşlandırıldıkları konumdan kurtulmalarına biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak katkı vermek istedik. Sayın Genel Başkanımız kontenjan kullanacağı bütün yerlerde birinci sıralara öncelik tanıdı. Bizim partimizde Sadece kontenjanla değil,önseçimle de listede başlara geldiler. Bileklerinin haklarıyla geldiler. Kadın şefkat ve himaye demektir. Genel kurulda kadınların çok olması çıkacak kanunlarda, vatandaşın, sokaktaki garibanın, mağdurun lehine çıkmasında kadınlar önemli bir rol oynar. Şefkat, sevgi ve himaye güdülerinden dolayı. Bu da Türkiye'yi rahatlatır diye düşünüyoruz.

- İktidara geldiğinizde bir bakan olmanız gerekse ne bakanı olurdunuz ve ne yapardınız?

Bakan olmam gerekirse benden olsa olsa öğretmen olduğum içim Milli Eğitim Bakanı olur. İlk icraatım hiç tartışmasız 4+4+4 sistemine son vermek olur. Zaten çöktü şu anda. Türk eğitim sistemi çok ağır tahribat aldı. Bu sistemi yeniden 8 yıllık temel eğitime artı 4 yıllık ortaöğretime, laik çağdaş eğitim normlarını hayata geçirmek isterim. Eğitimde üç şey lazım, kaynak, çağdaş bir eğitim kadrosu ve bilimsel bir müfredat. Bu üçünü gerçekleştirmek için çok uğraşmam gerekir. En çok bütçeyi eğitime ayırdık diyorlar ama o maaş bütçesidir. Türk Milli eğitim sistemine yatırım anlamında en az kaynak AKP döneminde ayrıldı. 1997'de 37 iken şimdi % 8'lere kadar düştü.


- En sevdiğiniz ya da yaşamak istediğiniz şehir neresi?

Ben yıllar önce İzmir' e geldiğimde şöyle bir söz etmiştim, " Türkiye'nin 81 ilini İzmir gibi Sinop gibi yapmak bizim siyasi misyonumuzdur" demiştim. Bunun içinde çok şey var. Çağdaş insanların yaşadığı, cumhurşyeti içselleştirmiş, benimsemiş insanların olduğu bir Türkiye. Temel hak ve özgürlüklerin kullanıldığı bir Türkiye istiyoruz. Hangi şehirde yaşamak isterdim, doğal olarak Sinop memleketim çok seviyorum, Çanakkale' yi çok beğenirim, İzmir bir tutku, eğer büyük bir şehirde yaşamam gerekirse emekli olduktan sonra bir de param olur ev alabilirsem İzmir' de yaşamak isterim. 13 yıldır milletvekiliyim benim bir evim yok. Kışın özellikle İzmir harika olur, umarım İzmir'de yaşama imkanı buluruz.


YSK'nın değil, kendi sonuçlarımızı açıklayacağız

- Trafodaki kediler iş başında olursa?

Bunu hiç önemsemiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi'nin bu seçime her bakımdan çok hazır olduğunu söyleyebiliriz. Seçim beyannamemizde görebilirsiniz. Çok karşılık bulan, kabul gören ve benimsenen bir seçim beyannamesi hazırladık. Kadrolarımız, örgütlerimiz bir ulak gibi Genel Başkanın Türkiye'ye 8 Haziran'ın başbakanı olarak vaatlerini Türkiye'nin her metrekaresindeki herkese ulaştıracaklar. Bir hazırlığımız da şu, sandık kurulu üyeleriyle ilgili çok ciddi çok daha planlı bir hazırlık yaptık. 200 bin sandıkta her sandık başında bir CHP'li sandık kurulu üyesi ve yeteri kadar müşayit sandık alanında olacak. Sandık sonuç tutanaklarını ıslak imzalı alarak ilçeye getirecek. Biz YSK'nın sonuçlarını değil, kendi sonuçlarımızı kendimiz açıklayacağız. Trafoya kedi değil, fil de girse bir şey farketmez. Biz bu seçimlerden birinci parti olarak çıkacağız.

Engin Altay kimdir?

1963 yılı Sinop ili Erfelek ilçesi doğumlu. İlk ve ortaöğretimini Erfelek ilçesinde bitirdi. Yükseköğretimini Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Denizli Eğitim Yüksekokulunda tamamladı. Güvenlik soruşturması nedeniyle 4 yıl göreve başlatılmadı ve yargı kararıyla öğretmen oldu. Sivas ve Sinop illerinin değişik ilçelerinde öğretmenlik yaptı. 2 yıl Eğitim Yöneticiliği yaptı. Bir yıl Erfelek ilçesinde Belediye Başkan Yardımcılığı görevinde bulundu. 3 Kasım 2002 milletvekili genel seçimleri öncesinde mesleğinden istifa ederek CHP Ön Seçimlerine katıldı. Milletvekilliği genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi Sinop Milletvekili seçildi. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Üyeliği ve Milli Eğitim, Gençlik, Kültür ve Spor Komisyonu üyeliklerinde bulundu. Türkiye-Moğolistan Parlamentolar arası dostluk grup başkanlığını 4 yıl yürüttü. CHP Parti Meclisi ve Merkez Yönetim Kurulu üyesi olarak görev yaptı.
22 Temmuz 2007 Milletvekilliği seçimlerinde yeniden Sinop Milletvekili seçildi. 23. dönemde TBMM Milli Eğitim, Gençlik, Kültür ve Spor Komisyonunda görev yaptı. Cumhuriyet Halk Partisi MYK Üyeliği ve Genel Başkan Yardımcılığı görevlerinde bulundu. Halen CHP Parti Meclisi üyesidir.Evli ve 1 çocuk babasıdır.