'Ülkücülere af'ın mimarı AK Parti Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ kedini savundu.

“ADALET TECELLİ ETTİ: Bu adaletin tesis edilmesidir. Sol görüşlü vatandaşların 8 askeri öldürüp 12 yıl yattığı, 5 kişiyi öldürüp 12 yıl yattığı Türkiye’de bu insanların 14, 21, 24 ve 27 yıl yatmaları adil değildi. Adalet tecelli etti. Yoksa bütün öldürülmelere karşıyım. ‘Şunun katili’, ‘Bunun katili’ demek doğru değil.

TÜRKİYE YARALARINI SARMAK ZORUNDA: Burada bir adaletsizlik sözkonusuydu. Eşit suça eşit ceza verilmesi icap ediyordu. O nedenle bir haksızlık giderildi. Ben görevimi yaptığımın inancı içerisindeyim. O 8 asker de, 7 TİP’li de ölmemeliydi, yaşamaları gerekiyordu. Ama bu kavgalar Türkiye’de 50 yılda yetişebilecek bir nesli yok etti. Türkiye yaralarını sarmak zorunda.

İDEOLOJİK KÖRLÜK: Yazılanların bir kısmını ideolojik körlük olarak nitelendiriyorum. Kör taassup olarak değerlendiriyorum. İdeolojiler üzerimize ve idraklerimize giydirilen deli gömlekleridir. Yazılanların bir kısmını hala AK Parti ile hesaplaşma olarak değerlendirildiğini gözlemliyorum.

BİRİLERİ 12 YIL YATIP ÇIKIYORKEN: Solun da, sağın da suçları vardı. Şimdi bütün suçlular cezaevlerinde cezalarını çekip çıkmışlardır. Bunlar da cezalarını çekip, çıktılar. Ünal Osman Ağaoğlu 14 yıldır, Bünyamin Adanalı 21 yıldır, Muhsin Kahya 24 yıldır cezaevindeydi. 21 yıl cezaevinde yatıp çıktı Cemal Erdinç ve Haluk Kırcı. Başka birileri 5 adam öldürüyor, 7 adam öldürüyor 12 yıl yatıp çıkıyorken ‘Bunlar 36 yıl yatacaklar’ demek yanlış.

TEŞEKKÜR TELEFONLARI ALDIM: (Tahliye edilenlerle görüşme imkanınız oldu mu? sorusu üzerine): Ben aileleriyle görüşüyorum, kendileriyle görüşme imkanım olmadı. Aileler arayıp bana teşekkür ettiler. Ben de ‘Geçmiş olsun. İnşallah Türkiye bir daha 12 Eylül dönemlerini yaşamaz, Türkiye bir daha kardeş kavgasını görmez’ dedim. “

TAHMİNİM 30-35 KİŞİ YURT DIŞINDAN GELECEK:
(Düzenlemeden yurt içinde ve yurt dışında kaç kişi faydalanabilecek? sorusu üzerine): Yurt içinde 3 kişi faydalanıyor (Ünal Osman Ağaoğlu, Bünyamin Adanalı, Muhsin Kahya). Yaklaşık 30-35 kişinin de yurt dışından gelecek diye tahmin ediyorum. Bunlar arasında örneğin benimle birlikte Manisa davasında yargılanan Uğur Coşkun var. Coşkun 11 yıl cezaevinde yattı. Şartlı tahliye ile 1991’de çıkmıştı. Sonra Mehmet Moğultay’ın kararı nedeniyle 20 yıldır kaçaktı. Türkiye’de olsaydı cezaevinde yatmış ve 21 yılını doldurmuş olacaktı.

SÜRELER TAMAMLANACAK:
Yurt dışından dönenlerden idamla yargılanıp geçmişte 12 yıl cezaevinde yatanlar, müebbetten yargılanıp da 10 yıl cezaevinde kalanlar Türkiye’ye dönmeleri halinde cezaevine girmeyecek. Ama bu süreler yatılmamışsa herkes 12 veya 10 yılı tamamlayacak.”

YASA ÇIKTIĞI GÜN DÖNDÜ: Özdağ’ın örnek verdiği yurt dışına kaçan Ülkücülerden eski CHP’li milletvekili Mehmet Zeki Tekiner cinayetinden mahkum olan Uğur Coşkun, 3. Yargı Paketi’nin yürürlüğe girdiği günün gecesi Türkiye’ye döndü. 4 kez idamla yargılanan, 1991’deki afta şartlı tahliye edildikten sonra her bir idam suçu için 10 yıl hapis cezası getirilmesi üzerine Belçika’ya kaçan Coşkun, 20 yıl sonra ülkeye dönüş yapmasının ardından yasadan yararlanmak için başvuruda bulundu.

AİLELER İSYAN ETTİ

‘Devlet affetsin ama ben affetmiyorum’

“Fidan gibi 7 genç gitmiş. Bunları affediyorlar. Adam başına 2’şer yıl yiyorlar. 19 yıl da kaçtılar.

Bu kadar ucuz mu insan canı, hayat bu kadar ucuz mu? Aileler adına devlet bunları bağışlayamaz. Benim adıma affedemez. Ben affetmiyorum. Bizler bir yıkım yaşadık. Hepimizde çok derin izler bıraktı. Hala o pazar günü gözümünün önüne geldiğinde yaşadığımız acılar, ıstıraplar, annemin ve babamın yok oluşu gözümünü önüne geliyor. Bizim ailemizde gülmek bile yasaktı. Ben affetmiyorum onları.”

Bahçelievler katliamında üç kurşunla öldüren Ankara Devlet Mühendislik Akademisi’nden yeni kimya mühendisi olarak mezun olan, nişanlısıyla evlilik hayalleri kuran 27 yaşındaki Hürcan Gürses’in Antalya’da doktorluk yapan kız kardeşi Sevgi Gürses Doğan da tahliye kararıyla yıkıldı. Ağabeyi öldürüldüğünde 22 yaşında, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi olan Sevgi Hanım, abisini son gördüğü günü gözyaşları içinde anlattı: “Katliamın yaşandığı gün, Hürcan, evden gündüz saatlerinde nişanlısıyla birlikte çıktı. Hiç unutamadığım bir şey var, annemle uğurluyorduk, şöyle bir baktı bize, garip bakıştı. Veda bakışı gibiydi. Hiç gözümün önünden gitmiyor. Olaylar olduktan sonra veda bakışı hissettim. Ankara’da o yıllarda Demirlibahçe semtinde, 12 Eylül öncesi sağcıların kontrolünde bulunan Atatürk Öğrenci Yurdu’na çok yakın bir yerde oturuyorduk. Hürcan, ’Her an arkamdan kurşun yiyecekmişim gibi hissediyorum’ derdi. Bu nedenle eğer geç kalacaksa eve gelmemeyi tercih eder, Bahçelievler’de arkadaşlarının evinde kalırdı. Yine böyle bir günde Hürcan eve gelmedi.”

‘Pazar günlerinden nefret ediyorum’


“O gece sabaha karşı annem beni uyandırdı ve ‘Sevgi kalk, babanı birileri götürdü’ dedi. Hemen TİP Ankara İl Başkanlığı’nı aradım, telefondaki ses ‘Kaybettik’ dedi. Biz bunu her gün yaşıyoruz. O kadar kolay değil hayat. Salıvermekle olmuyor yani, özür dilemekle de olmuyor. Hayatımızın her döneminde biz bunu yaşıyoruz. Pazar günlerinden nefret ediyorum. Hep kötü bir şey olacakmış gibi geliyor. Annem ve babam için de yıkım oldu. Anneme biz söylemeyemedik ama o ne olduğunu anladı. Babam, öğretmen Remzi Gürses, mezarlığa kaçıp gidiyormuş. Gidip mezarı başında buluyorduk. Sonrasında babam dosyalarla davalara gidip gelirdi. Bunlar çok acı şeyler. Bir babanın çocuğunun katilleriyle mahkemede göz göze geldiğini düşünün. Bir şey yapamıyorsunuz. Gazetede gördüğünüzde bile yüzünü sindirmeye çalışıyorsunuz. Katillerin, o dönemki halini gözünün önüne getirmeye çalışıyorsun. Daha bugün bile gazetelere bakarken bunlar o dönemlerde yüzleri nasıldı, nasıl yüzyüze geldiler, diye düşünüyorsun.” (Vatan)